Beş Kıta Beş Şair
Ahmet Aydın: Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Pavlo Volvach: Ukrayna’nın güneydoğusundaki büyük bir sanayi merkezi olan Zaporizhzhia’da doğdum. Aynı zamanda buralar, efsanevi Khortytsia adası olan Kazakların beşiği de dâhil olmak üzere Zaporizhzhya Kazaklarının eski topraklarıdır. Küçük yaşlardan itibaren çizim ve okuma merakım vardı. Sanat ve genel eğitim okullarından mezun oldum. Orduda görev yaptım, çok farklı Zaporizhzhia fabrikalarında çalıştım ve kendi amacımı aramak için birçok meslek değiştirdim: Bir fabrika montajcılığından, çarşıda hamallığa, tasarımcılıktan, televizyon muhabirliğine kadar birçok meslek. Sonuçta yazar oldum. Zaporizhia Ulusal Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldum. Zaporizhia televizyonunda, Ukrayna Radio Liberty’ de, Ukrayna radyosunun 1. kanalında, farklı gazete ve dergilerde (“Suchasnist”, “Kraina”, “Gazeta po-Ukrainiansky”) çalıştım. Şu anda Radio Kultura’da çeşitli programlarda sunucu olarak çalışıyorum. 10 şiir koleksiyonunun, üç romanın (“Klyasa”, “Khreshchatyk Plaza”, “Bir Neofitin Düşleri”), “20 + 1 veya Ölüler Ülkesi” kitaplarının yazarıyım. Ukrayna Ulusal Yazarlar Birliği ve Ukrayna PEN Merkezi üyesiyim. 1999’dan beri Kiev’de yaşıyorum. Evliyim, iki kızım var.
A.A: Edebiyat hayatınızda ilklerden bahseder misiniz? Mesela ilk yazınız, ilk romanınız…
P.V: İlk edebî girişimlerim, gençliğimin ilk yıllarında Zaporizhia ‘da başladı. Amatör Ukraynaca şiirlerin yanı sıra, aynı derecede Rusça şiirlerim de var. Her iki versiyon da bana uymadı, şiiri bir yaşam stili olarak görmedim. Belki de bu yüzden ilk çıkışımı geç yaptım. İlk şiir kitabım (“Marjinler”) ben 32 yaşındayken yayımlandı. Edebî süreçte şiire böylesine geç bir girişi hatırlamak zordur ve bunun yukarıda bahsettiğim nedenleri vardı; “kendini arama”. Ancak şiirlerim hızlı fark edildi; koleksiyon, önde gelen Ukraynalı yazarlardan ve eleştirmenlerden hemen yüksek not aldı. Mesela yaşayan efsane Mykola Vingranovsky’den.
A.A: Edebiyat ve sanat evreninizde olmazsa olmaz diyebileceğiniz isimler ve size olan etkileri için neler söylersiniz?
P.V: Mykola Vingranovsky‘den bahsetmiştim. Benim için edebiyat hayatımda neredeyse en önemli kişi Vingranovsky idi. Ve elbette sadece edebî açıdan değil. Mykola, Ukrayna’nın haklı olarak gurur duyabileceği dünya çapında bir yazardır. Ve elbette yaratıcılığıyla kendini dünyaya kabul ettirmiş, tanıtmış bir yazar. “20+1 ve Ölüler Ülkesinde” de Mykola Stepnovich hakkında bir şeyler söyledim. Hryhor Tyutyunnyk’in çalışmalarını gerçekten takdir ettim ve hâlâ takdir ediyorum. Aynı zamanda – Yevhen Pluzhnyk, Mykola Kholodny, Valeriy Ilya, Ighor Kalynets, Taras Melnychuk benim için değerli yazarlar ve edebiyatçılar. Yabancı yazarlar arasında Georges Amadou, Celine, Bukowski, Miller ve başka birçok yazardan da etkilendim.
A.A: Şu an Ukrayna’da bir acı yaşanıyor. Bu süreci anlatan bir eser kaleme alsaydınız eserinizin ismi ne olurdu?
P.V: Gerçekten de bir trajedi var ortada… Ve kahramanca bir mücadele de. Şimdiye kadar bu trajediye dair herhangi bir yerde konuşmadım. Bu trajedi ile ilgili edebî bir çalışma yapmak hatta o yönde düşünmek için hiçbir mesaj, dürtü yok. Üzerimizdeki yaşanan uyuşukluk, ruhun taşlaşması gibi görünüyor. Yani gerçekten zamansız donukluk. Belki bazı yazar arkadaşlarım için bu olaylar farklı bir şekilde yaşanıyor ama benim için tamamen böyle. Şiir yazmak için bir ilham yok, bir ipucu yok. Genelde nesir hakkında daha sessizim. Evet, büyük ölçekli olaylar hakkında makul bir zaman mesafesinden, her şeyi iyice tarttıktan, analiz ettikten ve anlamlandırdıktan sonra, ikincil olanları ayıklayarak yazmaya değer bir görüş var bende. Bu nedenle, bu yaşananlarla alakalı ne bir eser ne de herhangi başlığı yazılmış bir çalışmam yok şimdiye kadar. Ruhun taşlaşması, donması durumu benimkisi.
