O, her şeyden önce bu toprağın, bu ülke coğrafyasının sesi, soluğu, güftesi ve bestesidir. Türkiye’de rock müziğin öncüsü olup Anadolu rock türünün de kurucularındandır. 1988’den 1998’e kadar on yıl TRT1’de yayınlanan çocuk ve aileye yönelik “7’den 77’ye” programıyla 370 kez ekrana çıktı. “7’den 77’ye” herkesin gönlünde taht kurduğu bir programdı. Ayrıca Türk televizyonculuğunda da ulaşılması zor rekorlardan biriydi bu. “Dönence Dünya Turu” programıyla ise tam 150 farklı ülkeye gitti ve 500 bin km’den fazla yol kat etti.
Giriş paragrafında bir nebze tarif etmeye çalıştığımız bu harika insan Barış Manço’dur. Hazırladığı televizyon programlarıyla dünyanın pek çok ülkesine gitme imkânı bulmuştur. Bu nedenle kendisine “Evliya Çelebi gibi çok gezen” anlamında ‘Barış Çelebi’ de denmiştir.
Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde Devlet konservatuvarı klasik Türk sanat müziği hocası, sanatçısı ve yazarı olan Rikkat Uyanık ve İsmail Hakkı Manço çiftinin ikinci çocuğu olarak İstanbul Üsküdar’da dünyaya gelmiştir. II. Dünya Savaşı yılları olmasından dolayı aile ilk çocuklarının ismini Savaş koymuştur. İkinci çocuk olan Barış için önce Mehmet ismini koymayı düşünürler ancak savaşın getirdiği korkunç yılların bir an önce bitmesi ümidiyle Mehmet ismine Barış ilavesini de yaparlar. Ancak o, Mehmet ismiyle değil de hep Barış ismiyle bilinmiştir.
Aile, kökenleri itibariyle İstanbul’un fethi sonrası Konya’dan Selanik’e göç etmiş ve savaş yıllarındaki zorluklar nedeniyle I. Dünya Savaşı sırasında tekrar İstanbul’a yerleşmiştir. O dönem TRT İstanbul’da çalışan annesi aynı zamanda Zeki Müren’in de hocalığını yapmaktadır. Annesi konservatuvardaki çalışmaları sırasında fırsat buldukça katıldığı televizyon programlarında oğlu Manço ile beraber şarkı söyleyerek onun sahne korkusunu yenmesine yardımcı olmuştur.
Henüz lise yıllarındayken müzikle ilgilenmeye başlayan Manço, 1958 yılında ilk müzik grubunu yani “Kafadarlar”ı kurmuştur. Liseden sonra üniversite eğitimine Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde devam etmiştir. Bu üniversitede (1963-1971) resim, grafik ve iç mimari eğitimi almıştır. Belçika’da “Lemistgrees” adında Amerikalı, Belçikalı, İtalyan, Kuzey Afrikalı, İngiliz müzisyenlerden oluşan bir grupta yer almıştır. Bu grupla çalıştığı iki yıl içerisinde Paris Olympia’da konser vermiştir. 1966 yılında Paris’te iki 45’lik plak çıkarmıştır. Türkiye’ye döndüğünde Fuat Güner ve Mazhar Alanson ile birlikte “Kaygısızlar” adlı grubu, daha sonra ise 1972 yılında Haydarpaşa-Kurtalan hattında çalışan Kurtalan Ekspres’ten esinlenerek ‘Kurtalan Ekspres’ grubunu kurmuştur. Kendisine Altın Plak Ödülü’nü de kazandıran “Dağlar Dağlar” şarkısı ile büyük bir çıkış yapmış ve bu albüm, beş ayda 700 bin adet satışa ulaşmıştır. Manço, 1978’de Lale Manço ile evlenmiş ve bu evlilikten Doğukan ve Batıkan adında iki erkek çocukları olmuştur. 1983 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na “Kazma” adlı şarkısıyla katılmış ancak yarışmada elenmiştir.
Anadolu rock müziğinin önemli isimlerinden olan Manço’nun vefatının üzerinden tam 23 yıl geçti. Hayatıyla, müziğiyle, televizyon programlarıyla Türk müzik ve kültür hayatında önemli bir yere sahip olan Manço’yu benim kuşağım daha çok “Adam Olacak Çocuk” ve “7’den 77’ye” programlarıyla hatırlar. Vefat ettiğinde elli altı yaşındaydı. Çocukluk devresini çıkarırsanız yarım asır bile sürmeyen kısa sayılabilecek bir zaman diliminde bu yazının hacmine sığmayacak kadar dolu dolu bir ömür yaşamıştır. Yaşadığı yıllar (1943-1999) ülke tarihinin siyaseten bunalımlı yıllarıdır. Zannımca bu yıllar hepimizin hafızasında Kafkasya sürgünleri, göçler, savaşlar ve 6-7 Eylül olayları, her on yılda bir milletin başına balyoz gibi inen ihtilaller, terör vs. yıllarıydı. Bütün bu sıkıntılı zamanlara rağmen ‘Adam Olacak Çocuk’ Manço, 200’ün üzerinde şarkı bestelemiştir. Bu besteler kendisine on iki altın, bir platin albüm ve kaset ödülü kazandırmıştır. 1991 yılında kendisine Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı verilmiştir. Bestelediği şarkıların en çok bilinenleri; Gülpembe, Dağlar Dağlar, Estergon Kalesi, Kağızman’a Ismarladım Nar Gele, Arkadaşım Eşşek… Aslında bu liste bir hayli uzun olduğu için üç nokta koyduk. Bu şarkıların bir bölümü daha sonra Arapça, Bulgarca, Flemenkçe, Almanca, Fransızca, İbranice, İngilizce, Japonca ve Yunanca olarak da yorumlanmıştır. Gittiği 150 ülkede zarif insan manasına gelen ‘Çelebi’ unvanına layık olmuş ve dünya ülkelerini Türkiye’de tanıtıp pek çok hatıraya imza atmıştır (tr.wikipedia.org).
