Saraybosna-Tuzla yolunun sol tarafında kalan Kladanj kasabasındayız. Burası kaplıcalarıyla bilinen Olovo’ya 18 km ve Saraybosna’ya 70 km uzaklıkta bir yer. Bosna’da kaplıca suyu çıkan Vişegrad, Ilıca ve Foynitsa gibi başka yerler de var. Bu kasaba ise Kız Mağarası’na ilaveten Oğlan Çeşmesi (muška voda) efsanesiyle de yerli halk arasında meşhur. Nüfusu 13 bin. Srebrenitsa ve Ekşisu (Kiseljak) gibi burada da bir içme var.
İki arkadaş, bir sonbahar günü Tuzla’dan Saraybosna’ya dönerken Kladanj’da meşhur Kız Mağarası’nı görelim dedik. Ağaçların yaprakları daha sararmamıştı. Biraz vaktimiz de vardı. Bu sefer sadece yol kenarındaki tabeladan görmeyelim istedik. Çok methini de duymuştuk.
Ana yoldan yaklaşık sekiz km’lik bir mesafedeydi mağara. Önce kasaba merkezinden Drinjača (Küçük Drina) ırmağının bir kolu olan Bukovica deresini solumuza alarak geçtik. Kasabanın dış mahallelerine varınca tabelaları ve navigasyonu takibe başladık. Bir süre sonra derenin üzerindeki tek araba geçecek genişlikteki ahşap köprülerden geçtik. Üç km kadar stabilize yol gittikten sonra Brateljevići köyündeki Kladanj’a su temini yapılan kaynağın yanında durduk. Yol, bizi bir dere kenarına getirmişti. Bukovica deresiyle yol arasında orman içinde piknik yapılacak cennet gibi yerler var. Vadinin iki tarafı orman.
Mağaranın, Kız Mağarası ismiyle meşhur olması 400 yıl öncesi Osmanlı dönemine kadar uzanan bir efsane. Bu efsane nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiş. Anlatılan hikâyenin çeşitli versiyonları var ancak en bilineni Kaldanj’daki köylü gençlerin aralarında mağaradan su getirmeye bahse girmeleridir. Bahse girildiğine göre muhakkak o dönemde de mağarayla ilgili çeşitli söylentiler bulunuyordu. İşte tam da bu yüzden şimdiki adıyla Kız Mağarası’na girmek büyük bir cesaret gerektiriyordu. Bu oğlanların bilmediği şey ise hiçbirinin cesaret edemediği bu iddiayı bir kızın duyup kimsenin haberi olmadan tek başına mağaraya gidip su getirmeye karar vermesiydi. Kız, bunun mağaradan gelen su olduğuna ve kendisinin orada olduğuna dair delilin ne olabileceğini akıl etmiş. Bir iğ alıp su kaynağının yanına bırakmayı düşünmüş. Gerçekten kaynağa gitmiş ve suyu sürahisine doldurmuş. Ancak kuyuya takmayı düşündüğü iği yanlışlıkla uzun elbisesinin bir kısmına da sokmuş. Ayağa kalkmaya çalıştığında birinin onu eteğinden aşağı çektiğini sanmış. Kendini çekenlerin kötü ruhlar olduğunu sandığından kalbi bir anda korkudan durmuş ve orada ölmüş. Bazı rivayetlere göre burada gömülüdür ve bu mekânda bir kişinin gömülü olduğunu gösteren bir mezar taşı vardır. O zamandan beri bu mağaraya Kız Mağarası adı verilmiştir. Kıza ait olduğu düşünülen mezarın etrafına her yerden gelen insanlar elbise vb. şeyler getirip yerleştirirler. Yerli halka göre mezarın yanında hiç kurumayan bir kaynak vardır.
