Kaptan Cook, 1770 yılında Avustralya sahillerine çıktığında kıtaya “Terra Nullius” ismini vermişti yani “Kimsesiz Topraklar”. Aslına bakılırsa o sırada Avustralya’da milyonlarca yerli yaşıyordu ve bunlardan ellerinde mızrak taşıyan ikisi, Kaptan Cook’un karaya çıkışını görmüş; biri askerler tarafından öldürülmüş, diğeri de kaçmıştı. İşte bu ilk temas, yerliler için artık esaret, zulüm ve kötü günlerin başlangıcı olacaktı.

Bilimsel veriler ışığında en az 40 bin yıldır Avustralya’da yaşadıkları ispatlanan yerliler, “Aborijin” olarak bilinir ve varlığını sürdüren dünyanın en eski topluluğu kabul edilirler. Aborijin sözcüğü Latince “Bir yerin asıl sahibi, ilk orijin ya da yerli.” anlamına gelir. Buradan da anlaşılacağı üzere Aborijinlerin kendilerine verdikleri, kendi dillerinde bir isim yoktur. Çünkü Avustralya yerlileri çoğunun zannettiği gibi tek bir topluluk değildir ve farklı kabilelerden oluşur. Her kabile kendini, kendi dilinde farklı sözcüklerle tanımlar.

Antropolog Norman Tindelle’in 1974’te oluşturduğu Aborijin dil haritasına göre, 1788’de, Avustralya’da 300 ile 700 arasında yerli dili vardı ve Avustralya, dünyanın dil açısından en çeşitli yerlerinden biriydi. Kıtaya ulaşan ilk Avrupalıların savunduklarının aksine bu diller “yalnızca bir homurtu, inlemeden ibaret ve asimile edilmesi gereken bir dil” değildi. Aksine bu diller hızlı, ritmik, uyumlu, geniş ifade yeteneğine sahip ve müzikaldi. Her ne kadar sözcük sayısı az gibi görünse de içerik ve tonlamalarına göre çok anlamlıydılar. Üstelik karışık bir gramerleri de vardı ve köken olarak Latin ve Yunan gramerine benziyordu.

Resim-1 Antropolog Norman Tindale’in 1974’te hazırladığı Aborijin Dil Haritası.

Yerli dilleri yeni sözcükler türetmeye de elverişliydi. Özellikle “beyaz adam”ın gelişinden sonra türettikleri pek çok kelime vardı. “Ayakkabı ve çizmelere ‘pis ayak kokusu’; yel değirmenlerine ‘dön, dön su getirici’; polise ‘düğüm yapıcı, el bağlayıcı, zincire vuran, acı kişiler’; İngilizlere ‘öfkeli, kırmızı surat’ denmişti. Aborijin dilleri beyaz adamla iletişime geçtikten sonra “kanguru, bumerang, wombat, dingo” gibi pek çok sözcüğü de dünyaya armağan etti.

Kaptan Cook’un kıtaya ayak basmasından sadece 70 yıl sonra “beyaz adam” sayısı yerli nüfusu çoktan geçmişti. Yerliler köle yapılıyor, acımasızca çalıştırılıyor ve durmadan öldürülerek sayıları azaltılıyordu. Sömürgeciler için zaten onlar insan bile sayılamazdı. Bunun sonucu Aborijinler, önce canlarını, sonra topraklarını, sonra da kültür, inanç ve dillerini kaybetmeye başladılar.

Elbette bu diller öylece kendiliğinden ortadan kaybolmadı; hükûmetler, okullar, kilise ve misyonlar tarafından aktif olarak susturulup yok edilmek istendi. 1953 yılında Commonwealth Eğitim Ofisi tüm yerlilerin İngilizce konuşması gerektiğini ve bu gerekliliğin kendi aralarındaki konuşmalarda da devam etmesini savunuyordu. Bunun yanında yerli halkın Hristiyanlaştırılarak asimile edilmesi, boş inanç ve hurafelerden kurtarılmalarının zorunlu olduğu da vurgulanıyordu. Bu politikalar ışığında, 1920-1969 yılları arasında pek çok Aborijin çocuk, ailelerinden zorla koparılıp yatılı kilise okullarına götürülüyor hatta binlerce Aborijin bebek, doğar doğmaz annelerinden alınıp misyonlara gönderiliyor; kendi kültür ve dilinden habersiz, asimile edilerek büyütülüyordu. Bu çocukların, oyun parklarında, kendi aralarında bile kendi dillerini konuşmaları yasaktı ve yakalananlar şiddetli cezalara çarptırılıyordu. Bu nesil zamanla o kadar çoğaldı ki bugün Avustralya’da bu çocuklara “çalınmış nesil” denmekte.

