Bir ses var içimde,
Bilmem ki duymak mı,
Duymazdan gelmek mi yoksa?
Bozguna uğrarsa ya şiirler
Ama ne fark eder ki…
Yürüyor üstüme üstüme heceler.
Bir kaos var içimde,
Edersiz bir kuruntu belki de!
Gözsüz, gövdesiz, harfsiz.
Barutu her zaman ıslak,
Bir korku silahının
Doğrulmuş tehdidi gibi.
Bir sis var içimde,
Ağ kurmuş görüş alanıma.
Dursam mı ilerlesem mi,
Hangisi çare ki talanıma?
Dursam ter basar, titreme alır yürüsem,
Yol ne kadar da teneşir çıplaklığında.
Bir naaş var içimde,
Ben miyim boylu boyunca uzanan,
Heves ve hayallerim mi yoksa
Kaçak girip beynime kazınan?
İçime döktüğüm suskunluğum
Her zerreme kopyalanmış kadavra.
Bir hoş var başımda,
Sarhoş hayallere usanç türünden.
Ne atasım var ne katlanasım,
Bıkmışım kurundan içimdeki çocuğun!
Bulutlar tavanım, aklım su terazisi,
Ne dökülüyor ne dölek duruyor.
Tipi bir kış var bahçemde,
Islığı zılgıt sıcaklığında.
Hem üsttenci hem kökleri avuçlamış,
Bembeyaz bir karabasan kılığında!
Geçirmiş tırnaklarını saçlarıma,
Nasıl desem? Ölümüne bir didişme.
Bir düş var içimde,
İffetsiz ciddiyetler,
Yapay ağlamalar sızmış kırıklarına…
Cılız iradenin tekrarından emin,
Alaycı kükrüyorum sıyrıklarına,
Enkaz başı bezgini gibi.
Bir sus var içimde,
Eceli olmuş kupon kelimelerin,
Gün görmemiş naralar gibi.
Uzatmış duru ellerini,
Yıldızlı atlası aralar gibi
Acaba’yı düşürmüş kazandan.
Bir loş var içimde,
Ne arustak görünür,
Ne ayak uçlarım!
Öngörülerim meteliksiz,
Hayalden zaman avuçlarım,
Dizginsiz, kementsiz kadranım.
Binbir süs var dışımda,
Çekilmez yapay bir “cennet”.
Çelimsiz, ruhsuz, kaypak “aşk”lar…
Obez hayaller ülkesinde,
İçimde bir şeyi ateşler;
Alımlı bir gidişi, hiçbir şey almadan…