A.A: Yazarlar hassas ve narin insanlardır. Böyle hassas bir kalbe sahip biri olarak, savaşın sizin sanat hayatınıza tesiri nasıl oldu?
P.V: Kısmen bu sorunuza cevap verdim. Ukraynalıların çoğunu etkiledi bu trajedi. Her zamanki yaşam biçimini değiştirdi. Kaybedilen büyük bir güven. Hepimizde hayatın kırılganlık duygusunu güçlendirdi. Gerçeklik algısına kasvetli tonlar eklendi. Ama aynı zamanda kişinin kendi halkı ve vatanı için gurur ve mücadele duygusunu güçlendirdi. Birçok şeye yeni bir açıdan bakmamızı sağladı. Özellikle Avrupalı komşularımızda. Ruslarla ilgili olarak uzun zamandır özel bir yanılsama yaşamadım. Ancak salt gerçek, tüm olumsuz duygularımı aştı. Ancak Polonyalıların, savaş sırasında Ukrayna ve Ukraynalılara karşı tutumları tek kelimeyle şaşırtıcıydı. Polonya yardımlarının ve hatta fedakârlıklarının o kadar çok örneği var ki o kadar fazla ki ne söylesem eksik kalır. Ayrıntıya girmeyeceğim bile. Sadece şunu söyleyeceğim: Bu yardımlarda büyük bir kardeşlik minnettarlığını hissediyorum. Ve bence, aynı duygular milyonlarca Ukraynalı tarafından da karşılıklı hissediliyor.
A.A: Birçok yazar ve düşünür, savaşın Ukrayna’da millî kimlik oluşturacağından bahsediyor. Sovyet eğitimini de almış bir entelektüel olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
P.V: “Entelektüel” ifadesi için, gülümseyerek hiçbir şey söylemeyeceğim. Vatanseverlik ruhunun güçlendirilmesine gelince, elbette savaş onu reaktif hâle getirdi ve çok güçlendirdi. Ukraynalılar açısından bu bir ulusal kurtuluş savaşıdır, kimse bunu inkâr edemez. Tek soru, bunun ne zaman biteceği? Çünkü her türlü güç ve kaynak açısından bizi birçok kez ve hatta büyüklük sırasına göre aşan büyük bir canavar düşman. Savaşın her günü Ukrayna’yı kanattıkça kanatıyor. Bu nedenle bizim için medenî dünyanın yardımı son derece önemlidir. Bu yardım olmadan Ukrayna hayatta kalamaz ve Ukrayna olmadan Batı dünyası da çökebilir. En azından Moskova’dan gelen işgalciler o zaman kesinlikle rahat Avrupa sokaklarına girebilir.
A.A: Toplumun nabzı diyebileceğimiz şair ve yazarlar Ukrayna’daki acıyı yeterince dünyaya duyurabiliyor mu? Bir yazar olarak Ukrayna’nın zor günlerinde meslektaşlarınızdan beklentileriniz neler?
P.V: Herkes imkânlarına göre bir şeyler yapıyor. İmkânı olan herkes elinden gelenin en iyisini yapmalıdır. Meslektaşlarımın eylemlerinden özel bir beklentim yok ancak tekrar ediyorum ki karanlığa karşı zafer mücadelesinde başarı için her insanın katkısını çok önemsiyorum. Diplomatların, politikacıların, iş adamlarının ve kültür elçilerinin katkıları önemlidir. Ancak en önemli ve belirleyici etken Ukrayna ordusunun eylemleri, Ukrayna askerlerinin kahramanlığıdır.
A.A: Birçok kıymetli eseri edebiyat dünyasına kazandırdınız. Henüz yolun başında olan genç yazarlarımıza bu konuda neler tavsiye edersiniz?
