Ses(n)sizliğe hükmetmeye çalışıyorum,

Her sükût hecesi

İnceden senfonik bir yorum.

Yer yer nüktedan bir inkişaf,

Kâh şevkli, endamlı bir şef,

Kâh biçare, virane, pür-esef.

Güzlerde çeliklenmiş buğday beniz,

Gamsızlık, ömürlük küsuf.

Mazharım, yazar değilim,

Bendeki sade bir eğilim.

Gün ışığının eteklerine çadır açmalıyım,

Hayal tenteneli ama biraz netameli.

Bulutları sıktığım kirpiklerimle,

Azık gönderiyorum,

Susuz gevar başında,

Issız yol çatında bekleyen

Eli yüzüne payanda olmuşlara,

Bakışı ved(r)ayla yunmuşlara.

Mazharım, yazar değilim,

Bendeki sade bir eğilim.

Kurak damenli dağlara,

Gelinlik süsü vermiş karlara,

Heybetin yanağındaki

Dimdik yarlara öykünüyorum.

Sonra bir çığlıkla irkilip

Bir ılık hecede eriyorum.

Bir damla, tufan çalımlı,

Topluyor kuraklığımın yakasını,

Derin bir huzur mavisinin,

Toprak denen buhur sakisinin

Gerdanına dökülüyorum.

Mazharım, yazar değilim,

Bendeki sade bir eğilim.

İdareli kullanılmamış sitemlerle,

Kaç kere dilim yansa da şiirden,

Yine de burnumda tüten bir karanfil.

Gri bulutlar ne kadar acarsa

Ümidim o kadar safdil.

Çıbanbaşı kahırların üstünü karalıyor,

Tuttuğum hüzün ritmiyle

Boynu bükük sözlerin dibini çapalıyorum.

Mazharım, yazar değilim,

Bendeki sade bir eğilim.

Bir adım sonra,

Bile bile solacağını,

Renk atmamaya kararlı,

Ömürsüz çiçeklerden azim topluyorum.

Soluk benizli mırıldanışlarla,

Kanadı fersiz, atı eyersiz.

O pejmürde, bakımsız bakış bile

Yeterdi aslında derdimi anlatmaya,

Bu kadar kelam bile yersiz.

Mazharım, yazar değilim,

Bendeki sade bir eğilim.

Çekilin ayağına

Ben dikeni batmış kelimeler!

Sözümün bastonu kalem,

Kelime harmanı satır,

Gönlümün has tonu hicap!

‘Ben’ demek, köksüz kuruntu,

Yüreğim aşk meydanında

Dost mühürlü, sahipli buluntu.

‘Ben’ denen kelime,

Söz bahçesinde ayrık otu.

Mazharım, yazar değilim,

Bendeki sade bir eğilim.

Sözü tükenmez Yaradan’a

Gönlü ilhamla parlatana.