Norveç, coğrafi konumuyla Avrupa’nın birçok ülkesinden uzak kalsa da uzun yıllardan beri kültür ve sanatın her dalıyla iç içe bir hayat süregelmektedir. Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan ya da başka kıtalarda ortaya çıkıp Avrupa’da da yayılan birçok sanat dalı, Norveç’te de kendi kitlesini oluşturma imkânı bulmuştur. Onlardan biri de Afro-Amerikan özellikli Blues müzik. Amerika’da ortaya çıkan ve daha sonra Avrupa’da da icra edilmeye başlayan bu müzik, Norveç’te ilk kez 1920’li yıllarda ortaya çıkmış, 1960’lardan sonra ise yayılmaya başlamıştır. Günümüzde de birçok şehirde icra edilmektedir. Bazı şehirlerde yıl içinde Blues müziği etkinlikleri düzenlenmektedir. O şehirlerden biri de Trondelag bölgesinin ikinci büyük şehri olan Stjørdal şehridir. Stjørdal, tarihi eskilere dayanan bir şehir olarak, günümüzde de bölgenin başkenti Trondheim’den sonra önemli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Bu röportaja konu olan Blues Müzik Festivali ise 1992 yılından beri Stjørdal şehrine bağlı küçük bir kasaba olan Hell’de yapılmaktadır. Sadece Norveç’in değil, Avrupa’nın da en tanınmış müzik festivallerinden biri olan “Blues in Hell” festivali, birçok gönüllü insan ve kurumun desteğiyle gerçekleştiriliyor. Ben de bu yıl o gönüllüler arasında yer alarak, yakından tanıma fırsatı bulduğum festivali Helezon okurlarına tanıtmak için, uzun yıllardan beri organizatörlük yapan Kjell Inge Fischer Bey ile bir röportaj yaptım.
İbrahim TÜRKHAN: Kjell Bey, Helezon okurlarına kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Kjell Inge FİSCHER: 58 yaşındayım ve “Blues in Hell” festivalinin organize heyetinin başkanıyım. 1992 yılında festivalin ilk defa düzenlenmesini sağlayarak, o yıldan bugüne kadar bu görevi devam ettirmekteyim. Kendim de aynı zamanda bir müzisyen olarak mızıka ve gitar çalmaktayım.
İ.T: Norveç’te Blues müziğin tarihçesinden biraz bahseder misiniz?
K.I.F: Blues, Norveç’te 1920’lerde tanınmaya başladı. 1960’larda yaygınlaşarak ülke çapında birçok sanatçı tarafından icra edilen bir müzik türü hâline geldi. Bugün bu müzik türünü icra ederek sahne alan yüzlerce müzisyen bulunmaktadır. Onların en ünlülerden bazılarını sayacak olursak; Reidar Larsen, Knut Reiersrud, Hungry John, Vidar Busk, Kristi Berglund, Notodden Bluesband, Jolly Jumper&Big Moe ve Bjørn Berge’dir.
İ.T: “Blues in Hell” festivalinin tarihçesinden bahseder misiniz?
K.I.F: “Blues in Hell” festivali, Stjørdal şehrinde, 1992 yılında, ilk kez yerel grupların sahne almasıyla başladı. Zamanla sadece Norveç’in değil, Avrupa’nın en önemli Blues festivallerinden biri hâline geldi. Bu yıl birçok ülkeden gelen katılımcılarla gerçekleştirdiğimiz festivali, 2024 yılında 33. kez düzenleneyeceğiz.
İ.T: “Blues in Hell” festivalinin Norveç kültürüne, özellikle de Stjørdal şehrine katkıları nelerdir?
K.I.F: Elbette her etkinliğin olduğu gibi bizim düzenlediğimiz festivalin de şehrimize birçok katkısının olduğunu söyleyebiliriz. Mesela parasal anlamda bahsedecek olursak, 32 yıldır düzenlenmekte olan “Blues in Hell” festivalinden, ilk yıldan bu yıla 250 milyon krondan fazla gelir elde edilmiştir. Diğer yandan festival, Trøndelag bölgesinin en önemli kültürel etkinliklerinden biridir. Bu yıla kadar Avrupa Festival Ödüllerinde “Avrupa’nın En İyi Küçük Festivali” ve “En İyi İç Mekân Festivali” kategorilerinde 6 kez aday gösterilmiştir. Uluslararası bir marka değeri olarak öne çıkan festival sayesinde, nüfusça çok büyük olmasa da başka bölge ve ülkelerden birçok insan için Stjørdal şehrinin haritadaki yerini belirginleştirdiğini söylemek mümkündür. Aynı zamanda festival günlerinde birçok ülkeden Blues müzik tutkunlarının şehrimize gelmesi turizme de katkı sağlamaktadır.