Mağaranın ortasındaki alan çoğunlukla düzdür. Ancak su debisinin yükseldiği dönemler oluyor ve o yağışlı zamanlarda düz kısım göle dönüyor. Mağarada bulunan kaynak, yıl boyunca kurumaz ve özellikle mağaranın duvarlarından aşağı akan su, halk arasındaki söylentilere göre şifalıdır. Paleolitik Çağ’da burası soğuktan ve hayvanlardan korunmak için bir sığınak ve insan hayatı için gerekli olan şeyleri çoğunlukla içeren uygun bir yerdi. Kalıntılar, eskiden çok sayıda insanın tamamen normal bir hayat sürdüğü bir yer olduğunu göstermektedir. Mağaranın sonunda sarkıtların ve mantarları andıran dikitlerin hâkim olduğu küçük bir plato ile bir yükselti vardır. Gezip görenlerin çoğunun anlattığına göre mağaranın en güzel görüleceği dönem, içindeki her şeyin bir şekilde büyülü göründüğü kış mevsimidir. Sular, düşük sıcaklıklar sebebiyle mağaranın her yerinde buzdan sütunlara dönüşür.
Neyse biz gezimize dönelim. Tahminimiz, mağaranın yolun hemen kenarında olduğuydu. Öyle değildi. Etrafa bakınınca yolun kenarındaki tabelada mağaranın basamakların ucunda olduğu görülüyordu. Yoldan mağaraya giden beton basamaklar vardı. Basamaklar tırmandıkça kıvrıldı, kıvrıldı. Sonunda 10 dakika kadar tepeye tırmanış sonrası mağaranın girişine ulaştık. Yoldan mağaranın girişi 500 metre kadar ve dereden 30 metre yükseklikte. Aydınlatma tertibatı vardı ama biz panodan ışığı nasıl açacağımızı bilemediğimizden telefonların ışığıyla girmeye karar verdik. Giriş, biraz oyukta kaldığından 20 basamak kadar indikten sonra bir metre genişliğindeki beton ziyaretçi yolundan mağaraya girdik. Artık hava kararmıştı. Mağara tavanı, girişte 16 ve çoğu yerinde 15 metredir. Mağaranın iç kısmında genişlik bir noktada 40 metreyi bulmaktadır. İçerisi oldukça nemli ve yarasalıydı. Mağaranın iki yanına yapılan yoldan, insanlar gündüzleri gelip görüyorlar. Ortada mezar var. Üstte yarasalar uçuşmaya başladı. Yürüdüğümüz yol bayırlaştı ve nemden iyice kayganlaşmıştı. Bizden başka etrafta kimsecikler yoktu. Tabii biz ne kadar ilerleyeceğimizi de bilmiyorduk. Yürüdükçe yürüdük ama bir türlü karanlıkta sonunu getiremedik. Mecburen geri döndük.
Mağara duvarında bulunan yazı ve şekillerin çoğunun en azından 10.000 yıllık olduğuna yani eski taş devrine ait olduklarına inanılıyor. Bu çizim ve yazılar, mağaraya girdiğinizde sol taraftaki duvarda girişten yaklaşık 9 metre sonra başlar. Atlı, erkek, kadın, geyik ya da at gibi çeşitli karakterlerin çizimleri bulunur. Sağ taraf yosunlu olduğundan o taraftaki çizimleri görmek oldukça zordur. Çizim ve gravürler yaklaşık 10-15 metre uzunluğundadır. Bu çizimler, farklı zaman dilimlerinde yaşananları gözler önüne sermektedir. Çizimler arasında ilk olarak at binicilerinin olduğu sahneler ve bir avlanma sahnesi var. İçeriye doğru geyik ve insan figürleri yer alıyor. Bu çizimlerle dolu duvarda dikdörtgen resim alanları, bir adamın şematik bir temsili, falluslar, oklar ve algılaması zor diğer şekiller var. Sonuçta üç tür çizim göze çarpmaktadır; atlılar, ayakta duran bir erkek ve üç kadın figürünün yanı sıra değişik hayvanlar, geyikler ve atlar. Kız mağarası, birçok sırrı saklamaya devam ediyor ve bazı çizimlerin ne anlama geldiğine dair sadece tahminler var. Bir atlıdan ‘güneşli bir kadına’, oradan ‘kanatlı bir adama’ kadar bu mağara, bir gün çok önemli tarihsel verileri ortaya çıkarabilecek kapasiteye sahip. Bu sebeple mağara çizimleri ve diğer ilginç şeyleri inceleyen arkeolog, tarihçi ve çeşitli araştırmacılar için hâlâ ilgi çekici olmaya devam etmektedir. Çizim ve gravürlerin ayrıntılı izahları için yazı sonunda kaynak var. Fakat bunların değişik tarihî çağlara ait oldukları ortaya konulmuştur. Keşfedilmeyi bekleyen birçok sırrı barındıran bu çizimler, tarihçilerin yanı sıra yerli halkı ve her yıl binlerce turisti de kendine çekmektedir.
