İkilem tuzaklarının

Üzerinden sekiyor

Ayakları hayallerimin.

Berceste çırpınışlar

Turfanda şiirlere denk.

Kalemime çıkışıyor kelimeler,

Kara düzene boğulma sitemiyle.

İdareli kullanılmamış öykünmeler

Ardında finale varmamış hevesler.

Çabalar, ara ara çabalar…

El almış saman alevinden.

Henüz tazecik ve ağlak

Kırkı çıkmadan ölmüş

Senfonik meydan okumalar,

Kime ve neye haylazca

Karalarcasına zaman yapraklarını.

Kısır döngülerde at süren,

Kırbaçsız, dizginsiz travmalar.

Ruhun boynunda kement arasat,

Düşünme, düşünme, boş ver çözmeyi,

Bir ölümlük kâra sat!

İçimde doğmayan ayın suçlusu

Hep şu keder bulutları.

Bahaneye bak,

Hadi canım sen de!

Oluk oluk, çalımlı mazeretler…

Hiç de alttan almayan

Kırılganlıklara sarılı.

Yok satıyor,

Ense kökünden

Hayal kancalarına asılı kalmış

Yamalı mutluluklar.

Bulut kumaşlarından biçilmiş,

Yüksek ideal gömlekleri içinde,

Pabucuna çamur bulaşmamış aşkı

Aşk zanneden egoizma kuryeleri,

Asil kelimeler ülkesinde

Kalp kimlikli edip istilası gibi.

Ben şâirim! Sarp bakışlı,

Söz çapalarım yazlı kışlı.

İşte salınan sözler,

Ateş çıkaran o yeşil ot,

Sen dilim!

Yürek bahçemden kıvılcım yont.

Şâirlerin yakacağım çırasını evvela!

Kimini aydınlatacak ışık öbekleri,

Kiminin taşıyamayacak göz bebekleri…

Üzgünüm…