İ.T: Bu yıl festivale hangi ülkelerden, hangi sanatçılar katıldı?
K.I.F: Festivalimiz uluslararası olduğu için önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da birçok ülkeden müzisyen ve ziyaretçiler gelmiştir. Bu yıl Norveç’ten bizimle birlikte Big Bang, Reidar Larsen, Jolly Jumper, Big Moe, Jonne&Dæm, Dr. Bekken&Jonas Meyer Jamt, Mr. Olzen, Kjartan&The Hound Dogs, Johanna Demker Band, The Jelly Rol Men, Knut Reiersrud, Odin Landbakk, Kristin Husøy, Arne; ABD’den Johnny Hoy, Eden Brent, Sarı Schorr, Jeremy Berlin, Delanie, Big Dady Wilson, Curtis Salgado; İngiltere’den Diz Watson, The Cadillac Kings, Toby Lee, His Band, Jo Harman; İrlanda’dan Dom Martin; İtalya’dan Lovesick Duo; İspanya’dan Noa, The Hell Drinkers, Lluis Coloma; Avusturya’dan Cılı, David Marsall; Almanya’dan Muddy What; Polonya’dan Bart Szopinski; Ukrayna’dan Alexander Dolgov gibi şarkıcı ve gruplar katıldı.
İ.T: Gençlerin Blues müziğe ilgisi nasıl? Bu konuda neler yapıyorsunuz?
K.I.F: Günümüz gençliğinin yaşam tarzı ve sevdiği şeyler bizlere göre epeyce değişti. Bunlar arasında onların sevdiği müziği de gösterebiliriz. Buna rağmen Blues müzik gibi müzikleri seven, dinleyen çok sayıda gencin olduğunu da söylememiz mümkün. Norveçli gençlere Blues müziğini sevdirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla, 2019 yılında “Ung Blues in Hell” (Genç Blues in Hell) ismiyle bir komite kurduk. Koronadan dolayı ara vermek zorunda kaldığımız projemiz, hayatın normale dönmesiyle yeniden başladı. Amacımız, gençlerin festivalin planlanması ve uygulanmasında hem müzik icra etmek, hem de idari olarak rol almalarına yol göstermektir. Bu anlamda şehrimizdeki ve çevredeki okullarla işbirliğine gitmeye çalışıyoruz. Festival günlerinde birçok okulda kısa konserler veriyoruz. Stjørdal Belediyesi başta olmak üzere sponsorlarımızın katkısı, desteği ve entegrasyon hizmeti sayesinde, gençlerin zamanla festivale daha fazla katılacağına inanıyorum.
İ.T: Şimdiye kadarki tecrübeleriniz ve yaptıklarınız sayesinde festivalin ilerde daha çok tanınacağını ve daha geniş kitlelere yayılacağını düşünüyor musunuz?
K.I.F: Buna doğrudan evet diyemiyorum. Çünkü bu konuda birçok iç ve dış etken bulunmaktadır. Ama 32 yıldan beri yoluna devam eden festivalin, şu an elimizde olan birikim ve tecrübe sayesinde daha çok tanınanacağına emin olduğumu ifade edebilirim.
İ.T: Bu kadar büyük bir organizasyonu, uzun yıllardan beri düzenlemek ve başarılı bir şekilde gerçekleştirmek oldukça zor olsa gerek. Bu konuda kimlerden destek alıyorsunuz?
K.I.F: Festivale başından beri hem kamu hem de özel sektörden destek alıyoruz. Birçok resmî ve özel sektör kurumu ile Stjørdal’ın yanı sıra çevre şehirlerle kasabalardan her yıl çok sayıda gönüllülerle hizmet veriyoruz. Gönüllülerimiz festivalin ilk dakikasından son dakikasına kadar, oluşturduğumuz birçok birimde, gerek müzisyenlerin gerekse misafirlerin yanında yer aldılar ve herhangi bir aksaklığa meydan vermeden görevlerini yerine getirdiler. Onların desteği olmadan “Blues in Hell” gibi bir festivalin bugüne gelmesi ve başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi zor olurdu. Bundan dolayı emeği geçen her kurum ve şahsa bir kere daha teşekkür ediyorum.
İ.T: Müziğin evrensel kültüre katkısı hakkında neler söylersiniz?
K.I.F: Müzik, insanları birbirine bağlayan, birbirini tanımayan kişi ve kültürler arasında köprü olan ve dostluklara kapı açan ortak bir dildir. Hangi ülkeye ve dile ait olursa olsun, bir müzik parçası başka birçok ülkeden ve dillerden kendine dinleyici kitlesi bulmaktadır. Bundan dolayı bizim düzenlediğimiz festivale benzer festivallerin ve her türden müziğin evrensel kültüre, barış ve iş birliğine katkı sağlayacağına inanıyorum.