Bu mağara, her yıl yaz aylarında yüksek sıcaklıklara rağmen Kaldanj, Bosna ve diğer ülkelerden inanılmaz sayıda insanı kendine çekiyor. Her yıl 50 bin kadar insan erkenden kalkıp dua etmek ve mağarayı ziyaret etmek için hususi araçlarıyla veya organize ulaşım araçlarıyla içtimaya geliyor. Burası bir efsanenin ve geleneğin korunması rolünü üstlenmektedir. Ayvatoviç’ten çok daha eski bir dinî toplanma noktası. Günümüzde burada çeşitli etkinlikler ve programlar düzenleniyor.
Konjuh Koruma Alanı’na ait olan bu mağaranın İslamiyet sonrası dönemde de ciddi ilgi gördüğüne dair kayıtlar var. İslamiyet öncesi dönemlerde ise kilise ve çevredeki yerleşim yerlerinin sakinleri bugün de çözülmeyi bekleyen sırlardan ötürü mağaraya özel bir anlam yüklediler. Mağara yakınında Aziz George onuruna festival gibi çeşitli etkinlikler düzenlendi ve mağara bir barınak olarak kullanıldı. Kız Mağarasının kutsal ve kült bir yer olduğu ve günümüze kadar bir bakıma kutsal bir mekân rolü oynadığı varsayımlarından ötürü diğer özellikleriyle birlikte günümüzde önemli bir dinî içtima alanına dönüşmüştür.
Eskiden her yaz içtimaya imam ve hocalar katılırdı. Ancak İslami açıdan burayı ziyaret etmenin ve dua etmenin İslam’a uygun olmadığı görüşünde olanlar da çoktu. Ulema Meclisi, 1958 tarihinde mağarayı ziyaret etmenin İslam’a göre haram olduğu ve İslam’da hiçbir dayanağı olmadığına dair fetva vermiştir. Ancak günümüzde hâlen yılın belli bir gününde insanlar toplanmakta, imamlar eşliğinde topluca namaz kılmakta ve dualar etmektedir. Dönüşte basamakları saymaya karar verdim ve yola inene kadar 165 basamak saydım. Yer yer kırılan basamaklar bakımlı sayılır. Buraya mevlit okunduğu zamanda da gelmek üzere ayrıldık. Ayrıca Oğlan Çeşmesi’ni de göreceğiz, yolların çamur olmadığı bir zamanda.
Kaynaklar
http://www.centarzakrs.ba/bh/images/stories/downloads/djevojacka%20pecina_booklet.pdf
Mağaranın efsanevi geçmişi ve içindeki eski çizimler, hem tarih meraklıları hem de doğa severler için ilgi çekici. Gezinizin detayları, bu büyüleyici mekânın gizemini ve güzelliğini güzel bir şekilde yansıtmış. Tebrikler.
Teşekkür ediyorum. Evet, çok haklısınız.