P.V: “Dünya edebî hazinesi” açısından çalışmalarım o derecede değil. Bence dünya, genel olarak Ukrayna kültürünü ve özel olarak edebiyatını henüz tam olarak keşfetmedi. Bunun için birçok sebep var ama asıl sebep şu anda tüm özüyle kendini gösteren kuzeydoğu mahallemiz. Açık veya kapalı, onların gölgesinde hep onların zulmü altında olduk. Bununla birlikte, en iyi örnekleri küresel açıdan bu koda tam olarak uyan kendi kültürlerini yaratmayı başardılar. Bu nedenle, birincil görevlerimizden biri, dünyadaki en iyi Ukrayna kültürel başarılarının mümkün mertebe en geniş çevreye sunumudur. Klasiklerimizle başlayıp en yetenekli, yüksek kaliteli modern popüler sanatçılarımızın eserlerinin tüm dünyaya duyurumu. Özellikle edebiyatta. Ne yazık ki şimdilik sadece hayal edebiliyoruz; çünkü kültürel devletçi politika bir anabiosis durumunda ve Ukrayna, yetenekleri genellikle yaratıcılık alanında yatmayan çeşitli isimlerle dünyada temsil ediliyor. Ancak esas olarak yaratıcılıktan daha ziyade kendini tanıtma modunda.
Gençlere tavsiyeye gelince, bu benim için uygun değil. Bir akıl hocalığı tonunda gençlere yapılacak telkinler benim stilim, tarzım değil.
A.A: Türkçeye çevrilen “Kankalar” gibi eserleriniz var. Bilebildiğimiz kadarıyla romanlarınız dünyada farklı dillere çevrildi. Farklı kültürlerde eserlerinizin sevilmesini siz neye bağlıyorsunuz?
P.V: Evet, “Klyasa” Türkçe’ye çevrildi ve İstanbul yayınevlerinden biri tarafından yayınlandı. Türkiye’de de harika sunumlar yapıldı ve tüm bunlar için Türk toplumuna çok minnettarım. Ne yazık ki eserlerin geri kalanı farklı dillere sadece parçalar hâlinde çevrildi. Dolayısıyla bu noktada çok fazla yabancı okuyucumdan bahsetmek biraz abartı olur. Fransa’da, İtalya’da, Sırbistan’da, Polonya’da, hatta İngiltere’de çok sayıda işbirliği örneği ve olası kitap yayını örneklerim oldu ancak ne yazık ki henüz gerçek kitaplara dönüşmediler. Herhangi bir fonun, grubun veya klanın parasıyla desteklenmiyorum ve ne yazık ki kültür alanında ciddi bir devlet politikası yok. En azından yakın zamana kadar olmadı. Bu yüzden yazarlar, eserlerinin bilinirliği açısından, yazarlığın yanında yapımcı, tanıtımcı, mobil satıcı ve -Tanrı bilir- başka hangi rolleri üstleniyorlar? Ayrıca bu yolda, genellikle belirleyici olan yazının kalitesi değil, edebiyatla doğrudan ilişkisi olmayan farklı sebeplerdir (Mesela kişisel tanıdıklar, bağlantılar, belirli edebî gruplara ve klanlara ait olma vb.) Bu yanlış ama gerçek.
Yabancı bir okuyucu için ilginç ne olabilir eserlerimde? Her şeyden önce modern bir Ukraynalının hayatını, büyük sanayi şehirleri üzerinden yaptığım reel tasvirler. Tüm insani erdemleri ve kusurları ile “Endüstriyel Doğu Toplumlarından, Ukraynalı hayatların kesiti. Arkasında, Ukrayna ve çevresinde gerçekleşen küresel olaylar. Modern Ukrayna edebiyatını “Klyasa” olmadan hayal etmek zor! (Bu benim görüşüm değil, Oksana Zabuzhko’nun görüşü.) Belki başka bir deyişle yeni bir şeyler açığa çıkar.
A.A: Bir dünya yazarı olarak, dijital çağda edebiyatın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
P.V: Yukarıdaki sözlerimin tümü göz önüne alındığında, “dünya yazarı” tanımını tartışmanın dışında bırakarak cevap vereyim. Sizin dediğiniz gibi günümüz dijital dünyasında edebiyatın rolü hakkında fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü bu rol belirsizdir. En azından sanatsal kelimenin ağırlığı önemli ölçüde azaldı. Sovyet sonrası zaman için bu net. Ve bence, genel olarak Avrupa’da ve dünyada da bu böyle. Öte yandan, edebiyatın ölümünden söz etmek bana büyük bir abartı gibi geliyor. Herhangi bir zamanda, dünyanın herhangi bir yerinde, sanatsal bir ifadeye özlem duyan insanlar var. Ve bu da ümit verici.
A.A: Dergimiz vasıtasıyla edebiyat dünyasına, meslektaşlarınıza Ukrayna’nın zor günlerinde vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
P.V: Aslında bu röportajda zaten her şeyi söyledim. Kendimize ve bizi takip edenlere Şevçenko’nun “Savaş ve kazan!” sözlerini hatırlatmamız gerekmez mi? Artık daha önemli bir slogan yok.
A.A: Helezon dergisi olarak, bu korkunç savaşın bir an önce sona ermesini, Ukraynalıların acılarının ve ayrılık gözyaşlarının son bulmasını içtenlikle diliyoruz. Zaman ayırdığınız için çok teşekkürler.