– Dertlerden dert beğen Hanım Teyze, gel, gel! Üç kilosu beş liradan kallavi dertlerim var! Tatmadan geçme, kokusu da rengi de güzel bunların. Başka hiçbir yerde bulamazsın… Bak, demedi deme… Gel vatandaş gelll!
– Yok çocuğum yok, yeterince derdim var benim. Bendekiler bana daha çok yeter. Sen olmayana ver en iyisi.
– Sen bilirsin güzel teyzem, beğenmediğin dertleri sonra mumla arama da.”
Bu sözden sonra beynimde şimşekler çakmaya, her şey yerli yerine oturmaya başladı. Ya satıcının söylediği doğruysa? Şimdi beğenip almadığım dertler, ya sonra “Beterin beteri var. Gelen gideni aratır.” düsturlarına uyar da bana pişmanlık kraliçesi unvanı kazandırırsa ne olur benim hâlim? “Kız, kalk git de iki dert alıp gel bari Hayriye!” dedim kendi kendime.
– Sarı oğlan! Ver bakalım bana ordan iki kilo güzelinden bir demet acılı dert.
– Al, gül yüzlü teyzem! Bu da benden olsun, üzerine tuz diye serpersin.
– Valla, oğlum iyi ettin. Bu güzel dertleri ben nerden bulurdum yoksa? Al, bu da parası, üstü kalsın. Kal sağlıcakla.”
– Güle güle teyzem. Yeni dertlerin başına hayırlı olsun. İdareli kullan, hemen bitmesin.
Arkama bile bakmadan elimi salladım. Mümkünse uzun müddet görüşmeyelim. Bu dert satıcıları da bir âlem ayol! Çıkmaz çıkmaz, tam rahat nefes alacağım derken pat diye evin köşesine tezgâh açarlar. Hiç kaçırmazlar refaha ereceğim günleri. Hayriye, ne haddine senin zevküsefa! Otur oturduğun yerde. Derdin bittiyse taze çıkmış, mis gibi dumanı üstünde, bol bol yeni dertlerimiz var, sen hiç merak etme.
İşte böyle böyle otuz – kırk yılı devirdik. Hanım teyze olduk. Şimdi bakıyorum da yeni nesil hiç şu satıcılara yüz vermiyor. Yemin ederim önünden geçiyor da kafasını çevirip bakmıyor bile. Zavallı dert satıcısı altından girip üstünden çıkıyor, bana mısın demiyor. Hayran olmamak elde değil. Biz yüz verdik de ne oldu? Dertleri alıp alıp turşusunu kurduk. Tazesi yetmezse diye kışın kavanozu açtık, bir güzel tuzlu tuzlu yedik yıllanmış bünyemizle. Ah be Hayriye ah! Bunları aldın da iyi ettin. Eve gidince bir güzel zeytinyağında kavurup afiyetle ye. Aman zayi etme güzelim dertleri, o kadar masraf ettin. Bu yeni nesil falan ne anlarmış dertten, tasadan? Ne varsa eski topraklarda var.
– Kız, Nebahat huuuuu! Koş gel, taze dert aldım. Pişirip yiyelim akşama, yanına da bir güzel kaygı demleriz. Bizden âlâsı yok, ne dersin?
-Ayyy, Hayriye abla! Bekle, bekle, geliyorum. Kaçırır mıyım hiç taze dertleri? Hemen geliyorum. Hayriye abla, nerden aldın bunları? Valla ne zamandır böyle dert koymamışım ağzıma. Çok iyi geldi.
– Bizim bakkalı dönünce, karşı köşeye tezgâh açmış sarı bir oğlan. Israr kıyamet öve öve bitiremedi. Ben de alayım dedim. İyi etmişim di mi kız? Tam dertsiz kalacağım diye hayıflanmaya başlayacaktım.
– Valla iyi etmişsin, bu dertler bizi baya idare eder. Bizim yeni kiracıyı biliyon de mi abla? Hani yeni gelin. Aman bu gençler nasıl rahat, nasıl rahat bir bilsen var yaaa abla! Dolabında bir tane bile dert yok. Valla şaştım kaldım. “Gülay, senin neden hiç derdin yok?” diyecek oldum. Valla billa lafı ağzıma tıktı, adını bile söyletmedi. Neymiş efendim? Söylersen evine huzursuzluk girermiş. Aman ne gerek varmış, bu dünyada habire dert mi çekecekmişiz? “Evlerden ırak! Bir daha da lafını etme abla.” dedi. Görüyor musun Hayriye abla yeni nesli? Biz habire dert peşinde koşarken bunlar gel keyfim gel, yaşıyor. Valla kim iyisini ediyor, bilemedim.
– Haklısın be Nebahat! Ben de eve gelirken bunları düşündüm. Biz ne gördüysek onu yapıyoz. Belki de onlar daha haklı. Baksana kırkımızda yaşlı nineler gibi belimiz büküldü. Şimdiki genç kızlar dimdik yürüyor. Valla yaşlanmaz bunlar.
– Hadi abla, boş ver. Yeni dertlerimizi hazmedene kadar azıcık yürüyelim mahallede.
– Tamam, tamam, geldim. Azıcık huzursuzluk koymuştum ocağa altını kapatıp geliyorum.
…
– Dertlerim var, çeşit çeşit! Acılı, ağrılı. Başka yerde bulamazsınız. Üç kilosu beş lira. Gel gel! Teyzeler, bacılar, hanım kardeşler! Gel, hem ucuz hem acılı. İsteyene paket yapıyoruz, ortaya karışık. Gel vatandaş gel!
Bu mahalle tam benlik. Orta yaş, işsiz güçsüz, dert delisi bir sürü hanım teyze var. Biri almazsa öbürü mutlaka alır.
– Dertlerim vaaarrr. Acılı, ağrılı dertler, çeşit çeşit gelll! Taze dert bunlar, geeelll vatandaş gel!
– Delikanlı, baksana buraya! Ben bir kilo dert almak istiyorum, seçebiliyor muyuz?
– Tabii abla, gel! Seç, istediğini al! Hepsi taze.