Yeni yıla sayılı günler kaldı. Hava oldukça soğuk. Hatta son haftaların en soğuk birkaç gününden biri. Şartların biraz zorlamasına aldırmadan kendimi yaklaşık 10 kişilik bir gezi grubunun içinde buluyorum. Aslına bakarsanız bu çok istediğim ve başvurumu daha önceden yaptığım bir gezi planı. Yolculuğumuz, 500 binden fazla nüfusuyla, Romanya’nın, Bükreş’ten sonraki ikinci büyük şehri olan Yaş’a. Yıllar önce tarih kitaplarında okuduğum Yaş Antlaşmasının yapıldığı bu şehri görecek olmam, bana şimdiden heyecan veriyor. Üstelik meşhur Saint Parascheva Metropolitan Katedrali’ni ziyaretimizin ve Mihai Eminescu’nun ilham kaynağı olan ıhlamur ağacının etrafındaki gezintimizin hayaliyle heyecanım artırıyor.  

Yolculuğumuz başkent Bükreş üzerinden. Başkentten Yaş şehrine ulaşım birçok şekilde mümkün: Kara yolu, hava yolu, demir yolu… Örneğin Yaş’ın şehir merkezine birkaç km uzaklıkta Yaş Uluslararası Havaalanı mevcut. Benim katıldığım gezi grubunun organizasyonu çerçevesinde talihimize büyük bir servis aracı düşüyor. Önümüzde yaklaşık 350 km kadar yol uzanıyor. Yolumuz açık olsun, diyor ve araçtaki yerlerimizi alıyoruz. Her şey yolunda giderse yaklaşık 6 saat kadar sonra Yaş’ta olacağız.

Yedi Tepeli Bir Şehir

Tahminlerimiz doğrultusunda 6 saat kadar sonra Yaş’a ulaşmış bulunuyoruz. Yaş, dört ayrı mevsimi olan nemli ve karasal bir iklime sahip. Yazlar sıcak geçerken kışlar ise genelde soğuk ve rüzgârlı oluyormuş. Bazen de orta dereceli kar yağışı görülüyormuş. Bugün de oldukça soğuk. Buna çok aldırış etmeyip yolculuk sonrası biraz dinlenme ve öğle yemeğinin ardından şehri gezmeye çıkıyoruz. İlk gezintimiz esnasında soğuktan ellerimizi ovuştura ovuştura rehberimize kulak kesiliyor ve arada şehrin dikkatimizi çeken bazı karelerini yakalamaya çalışıyoruz. 

Bugün Iaşi olarak bilinen şehrin adı, uzmanlara göre bir Sarmat kabilesi olan Yazyges (yaz kültürüne bağlı olanlar / göçebeler) veya Alan kabilesi Jassilere (Jiasz) dayanıyormuş. Bazı yabancı seyyahlar, Iaşi’nin, aynı adı taşıyan bir çobanın ya da efsanevi şöhrete sahip bir keşişin isminden geldiğini belirtmişler. Dimitri Kantemir ise bunun bir değirmencinin adı olduğunu söylemiş.

Yaş, Jijia Nehri’nin bir kolu olan Bahlui Nehri vadisinde yer alıyor. Şehir, üzüm bağları ve bahçelerin arasında, bir kısmı tepelerin üzerinde bir kısmı da vadi alanlarında kurulmuş. Birçok yerde -benim de okuduğum gibi- şehrin, yedi tepe üzerine kurulduğu ifade ediliyor. Bu tepeler: Breazu, Bucium, Cetățuia, Copou, Galata, Repedea ve Șorogari. Hatta bu yönüyle Roma ile karşılaştırılıyormuş. Biz, rehberimizi dinlerken buna İstanbul’u ve bildiğimiz diğer Anadolu şehirlerini de ekliyoruz. 

Tarihin İzlerini Sürüyoruz

Arkeolojik araştırmalar, Yaş’ın mevcut topraklarında ve çevresinde tarih öncesi çağa kadar uzanan insan topluluklarının varlığını doğrulamış. Bölgede 6 ve 7. yüzyıllar ile  7 ve 10. yüzyıllardan kalma insan yerleşimlerine dair kanıtlar bulunmuş. 

Birçoğumuzun hatırında olan bilgilerden biri de Osmanlı Devletinin 1792 yılında Rusya ile yaptığı Yaş Antlaşmasının burada imzalanmış olması. Bu eski bilgilerimizi burada tekrar hatırlamış ve kısmen genişletmiş oluyoruz. 