metin, tablo, kişi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Resim-2 1960’ta bir misyon okulunda eğitim gören Aborijin çocuklar.

1998 yılında Avustralya devletinin yapılan soykırım ve asimilasyondan dolayı Aborijin halkından resmî özür dilemesi sonrasında devlet politikası da değişti. Devletin yerli halkın dil, kültür ve değerlerini koruma altına almaya başlaması olumlu sonuçlar doğurmaya başladı. “Uyuyan diller”i uyandırma çalışmaları sonucu pek çok üniversitede Aborijin dil öğretim kursları düzenlendi, kürsüler açıldı, yerlilerin kendi dillerini öğretecek öğretmenler yetiştirmeleri teşvik edildi. Aborijin kültürü koruma altına alınıp birçok yerleşim yeri isimleri, aslına çevrilerek tabelalarda orijinal Aborijin isimleriyle yazılmaya başlandı. Okullarda Aborijin kültür ve dilleri tanıtıldı, Aborijin kültürü üzerine yapılan çalışmalara ciddi finansal destek sağlandı.

metin, işaret, taş, açık hava içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

     Resim-3 Tasmanya’da İngilizcenin yanında Aborijin diline de yer verilen bir dağın isim tabelası.

Bu çalışmaların yansımaları kısa zamanda sonuç vermeye başladı ve Aborijin dili sanat, kültür dünyasında da görünür hâle geldi. 2001 yapımı Bush Mechanics adlı belgeselde ilk defa Aborijin dili ekranlarda yer alırken bunu 2002’de Tracker, 2006’da Ten Canoes izledi. Ten Canoes Aborijin dilinin kullanıldığı ilk uzun metrajlı filmdi. Ünlü Aborijin aktör David Gulpilil’in önemli bir rol üstlendiği 2008 yapımı Avustralya filmi ise tüm dünyaya Aborijin dilinin tanıtıldığı bir yapım oldu. Aborijin söz yazarı ve şarkıcı Emma Donovan ise 2009 yılında Ngarraanga (Remember) şarkısı ile En İyi R&B Şarkıcısı Ödülü’nü aldı. Şarkı “Çalınmış Nesil” adına yazılmıştı.

2016 yılında yapılan nüfus sayımında kendini Avustralya yerlisi olarak tanımlayanların sayısı 650 bin oldu. Bunun yanında 1788’de var olan 300-700 arası yerli dilinin, günümüzde sadece 160’ının bu nüfusun %10’u tarafından evlerde konuşulduğu tespit edildi. Acı olan gerçek ise bu dillerden sadece 13’ünün çocuklar tarafından konuşulabildiğiydi. Bu da 60 yıl sonra bu dillerden yalnızca 13’ünün hayatta kalabileceği anlamına geliyordu.

Resim-4 Aborijin dilinde yayımlanmış kitaplar.

Bu tablo sonrası devlet ve yerli halkın önderleri iş birliği imkânlarını artırarak yoğun bir çalışma altına girdiler. Günümüzde tüm devlet dairelerinde yerli halka her konuda pozitif ayrımcılık yapılırken dil ve kültürlerini koruyup yaşatabilmeleri adına da maddi, manevi pek çok imkân seferber edilmektedir. Umarız bütün bu çalışmalar belki de dünya üzerinde konuşulan en eski dil olan Aborijin dillerinin yok olmasını engeller ve dil çalışmalarına yeni açılımlar kazandırır.

Kaynaklar

1. Coşkun, E. (2021). Son Aborijinler: En Eski Doğa ve Evren Anlayışı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.

2.https://theconversation.com/the-state-of-australias-indigenous-languages-and-how-we-can-help-people-speak-them-more-often-109662