Kendisi Anadolu’daki irfanî geleneğimizin temelini oluşturan; yardımlaşma, doğruluk, dürüstlük, birlikte yaşama kültürü, hoşgörü, paylaşma ve inanca dair pek çok değerleri şahsında ve müziğinde yaşatan insanlardan biriydi. O, yaşam tarzında, çalışmalarında ve eserlerinde sıkça işlediği ahlaki ve evrensel insani değerlere bakıldığında, Anadolu’da yaşayan irfanî geleneği ve hoşgörü kültürünü sanat üzerinden en güzel şekilde takdim eden mahir bir insandı. Dolayısıyla tarihten günümüze kadar ulaşan bu gelenek, Anadolu insanının gönül dünyasına sanatın diliyle büyük bir zenginlik katmıştır. Sanatın en etkili dallarından biri olan müzikle aktarılan bu gelenek, binlerce yıllık kadim kültürümüzü oluşturan örfümüzü, âdetlerimizi, geleneklerimizi ve davranışlarımızı şekillendirmekle kalmaz aynı zamanda kuşaklar arası kültürel köprülerin kurulmasını da sağlar. Nitekim geleneğimizin bir ürünü olan ezgiler, türküler en güzel örneklerini, Anadolu’da yaşatılan sanatın içinde barındırır.
Manço, 20. yüzyıl popüler müziğinin sahasına Anadolu’daki irfanî geleneği çok ustaca yerleştirdiği gibi eserlerinde işlediği temalarla onu tanıtmayı da başarmıştır. Kültürümüzdeki inanış biçimleri, kadim gelenekler ve erdemli insan modellerini bizlere sanatın diliyle yeniden sunan Manço, bu anlamda sadece Türkiye’de değil dünyada da adından söz ettirmiştir. Nitekim o, kırk yıllık sanat yaşamında, bestelediği ezgileri ve söylediği şarkılarıyla, kültürümüzün geçmişiyle bugünü arasında köprü kurmuştur. Şarkılarındaki yer yer kullandığı hikmetli sözleriyle bize Yunus’u, Hacı Bektaş Veli’yi, Mevlana’yı, Pir Sultan Abdal’ı vs. hatırlatmıştır.
Onun, bu kadim kültürü nasıl işlediğini ve kendini nasıl tanımladığını şu ifadelerinden anlamak mümkündür: “Türk halkı Emrah’ı, Yunus’u, Pir Sultan Abdal’ı duydu, öğrendi. Bugün yollar değişti ve biz daha başka şeyler söylüyoruz. Ben kendi müziğimi ideolojiler üstü tutma çabasındayım. Kendi müziğimi ‘bu da Türk müziği türlerinden biridir’ diye bizim dışımızdaki bir dünyaya sevdirmeye çalışıyorum. Şayet bu bir görevse benim görevim de budur.” (Erdoğan, 2020: 233).
Beslendiği kaynak Anadolu insanı ve kültürü olmasından dolayı, insanımıza dair en güzel anekdotları ve pek çok hikmetli sözü müziğine yansıtan Manço, sanat yaşamındaki eserlerin kaynağını ise şöyle ifade etmiştir: “Çok canlı yaşayan bir halk kültürümüz var bizim. Ben oradan elimi daldırıp daldırıp çıkartıyorum. Benim kafam sürekli bunlarla meşgul zaten. Bir gün “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” oluyor, bir gün “Halil İbrahim Sofrası” oluyor. Bu sefer de “Nane Limon Kabuğu” oldu. Geçen sefer “Süper Babaanne” olduğu gibi” (Erdoğan, 2020, s. 233).
Onun en içten söylediği bestelerinden birisi de “Gülpembe” güftesidir. Onu çok sevdiği babaannesi için yazdığını söyler. Bu şarkının sözleri, müziği vs. her şeyi çok beğeni toplamış olup günümüzde hâlen dinlenilmektedir.
“Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin,
İnanamadık gülpembe,
Bizim iller sessiz,
Bizim iller sensiz
Olamadı gülpembe” demişti bu şarkısında.
Evet, tarihler 1 Şubat 1999’u gösterirken Türkiye televizyonları alt yazı olarak şöyle bir haber geçiyorlardı: “Bugün, Türk müzik tarihinin önemli isimlerinden Barış Manço, İstanbul’un Moda semtindeki evinde kalp krizi geçirdi ve kaldırıldığı Siyami Ersek Göğüs-Kalp-Damar Cerrahisi Hastanesi’nde saat 01:30’da yaşamını yitirdi.” Şimdi biz de onun ardından “Gülpembe” şarkısının sözlerine nazire yaparak şöyle diyoruz: Şubat’ın soğuklarıyla bir gün göçtün gittin, inanamadık ‘adam olacak çocuk.’ Bizim iller sessiz, bizim iller sensiz, olamadık sensiz…
.
.
.
Kaynaklar
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bar%C4%B1%C5%9F_Man%C3%A7o
Erdoğan, G. (2020). Anadolu’da Yaşayan İrfan Geleneğini Barış Manço Eserleri Üzerinden Yeniden Okumak, (s.s. 229-237). (Ed. Işık, Z. ve Gülen, T.). Uluslararası Horasan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Elvan Çelebi Sempozyumu Bildiriler Kitabı.
Barış Manço’nun kendisi gibi çok sadece ve fıri bir yazı olmuş elinize sağlık
sanat ve karakter dünyamızın önemli isimlerinden biri olan BArış Manço yu unutmamış olmanız takdire şayan …teşekkürler…