Ayrıca tarihlerini çok iyi hatırlamasak da Yaş’ın, bir süreliğine Romanya’nın başkenti olduğunu biliyorduk. Burada bazı ayrıntılarını da öğrenmiş bulunuyoruz. 1564 yılı civarında, Prens Alexandru Lăpușneanu, Moldova Prensliğinin başkentini Suceava’dan Yaş’a taşımış. Yaş, Moldova Prensliğinin yanı sıra I. Dünya Savaşı sırasında, merkezî güçlerin 6 Aralık 1916’da Bükreş’i işgal etmesinin ardından iki yıl kadar da Romanya’ya başkentlik yapmış. Başkent, Alman İmparatorluğunun ve müttefiklerinin Kasım 1918’deki yenilgisinden sonra yeniden Bükreş olmuş.

Kültür ve Sanat Şehri

Yaş şehri, birçok tarihî anıtlara, asırlık kiliselere, manastırlara ve modern bir mimariye sahip. Önemli yapılar arasında Unesco Dünya Mirası geçici listesinin bir parçası olan ve Evliya Çelebi’nin de övgüyle söz ettiği Trei Ierarhi Manastırı ve Orta Çağ’dan kalma Moldova Prensliği Mahkemesinin eski kalıntıları üzerine inşa edilmiş Kültür Sarayı bulunuyor.

Bunların dışında şehrin sosyal ve kültürel yönünü yansıtan başka yapılar da var. Bu yapılar arasında Athenaeum, Botanik Bahçesi, Merkez Üniversite Kütüphanesi, Moldova Devlet Filarmonisi, Opera Binası, Vasile Alecsandri Ulusal Tiyatrosu ile kültür merkezlerini ve müzeleri saymak mümkün. 1659’da Yaş kasabasını gören Evliya Çelebi de şehrin önemli bir sanat ve ticaret merkezi olduğuna işaret ediyor.  

Şehrin en önemli özelliklerinden biri de her yıl Ekim ayında gerçekleşen Romanya’nın hac merkezi olarak kabul edilmesi. Bu bilgiyle birlikte yol güzergâhımızı hemen Parascheva Kilisesi’ne çeviriyoruz. Bakalım, burada bizi neler bekliyor?

St. Parascheva Metropolitan Kilisesi

Her yıl 14 Ekim’de binlerce kişinin Romanya ve komşu ülkelerden Yaş’a gelme nedenleri olan meşhur katedralin önündeyiz. Orijinal adıyla Biserica Sfânta Parascheva olarak bilinen katedral, bir Rumen Ortodoks kilisesi olup Rönesans tarzında inşa edilmiş. 1833’te yapımına başlanmış ve 1839’da tamamlanmış. Her gün saat 09.00 ile 20.00 arası açık ve girişte hiçbir ücret alınmıyor. Biz de ziyaret için sıraya girmiş durumdayız. Hava çok soğuk. Buna rağmen hatırı sayılır bir kalabalık var. Hatta uzun sırada küçük çocukları da görüyor ve şaşırıyoruz. Sonunda sıramız gelip de içeri girebildiğimize seviniyoruz. Ama içerinin de dışarıdan bir farkı yok neredeyse. Soğuk içimize işliyor. Buna rağmen yapıyı her yönüyle izlemeye ve rehberimizin anlattıklarını dinlemeye çalışıyoruz.

Dikkatimizi çeken ilk şey mekânın oldukça geniş olması. Gözlerimiz, bu geniş iç mekândaki rengârenk vitray pencerelere takılıyor. Hayranlıkla ve uzun uzun seyrediyoruz. Rehberimiz bir ara katedralin orijinal çanlardan birinin hâlâ kullanıldığını söylüyor. Bu, hepimize ilginç geliyor. Çanın içindeki bir yazıtta 1828-1829 dönemindeki savaşta ele geçirilen ve Türk ordusuna ait olan dört toptan yapıldığı yazıyormuş. Bir müddet sıra hâlinde adımladıktan sonra kendimizi, her yıl 14 Ekim’de binlerce kişinin önünde diz çöktükleri Aziz Parascheva’nın tabutunun önünde buluyoruz. 

