La lune était sereine et jouait sur les flots. —


La fenêtre enfin libre est ouverte à la brise,


La sultane regarde, et la mer qui se brise,


Là-bas, d’un flot d’argent brode les noirs îlots.

De ses doigts en vibrant s’échappe la guitare.


Elle écoute… Un bruit sourd frappe les sourds échos.


Est-ce un lourd vaisseau turc qui vient des eaux de Cos,


Battant l’archipel grec de sa rame tartare ?

Sont-ce des cormorans qui plongent tour à tour,


Et coupent l’eau, qui roule en perles sur leur aile?


Est-ce un djinn qui là-haut siffle d’un voix grêle,


Et jette dans la mer les créneaux de la tour ?

Qui trouble ainsi les flots près du sérail des femmes ? —


Ni le noir cormoran, sur la vague bercé,


Ni les pierres du mur, ni le bruit cadencé


Du lourd vaisseau, rampant sur l’onde avec des rames.

Ce sont des sacs pesants, d’où partent des sanglots.


On verrait, en sondant la mer qui les promène,


Se mouvoir dans leurs flancs comme une forme humaine… —


La lune était sereine et jouait sur les flots.

Ay Işığı – Victor HUGO*

Çeviri: Ahmet TERZİOĞLU

Ay, sakindi ve dalgalarla oynuyordu.

Sonunda özgür kalan pencere esintiye açıldı.

Sultan bakıyor

Ve uzakta kırılan deniz,

Karanlık adacıkları gümüş bir dalgayla işliyor.

Bir gitar titreyen parmaklarından kaçıyor,

Dinliyor

Uğultulu bir ses yankılanıyor.

Bu,

Kos sularından gelen ağır bir Türk gemisi mi 

Tatar kürekleriyle Yunan adalarını dövüyor?

Sürekli dalıp çıkan karabataklar mı,

Kanatlarından inciler damlayarak suyu kesen?

Yoksa

Yukarıda ince sesiyle ıslık çalan

Ve kule burçlarını denize atan

Bir cin mi?

Kim, böyle kadınların sarayına yakın suları huzursuz eden?

Ne dalgalar üzerinde sallanan karabatak,

Ne duvar taşları,

Ne de uyumlu bir ritimle kürek çekerek

Dalgalarda süzülen ağır gemi.

Bunlar,

İçlerinden hıçkırıklar yükselen ağır torbalardı

Denize nüfuz edip de izlesen,

İçlerinde bir insan hareket eder gibi görünürdü.

Ay sakindi ve dalgalarla oynuyordu.

*Victor HUGO

Victor Marie Hugo, Romantik akıma bağlı Fransız şair, romancı ve oyun yazarıdır. 1802’de Besançon’da doğdu. Napolyon’un bir kahraman olduğunu düşünen serbest fikirli bir cumhuriyetçiydi. Çocukluğu ülkede siyasi karmaşıklığın olduğu bir dönemde geçti. Doğumundan iki yıl sonra Napolyon imparator ilan edilmiş, 18 yaşındayken de Bourbon Monarşisi yeniden tahta geçirilmişti.

Hugo’nun kariyerinin ilk dönemindeki şiir ve kurgu çalışmaları annesinin inancının ve krala bağlılığının yansıması olarak kabul edilir. Ama başını Fransa’daki 1848 Devrimi’nin çektiği olaylar sırasında Katolik kralcı yanlısı eğitime başkaldırıp cumhuriyetçiliği ve özgür düşünceyi desteklemeye başladı.

Gençliğinde âşık oldu ve çocukluk arkadaşı Adèle Foucher ile evlendi. İlk çocuğu Leopold 1823’te doğdu ama doğduktan kısa süre sonra öldü. Sonraki sene 28 Ağustos 1824’te kızları Léopoldine doğdu. Onu 4 Kasım 1826’da doğan Charles, 28 Ekim 1828’de doğan François-Victor ve 24 Ağustos 1830’da doğan Adèle takip etti.

Hugo’nun en büyük ve en sevdiği kızı Léopoldine, Charles Vacquerie ile evliliğinden kısa süre sonra 19 yaşındayken Seine Nehri’nde boğularak öldü. Kocası Charles Vacquerie de onu kurtarmaya çalışırken öldü. O günlerde Fransa’nın güneyinde seyahat etmekte olan Hugo, kızının ölümünü oturduğu kafede okuduğu bir gazeteden öğrendi. Kızının ölümü Hugo’’yu oldukça harap etmişti. Sonraları kızının yaşamı ve ölümüyle ilgili birçok şiir yazdı. En ünlü şiiri “Demain dès l’Aube” kızının mezarına yaptığı bir ziyareti anlatır.

Victor Hugo, III. Napolyon’un 1851 yılının sonundaki askerî darbesi sebebiyle sürgüne çıktı. III. Napolyon 1859’da genel af ilan ettiğinde ülkesine dönme fırsatı elde ettiyse de sürgünde kalmayı tercih etti. Kaybedilen Fransa-Prusya Savaşı’nın sonucu olarak III. Napolyon iktidardan çekilmek zorunda kalınca ülkesine döndü.

Hugo, 1870’te Paris’e döndüğünde halk tarafından ulusal bir kahraman olarak selamlandı. Popülaritesine rağmen 1872’de Ulusal Meclise giremedi. Kısa bir zaman zarfı içerisinde hafif bir felç geçirdi, kızı Adèle akıl hastanesine kapatıldı ve iki oğlu vefat etti. Karısı Adèle’yi de 1868’de toprağa vermişti. Kendisi de 22 Mayıs 1885’te 83 yaşındayken zatürreden vefat etti.

Zafer takından gömüleceği Panthéon’e kadar götürüldüğü Paris’teki cenaze törenine iki milyondan fazla insan katıldığı söylenir. Hugo, Panthéon’da Alexandre Dumas ve Émile Zola gibi önemli yazarlarla aynı yerde yatıyor.

O, “Sefiler” romanı ve “Notre-Dame’ın Kamburu” gibi eserler başta olmak üzere pek çok şiir, roman ve oyuna imza atmış büyük bir edebiyatçı ve aynı zamanda Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet’e ve demokrasiye yön veren önemli ve etkili bir devlet adamıydı.