İ.T: Son olarak Helezon okuyucularına mesajınız nedir?
K.I.F: Ülkemizde çok sayıda başka ülkeden gelen insanlar var. Onlarla zaman zaman tanıştığımız oluyor. Bu yıl festivalimizde gönüllü olarak bulunduğunuz sırada sizinle de tanışma fırsatımız oldu. Sizin sayenizde ise Helezon dergisinden haberdar oldum. Derginizde bize yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizleri gelecek yıl 29 Ağustos-1 Eylül 2024 tarihleri arasında düzenleyeceğimiz “Blues in Hell” festivaline ziyarete bekliyoruz. Edineceğiniz deneyime şaşıracağınızı düşünüyorum. Helezon okurlarına saygılar sunuyorum.
İ.T: Sayın Kjell, röportaj isteğimizi geri çevirmediğiniz için Helezon dergisi adına teşekkür eder, bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Intervju Spørsmål
Mr. Kjell, jeg ville sette pris på om du kunne svare så kort og konsist du kan på disse spørsmålene. På denne måten tar vi ikke mye av tiden din. Vi vil utarbeide og publisere den i oktoberutgaven av magasinet vårt. Hvis det er til neste måned, blir det mindre interessant.
İbrahim TÜRKHAN: Kan du presentere deg selv kort?
Kjell Inge FİSCHER: Jeg er 58 år og leder av Blues in Hell. Var med å starte festivalen i 1992. Er skilt og har en dotter. Er også musiker og spiller munnspill og gitar.
İ.T: Kan du fortelle litt om historien til «Bluesmusikken» i Norge?
K.I.F: Blues har blitt spilt i Norge siden tidlig på 1960 tallet og i dag er det mange hundre musikere som spiller denne musikkformen. De mest kjente artistene er Reidar Larsen, Knut Reiersrud, Hungry John, Vidar Busk, Kristi Berglund, Notodden Bluesband, Jolly Jumper & Big Moe og Bjørn Berge
İ.T: Kan du fortelle om historien til Blues in Hell-festivalen?
K.I.F: Festivalen startet i 1992 med kun lokale band – etterhvert utviklet festivalen seg til å bli en av de viktigste bluesfestivalene i Europa. I 2024 arrangeres den 33 festivalen.
İ.T: Hva er bidragene til Blues in Hell-festivalen til norsk kultur, spesielt Stjørdal by?
K.I.F: Ringvirkningende av festivalen er store og gjennon 32 år har Bluesfestivaen generet over 250 millioner Norske kroner. Blues in Hell er et av fyrtårns arrangementene i Trøndelag og 6 ganger har festivalen blitt nominert i European Festival Awards i kategoriene Best Small Festival og Best Indoor Festival i Europa.
Dette har satt Stjørdal ettertrykkelig på kartet gjennom festivalen.
İ.T: Fra hvilke land deltok artister på festivalen i år?
K.I.F: USA, England, Spania, Tyskland, Sveits, Polen, Italia, Ukraina, Ungarn, Sverige og Norge
İ.T: Hva gjør du for å tiltrekke unges oppmerksomhet til bluesmusikk?
K.I.F: Vi etablerrte UNG BLUES IN HELL i 2019 og etter covid har prosjektet igjen startet opp. Målet er å inspirere unge til å ta del både musikalsk og administrativt i jobbe med å planlegge og gjennomføre festival. Samarbeid med skoler og integrerings tjenesten i Stjørdal kommune vil ogsp bidra til publikumsutvikling i riktig retning og at unge etterhvert oppdager festivalen.
İ.T: Tror du festivalen blir mer kjent og i større skala?
K.I.F: Nei, eg tror meir på at kvaliteten og innholdet innenfor de rammene vi har er svaret
İ.T: Det må være ganske vanskelig å realisere en så stor organisasjon. Hvem får du støtte fra?
K.I.F: Festivalen har både offentlig og privat støtte. Utan denne vil det være umulig å gjennomføre en nisjefestival som Blues in Hell.
İ.T: Hva vil du si om musikkens bidrag til universell kultur?
K.I.F: Veldig viktig. Musikk er ett felles språk som binder mennesker saman og som knyter nye bånd og vennskap.
İ.T: Beskjeden din til Helezon-leserne?
K.I.F: Hjertelig velkommen til å besøke Blues in Hell i dagene 29 August til 1. September 2024. Eg tror dere vil bli veldig positivt overrasket over den opplevelsen dere vil få.
Röportaj için desteklerini esirgemeyen Mr. Kjell’e teşekkürler.. Helezon’a başarılar.
Emeği geçenlere teşekkürler!