Parascheva, XI. yüzyılın başlarında, Doğu Trakya’da Tanrı’ya inanan bir ailede doğmuş. Çocukluk yıllarını ailesinin evinde ve onların koruması altında geçirmiş. Anne ve babasının ölümünden sonra mirasını satıp parasını fakirlere dağıtmış ve kendini manastır hayatına adamış. Hâlen Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Rusya ve Sırbistan’daki Ortodoks kiliseleri tarafından tanınıyormuş. Aziz Parascheva’nın kalıntıları, hükümdar Vasile Lupu tarafından, 1641 yılında Yaş şehrine getirilmiş ve Trei Ierarhi Kilisesi’nde teşhir edilmeye başlanmış.

Bugün, aralık ayının ilk günü olmasına rağmen yine de çok kalabalık bir ziyaretçi grubu var. Büyük bir sabır ve saygı içerisinde sırasını bekleyenler, diz çökenler ve dua edenler, kilise ziyaretimiz esnasında bizi etkileyen görüntüler olarak belleğimizde yerlerini alıyorlar.   

Copou Parkı

Gezimizin 2. günündeyiz. Kaldığımız otelde kahvaltımızı yaptık. Hava düne göre daha mülayim. 10 hektar kadar alanıyla Yaş’ın en büyük parklarından biri olan ve Eminescu’nun bazı şiirlerini kaleme aldığı Copou Parkı’ndayız. Şöyle bir etrafımıza göz gezdirdiğimizde ağaç türleri içinde ıhlamur ilk başı çekiyor. Buranın ıhlamur mevsimindeki güzelliğini hayal etmek bile insana zevk veriyor. Ben diğer ağaçları ayırt etmekte çok iyi olmasam da onların akçaağaç, dişbudak ağacı gibi türler olduğunu öğreniyorum. Biraz yürüyüş yaptıktan sonra dikili taşın önüne geliyoruz. Arkasında devasa ıhlamur ağacı.

Eminescu’nun ünlü ıhlamur ağacı, muhtemelen Copou Parkı’ndaki en yaşlı ağaç ve Romanya’daki en önemli anıtlardan biri.  Ağacın 460 yaşın üzerinde olduğu söyleniyor. Şair, bazen sevdiği Veronica Micle veya arkadaşı Ion Creangă ile sık sık buraya gelirmiş. Ihlamur ağacının önünde, şairin bronz büstü bulunuyor. Büst, Yaş Güzel Sanatlar Akademisi profesörü heykeltıraş Ion Mateescu tarafından yapılmış. Ağaç, günümüzde özellikle âşıklar ve şiir tutkunları tarafından vazgeçilemez bir uğrak yeri. Oldukça kalabalık bir grup fotoğraf çekilmek için yarış hâlinde. Biz de bu görevi icra edip oradan ayrılıyoruz. Alanda Mihai Eminescu Müzesi de var. Programımız kapsamında oraya giremiyoruz ama parka çok yakın, nezih bir kafede çay ve kahve içmek için soluklanıyoruz.

Dönüş Yolunda

Romanya’nın kültür ve sanat merkezlerinin önde gelen yerlerinden biri olan Yaş şehrini iki gün de olsa görmek harika bir deneyimdi. Bu güzel şehri, iki gün içerisinde ve bütün imkânlar ölçüsünde gezip tanımaya çalıştık. Yol boyunca gezi grubumuzla, izlenimlerimizi ve fotoğraflarımızı paylaştık. Anlaşılan o ki hepimiz bu geziden çok memnun kalmışız. 

Daha fazla gezmek isteyenler, mevsim şartlarını göz önünde bulundurmak kaydıyla, 2-3 gece konaklayacak şekilde bir organizasyon yapabilirler. Fakat biz şanslıydık. Ziyaret edemediğimiz yerleri, iyi bir şehir turuyla yakından görme fırsatı yakaladık. Romanya’nın ne kadar güzel ve yaşanabilir bir ülke olduğunu, bunun gibi az sayıdaki turla dahi anlamış olduk. Gezi takvimimize not aldığımız birkaç yeri daha gezmek, bu kanaatimizi daha da besleyeceğe benziyor.

*Fotoğraf çekimleri için Hülya MAKAN’a, fotoğrafların editleri için Emre OZAN’a çok teşekkür ederiz.

Kaynaklar:

https://islamansiklopedisi.org.tr/yas–romanya

https://www.saintparascheva.org/page/life-of-saint-parascheva/

https://iasi1.ro/iasi1/teiul-lui-eminescu-si-povestea-plopilor-fara-sot/

https://iasi1.ro/iasi1/teiul-lui-eminescu-si-povestea-plopilor-fara-sot/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ya%C5%9F