“İnsanlar arasındaki ilişkilerde aptallık ağına sık sık takılıyoruz. Kötü niyetli ve bencil davranışlar, diğer insanların da aynı şekilde davranmasına neden olabilir. Bu, insanlar arasında bir aptallık döngüsü yaratır. Ancak bu döngüyü kırmak mümkündür. İnsanlar ahlaki ve doğru davranışlar sergilediğinde, başkalarının da onları taklit etmesi olasıdır. Bu nedenle, bizler insanlar arasında bilinçli bir şekilde iyi niyetli davranışlar sergilemeliyiz. Bu, aptallığın yayılmasını önlemeye yardımcı olabilir.” (Aydemir, t.y.) 

Bu satırlar, aptallık ve ahmaklık üzerine kafa yoran ünlü Alman teolog Dietrich Bonhoeffer’a aittir. 

Doğumu ve Eğitimi

Bonhoeffer, 4 Şubat 1906’da Breslau’da doğmuş olup ailenin yedinci çocuğudur. Bugünkü adıyla Wrocław olan bu şehir, Polonya’da bulunan Aşağı Silezya’nın başkentidir. Psikiyatrist ve nörolog olan baba Karl Bonhoeffer, Freud’a dair eleştirileriyle dikkat çeker. Anne Paula Bonhoeffer ise bir öğretmendir. Bonhoeffer, I. Dünya Savaşı sırasında henüz 12 yaşındadır. Ağabeyi Walter’in ölümüne bu savaş sırasında bizzat şahit olur ve bundan çok derin bir üzüntü duyar. 

Eğitimine Tübingen’de başlayan Bonhoeffer, ardından Sanctorum Communio adlı tezini yayımlayacağı Berlin Üniversitesine kayıt olur. İyi bir eğitim alan Bonhoeffer, teoloji alanında doktorasını 1927 yılında tamamlar. Ardından İspanya, İngiltere ve ABD’ye gider. 1931’de Almanya’ya dönmesiyle birlikte Berlin Üniversitesinde Sistematik Teoloji alanında öğretim üyesi olur. Tarih 15 Kasım 1931’i gösterirken Berlin-Tiergarten’de papazlığa başlar. 

Almanya, İkinci Dünya Savaşı sürecinde tarihinin en karanlık döneminden geçiyordur. Masum insanların dükkânları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordur. Genç bir teolog olan Bonhoeffer, bu zalimliğe itiraz eder. Onu asıl hayrete düşüren şeylerden biri, sayısız filozof, şair, fikir ve bilim adamı çıkaran bir kültürün çocuklarının, organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi hâline gelmesidir. Bir diğeri ise Nazi düşüncesinden daha ziyade, bu kadar din adamı, sanatçı, akademisyen ve entelektüelin, âdeta hipnotize olmuş gibi kötülüğü karakter hâline getiren bir rejimin peşinden gitmesidir. Şakaklarını zonklatan bu düşünce, onu 1933’ten itibaren mevcut rejiminin kararlı bir muhalifi ve Hitler’in şansölye olarak atanmasından iki gün sonra da bir radyoda eleştirmesine sebep olur. Ancak Führer’in propagandasıyla hipnotize olmuş bürokratlar onun yaptığı yayını yarıda kestirirler. 

Bu durum onun azmini kırmaz ve aynı yıl din adamlarına, Yahudilere yapılan zulmün karşısında durmaları çağrısında bulunur. Fakat tek başına başarılı olamaz. Zira yıllar içinde kiliselerin en üst yönetimlerine mevcut düşünceyi destekleyen din adamları getirilmiştir. Hıristiyanlıkta mazlumun yanında durma inancı olmasına rağmen bu duyarsızlık onda büyük bir hayal kırıklığı oluşturur. Ancak bu durum onun yeise düşmesine sebep olmak yerine, tam aksine eleştirilerini daha da artırmasına neden olur ki bu da idarenin gayz ve kinini arttırır. 

Onun her geçen gün hedef tahtası hâline geldiğini gören ailesi ve arkadaşları, muhtemel bir tehlikeye karşı onu ABD’ye gitmeye ikna ederler. Ancak orada kısa bir süre kaldıktan sonra, “Ulusal tarihimizin bu zor dönemini Almanya halkıyla birlikte yaşamalıyım. Bu zamanın sınavlarını halkımla paylaşmazsam, savaştan sonra Almanya’da Hristiyan yaşamının yeniden inşasına katılma hakkım olmayacaktır (Yıldırım, 2019) diyerek ülkesine geri döner.

