Bilir misin? Bazen bir insan, başka bir insan için ışığın ta kendisidir. Öyle bir ışık ki yol gösterir ama yolun yükünü ağırlaştırmaz, ısıtır ama yakmaz, aydınlatır ama gölge etmez. İşte insan, insana böyle olursa dostluk anlam bulur; muhabbet ebediyet kazanır. Çünkü bir yüreğin, bir diğerine değmesi, Allah’ın rahmetine vesile olur.
İnsan, insana bir emanettir. Kalbinin içindeki sırların, hayallerin, dertlerin ve duaların hepsi birer emanet… Ve bu emanet, ancak güvenle taşınır ve sadakatle korunur. Bir dostun yüreği, bir diğerine mescit olur; bir annenin duası, evladına kanat olur; bir sevgilinin bakışı, aşkın dili olur. İnsan, insana böyle değerse, dünya bir nefes huzur bulur.
Bilir misin? Bazı insanlar, başlarını bir başkasının omzuna koyduklarında, bütün yorgunlukları bir anda dinlenmeye çekilir. Öyle bir dayanaktır ki bu, ne eğilir ne de yıkar; ne hükmeder, ne de yük olur. Çünkü dostluk, sahip olmak değil emanet bilmektir. Birinin içindeki fırtınayı dindiren bir söz, bir gözyaşını silebilen bir el, gecenin karanlığında yanmaya devam eden bir kandildir.
Yine bilirsin, insanın insana ihtiyacı vardır. Ama bu ihtiyaç, eksiklikten değil tamamlanmaktan gelir. Gözün ışığa, toprağın yağmura, ruhun duaya ihtiyacı olduğu gibi insan da insana muhtaçtır. Bir dostun tebessümü, bir diğerinin sabahını güzelleştirir. Bazen bir kelime, bir hayatı değiştirir. Bazen bir suskunluk, bir felaketi önler.
İnsan, insana böyle değerse, dünya biraz daha yaşanır hâle gelir. Dualar daha içten yükselir, yürekler daha derin sevebilir. Ve belki de asıl saadet budur: Birinin yüreğinde, sarsılmadan saklanabilmek.
Bilir misin? Bazen bir insan, bir diğerinin dilinden dökülmeyen cümlesidir. Onun sustuğu yerde konuşur, gözlerine bakınca anlar. Bazen kelimeler kifayetsizdir, bazen de fazlalık… İşte o zaman sessizlik, dostluğun en hakiki lisanına dönüşür. Gözlerine bakınca anlaşılır, sustuğunda bile duyulur. Çünkü gerçek dostluk, kelimelerle değil varlığın huzuruyla konuşur. Birinin bakışı, bir diğerine teselli olur; birinin sesi, bir diğerinin içini serinletir. İnsan bazen sadece “Yanındayım!” diyen bir sesle hayata tutunur.
Ne gariptir ki bazen en ağır yük kelimelerdir. İnsan, söylemek isteyip de söyleyemediği her şeyi içinde taşır. Bir kelimenin eksikliği, bir iç burukluğu, bir anlık suskunluk… Ve işte gerçek dostluk, o sessizliği anlamaktır. Gerektiğinde tek bir kelime söylemeden, yalnızca varlığıyla iç ferahlatan bir sığınak olabilmektir. Bir an gelir, söyleyemediklerin boğazında düğümlenir, içini kavurur. İşte o zaman, gerçek dostluk suskunluğu anlamaktır. Zira bazen sessizlik, en derin muhabbetin lisanıdır.
Bilir misin? Bazı insanlar, hayatımıza öylece girmez; kaderin en ince ilmeklerinden biri gibi tam zamanında, tam da en muhtaç olduğumuz anda çıkagelirler. Onlarla karşılaşmalar tesadüf değildir; kimi zaman bir kırılma anında kimi zaman gözyaşının eşiğinde kimi zaman da en büyük sevinçlerin ortasında belirirler. Bazen bir yol ayrımında bazen en karanlık gecede bazen de en mutlu anımızda… Ama her defasında, içimize bir ferahlık gibi düşer varlıkları. Çünkü dostluk, bir tesadüf değil rahmetin bir tecellisidir. Bazen bir kelimeyle, bazen sessizce, sadece varlığıyla insana iyi gelen bir soluk olur. Hayat, yolları birbirine bağlar ve bazı rastlaşmalar, aslında ruhun uzun zamandır beklediği bir vuslattır. Bazen bir tebessüm bazen bir dokunuş bazen de tarifsiz bir sessizlik ama her zaman içi güvenle dolu bir sığınak.
İnsan, insana sığınaktır. Öyle bir sığınak ki duvarları güvenle örülmüş, kapıları samimiyetle aralanmış… Öyle bir sığınak ki içinde yargılanmaz, eksik bulunmaz, sadece olduğun gibi kabul edilirsin. Çünkü dost; insanın en yalın hâlini görebilen, en derin yarasına dokunabilen, en büyük sevincine ortak olabilendir.
Bilir misin? Bazı dostluklar vardır ki zaman aşındıramaz, mesafeler eksiltemez. Gerçek vefa, işte o bağı koruyabilmektir. Öyle ki yollar ayrılsa da gönüller bir kalır, kelimeler tükense de hisler konuşmaya devam eder. Çünkü hakiki dostluk, yalnızca yan yana olmak değil aynı hakikatin izini sürmektir. Birbirinden uzakta bile aynı duayı paylaşmaktır. Aynı göğe bakabilmek, aynı sessizlikte huzur bulabilmektir.
Bazı dostluklar, duaların içinde saklıdır. Birinin adı, farkında olmadan dilden dökülür; bir kalp, bir diğerinin iyiliği için çarpar. Çünkü dostluk, sadece yanında olduğunda değil uzağında bile olsa eksikliğini hissettirmediğinde kıymetlidir.
Ve insan, bazen bir dostunun gözlerinde kendini görür. Hatalarıyla, doğrularıyla, en güçlü ve en kırılgan hâliyle…Çünkü dost, insanın aynasıdır. Ama öyle bir ayna ki sadece eksikleri göstermez, içinde saklı olan güzellikleri de hatırlatır.
İnsan, insana böyle değerse, dünya biraz daha yaşanır hâle gelir. Kelimeler daha içten, sessizlikler daha anlamlı, vedalar bile daha umut dolu olur. Çünkü dostluk, sadece aynı yolu yürümek değil ayrıldığında bile birbirini kaybetmemektir.
Ve belki de en büyük huzur, yollar ayrılsa da gönüllerin bir kaldığını bilmektir. Gerçek dostluk, mesafelerin aşındıramadığı ve zamana yenilmeyen bir hakikattir.