Akıllı yazılımların hayatın her alanında kullanıldığı günümüzde, edebiyatın bundan etkilenmemesi elbette kaçınılmazdı. Geliştirilen Yapay Zekâ (AI-Artificial Intelligence) programları, henüz dört dörtlük olmasa da şimdiden senaryodan şiire, tiyatro oyunlarından romana kadar her dalda “klavye” oynatmaya başladı bile.
AI terimini ilk defa 1956’da bir konferansta kullanan John McCarthy’di. O günden bu yana AI’nın gelişimi ve kullanımı hızla arttı. Artık arabamızı tek başına süren AI’lar, yüzlerini tarayarak suçluları bulup güvenliğimizi sağlarken günlük ajandamızı ayarlayıp satrançta dünya şampiyonlarını yenebiliyorlar.
Ünlü edebiyat teorisyeni Roland Barthes, “Okurun doğuşu, yazarın ölümü pahasına gerçekleşmelidir.” derken, muhtemelen yazarı bir bilgisayar programının öldüreceğini öngörmemişti. Yine Barthes’e göre metin, sadece bir anlam taşımaz; kültürün farklı kaynaklarından beslenen alıntılarla var olur, bu yüzden yazarın özgünlüğünden de bahsedilemez. Beğenerek ve etkilenerek okuduğumuz bir kitabın yazarının kim olduğu aslında o kadar önemli değil gibi, onu yazan bir bilgisayar olsa bile.
İşte geçtiğimiz aylarda AI alanında son büyük atılım gerçekleşti ve GPT-3 yayımlandı. Şu ana kadar yapılmış en büyük insan dillerini taklit programı olan bu AI, kendisine sorulan pek çok alandaki soruyu cevaplarken farklı dillerden çok hızlı tercümeler yapıyor, istenilen başlık ve konularda şiir, hikâye, senaryo hatta roman bile yazıyor. Hatta bunu yaparken belli bir yazar veya şairin üslubunu taklit edebiliyor.
Programın yayımlanmasından sonra pek çok insan ve özellikle bazı araştırmacılar, AI ile ilgili deneyimlerini paylaşmaya başladılar bile. Bunlardan biri olan İsveçli araştırmacı Almira Osmanoviç Thunston; programa 500 kelimelik akademik bir makale yazdırdığını, AI’nın iki saat içinde uygun alıntı, kaynak gösterimi ve doğru bir akademik dil kullanımıyla görevi başarıyla tamamladığını belirtiyor.
Yazar Jennifer Lepp ise %80’ini yazdığı romanının yayınevine teslim tarihi yaklaşınca aynı AI programıyla romanını hızlıca tamamladığını ve küçük düzeltmelerle vaktinde teslim edebildiğini anlatıyor. Bir başka romancı Joanna Penn, bu konuda eleştirel yaklaşanlara “Zaten AI destekli bir yazarsınız, Amazon’u alışveriş yapmak için kullanmıyor musunuz? Google’ı araştırma için kullanmıyor musunuz?” diyor.
Bu konudaki belki de en kayda değer çalışma ise Japonya’da gerçekleşti. “Bir Bilgisayar Roman Yazarsa” adlı bir bilgisayarın yazdığı roman, katıldığı roman yarışmasında seçmeleri başarıyla geçti. Yarışmanın hakemleri bu yöntemle yazılan 2 romandan birinin ilk elemeyi geçmesi yönünde oy kullandılar.
Bu çalışmaların yanında isteyenin AI ile şiir yazabileceği siteler de çoktan kurulmaya başlandı. poet-generator.org.uk bunlardan biri. Siteye girip birkaç anahtar kelimeyle konu belirledikten sonra çok kısa bir zaman içinde şiiriniz hazırlanıyor. Tabii ki şiiri sevip sevmemeniz sizin elinizde…
GPT’nin ilk sürümleri yayımlandığında ortaya çıkan ürünlere bakıp alay ederek gülenler, şu anda az da olsa panik havasına girmiş durumdalar. Her geçen gün kalitesi artmaya başlayan AI ürünleri, geçimini yazarak sağlayan yazarları henüz endişeye sevk etmese de yayınevleri ellerini ovuşturmaya başladı bile.
Sonuçta yazarın ölümünü dört gözle bekleyen yayınevleri, edebiyatın makineler tarafından yapılmasına sıcak baksalar bile AI’ların kullandığı algoritmalar, yine “insan yazar”ların eserlerinden etkilendiği için yazarların bir şansı olduğunu söylemek hâlâ mümkün.
AI programları elbette sadece yazma üzerine kurulu programlar değil. Yazara çok faydalı olacak işlevleri de var. Ne kadar iyi yazarsa yazsın yine de hata yapan yazarlar için harika düzeltme programları mevcut. Üstelik bu düzeltmeler sadece yazım ve noktalamayla sınırlı değil, her türlü cümle yapısını düzeltme imkânına da sahip.
Özellikle akademik çalışmalar yapanlar için intihal kontrolü yapan AI programları da her geçen gün geliştirilmeye devam ediyor. Yapıları değiştirilmiş cümleleri tespit edip orijinaliyle kıyaslayan programlar, bu konuda ciddi sonuçlar elde etmeye başladı bile.
Uzun metinleri hızlıca tarayıp okuyucuya sağlıklı ve kısa özetler yapan programların yanında, hedeflenen içerikleri en kısa zamanda ve en doğru şekilde karşınıza çıkaran programlar da AI’nın sağladığı önemli avantajlardan birkaçı. Bu yüzden AI’yı ve gelecekte yazar üstündeki konumunu kabullenmeye başlamak belki de ondan korkmaktan çok daha faydalı.
Sonuç olarak, “AI, edebiyatın tabutuna çakılan bir çivi mi, yoksa onu başka evrelere taşıyacak bir yeni araç mı?” sorusuna şu an için cevap vermek zor olsa da şimdiden Nobel Edebiyat Ödülü kazanacak ilk AI’nın hangi program olacağına dair bahisler dönmeye başladı bile.
AI ile yazılan romanlar, ileride içerik ve kalite açısından “insan yazar” ürünlerinden daha iyi olsalar da hep bir şeylerin eksik kalacağı duygusu, aklımızın bir köşesinde durmuyor değil. Zannedersem o da okur için atan bir kalp olacaktır.