Bonhoeffer, geldikten sonra kaldığı yerden tekrar muhalefetin dozunu artırınca çember iyice daralır. Rejim, Bonhoeffer’in hem üniversitede hem de kilisede tüm dinî faaliyetlerini yasaklar. Kamusal alanlarda da konuşmasına yasak getirilerek âdeta ağzına fermuar çekilir. Artık herhangi bir makale veya kitap yayımlamasına asla izin verilmez.

Aptallığın Teorisi

Bonhoeffer’i günümüze taşıyan mesele, tutuklandıktan sonra cezaevinde, Aptallığın Teorisi şeklinde isimlendirerek yazdığı mektuplardır ki bu teorinin temelleri şöyledir:

Bilinçli Körleşme: Aptallık, bir kişinin gerçekleri kabul etmeyi reddetmesi ve ideolojik saplantılara sarılması durumudur. 

Grup Düşüncesi: Grup düşüncesi, bireylerin kendi düşüncelerini, eleştirilerini ve şüphelerini bir kenara bırakarak, grubun ortak düşüncesine uyma eğilimini ifade eder. 

Eleştirel Düşünmenin Eksikliği: Aptallığın temel nedenlerinden biri de eleştirel düşünme becerisinin eksikliğidir. Eleştirel düşünme, bir kişinin düşünceleri ile inançlarını sürekli sorgulamasını ve analiz etmesini gerektirir. Bu becerisi eksik olan bireyler, bilgiyi sorgulamadan kabul eder ve ideolojik saplantılara daha kolay bağlanır.

Duygusal Yatırım: Değerlere ve ideolojilere güçlü bir duygusal bağla bağlanan insanlar, gerçeklere, rasyonel düşüncelere karşı direnç gösterirler. 

Otoriteye Bağlılık: Aptallık teorisi, bireylerin otorite figürlerine ve onların görüşlerine bağlılığına da dikkat çeker. Bu bağlılık, insanların kendi düşüncelerini ve eleştirilerini bastırarak, otorite figürlerinin ideolojik saplantılarına uymalarına neden olur (Bonhoeffer, 1953). 

Bonhoeffer, Aptallığın Teorisi ile ilgili mektuplarında şu hususlara değinir:

Aptallığın neticesinde oluşan kötülüğün, kötülüklerin en korkuncu olduğu fikrinden yola çıkarak aptallığın kökenlerini araştırır. Bunun sonucunda aptallığın bireysel ve psikolojik bir maraz olmaktan çok sosyolojik olduğu kararına varır. Bireylerin, koyun sürüsü davranışlarıyla iktidarın ihtiyacı olan aptallığa yenik düştüğünü iddia eden Bonhoeffer, diğer bir deyişle aptallığın doğuştan olmayıp zamanla iktidarların hipnotize ettiği yığınların birbirleriyle etkileşiminden çoğaldığını ileri sürer. Bu kitlelerin aralarında zeki insanlar olmasına rağmen bir noktadan sonra düşünme yetilerini ve farkındalıklarını yitirdikleri görülür. İşte bunun neticesi olarak kitleler, özgürlüklerini kaybeder ve bir büyünün içinde yaşıyormuşçasına diktatörlerin her yaptığını alkışlar hâle gelirler (Bolgün, 2023).

Aptallıkla mücadele için önce onu anlamak gerektiğini söyleyen Bonhoeffer’in tezi şöyledir: 

Aptallık bir zekâ problemi değil ahlaki bir problemdir. Zira, entelektüel birikimi olduğu hâlde aptal olan insanlar vardır. Bu yüzden ilk etapta aptallığın doğuştan gelen bir maraz olduğunu düşünse de fakat daha sonra bunun yanlış olduğu kanaatine varır. Çünkü insanlar belli şartlar altında aptallaşıyorlardır, daha doğrusu başkalarının kendilerini aptallaştırmasına izin veriyorlardır. Buradan yola çıkarak aptallığın psikolojik değil sosyolojik bir sorun olduğu sonucuna varır. Güçlerin birisinde toplanması arzusu, politik ve dinî hareketlerde çok sık rastlanan bir şey olup aptallık hastalığının bulaştığı yerler de böylesi gruplardır (Bolgün, 2023).

Etik Anlayışı

Bonhoeffer, hastalığı bu şekilde teşhis ettikten sonra şöyle bir çözüm önerisinde bulunur. O da bu hastalığa yakalanan bireylerin ahlaki sorumluluklarını hatırlatıp özgürlüğüne kavuşmalarını sağlamaktır. Bu iddialarını da tutuklanmadan önce Benedikten Manastırı Ettal’da (1940-1943) kalırken kaleme aldığı Ethics adlı kitabında toplar (Bolgün, 2023).

Bonhoeffer’ın etik davranışının temelini, dünyanın gerçekliği ile Tanrı’nın gerçekliğinin Mesih’in gerçekliğinde bağdaştırılmasına dayanmaktadır. Ona göre rejimin ayakta kalması Hristiyan uygarlığının yok olması demektir. Dolayısıyla o, hem düşüncesinde hem de yaşamında kötülük karşısında tüm dünyadaki sorumluluk sahibi insanların göstereceği somut eylemler sayesinde bunun üstesinden gelinebileceği tezini savunmaktadır.

Onun bu Ethics adlı önemli çalışmasında benimsediği ödün vermez tutum, 1940 yılında rejimi devirmek için kurulan bir komploya dönüşür. Bu düşüncesini Ethics (Ahlak) kitabında şöyle açıklar: “Hristiyanlar bir ikilem ile karşı karşıyalar. Şeytan saldırıya geçince ona karşı doğrudan eyleme geçmeleri gerekir. Başka seçenekleri yoktur. Harekete geçmemek şeytanı göz ardı etmek demektir.” (Arif, 2014).

Bu aşamadan sonra eniştesi Hans von Dohnanyi’nin yardımıyla rejim karşıtı askerî istihbarat birimi Abwehr’e girer. Buradaki misyonu, yurt dışındaki benzer oluşumlarla ve din adamlarıyla yazışarak gizli görüşmeler yapmaktır. Bulunduğu konum gereği eniştesiyle beraber bazı Alman Yahudileri İsviçre’ye kaçırmakla görevlendirilir. Bütün bunları öğrenen mevcut rejim, Nisan 1943’te her ikisini de tutuklayarak cezaevine gönderir (Arif, 2014).

Hülasa şeytan ondan önce harekete geçer ve gücünü aptallardan alan diktatörün adamları onu ilk önce Flossenbürg Toplama Kampına götürür, sonra da Hitler’e suikast tertipleyen ekibin bir elemanı olması iddiasıyla idama mahkûm eder. 

Bonhoeffer, Amerikan askerlerinin kampa varmalarından sadece 14 gün önce, 9 Nisan 1945’te, henüz 39 yaşındayken kamp meydanında idam edilir. Sehpaya çıkmadan önceki son sözü ise “Bu bir son ama benim için aslında hayatın başlangıcı” (Bolgün, 2023) şeklinde olur.

Kamp doktoru onun idam edilmeden önce kendisini yaratan Tanrı’ya nasıl dua ettiğini ise şöyle nakleder: Rahip Bonhoeffer’ı yerde diz çökmüş, Tanrı’ya hararetle dua ederken gördüm. Bu sevimli adamın dua etme biçiminden çok derinden etkilendim, öyle dindar ve öyle emindi ki Tanrı’nın duasını işittiğini biliyordu… İnfaz yerinde tekrar kısa bir dua okudu ve ardından darağacına giden birkaç basamağı cesur ve sakin bir şekilde tırmandı. Ölümü birkaç saniye sonra gerçekleşti. Doktor olarak çalıştığım yaklaşık elli yılda, Tanrı’nın iradesine bu kadar içten boyun eğen bir adamın öldüğünü neredeyse hiç görmemiştim. (Molinas, 2021).

Bonhoeffer, ölmeden önce kaleme aldığı kitabına Birlikte Yaşam ve Mezmurlar adını vermiştir. Ancak aradan geçen doksan yıla rağmen insanlığın yaşananlardan ders almadığı gibi birlikte yaşama düşüncesi de kitapların sayfalarında kalmış görünüyor. Yaşanılan tecrübelerden ders almak için insanlık olarak daha kaç Dietrich Bonhoeffer’i idam etmemiz gerekecek dersiniz?…

Kaynaklar

Arif, M. (2014, Haziran 14). Dietrich Bonhoeffer Kimdir?. tufeyli.com, https://www.tufeyli.com/dietrich-bonhoeffer-kimdir/

Aydemir, F. (t.y.). Aptallığın Teorisi – Bilgi Denizinde Boğulan Zihinler. fatihaydemir.net, https://www.fatihaydemir.net/blog/aptalligin-teorisi-bilgi-denizinde-bogulan-zihinler/ 

Bolgün, E. (2023, Ocak 16). Alman Teolog Dietrich Bonhoeffer- Aptallığın Teorisi. yurtseverlik.com, https://www.yurtseverlik.com/alman-teolog-dietrich-bonhoeffer-aptalligin-teorisi.html

Bonhoeffer, D. (1953). Letters and Papers from Prison. Macmillan.

Molinas, İ. (2021, Eylül 21). Aptallığın önlenemez yükselişi. Şalom Gazetesi.

Yıldırım, Ö. (2019, Kasım 3). Dietrich Bonhoeffer?. felsefe.gen.tr, https://www.felsefe.gen.tr/dietrich-bonhoeffer-kimdir/