İlk safarimdi Kenya’da. Sabah erkenden, hava henüz karanlıkken çıkmıştık evden. Heyecanlıydık çünkü televizyonda izlediğimiz ve şans eseri bazılarını hayvanat bahçesinde gördüğümüz hayvanlarla buluşacaktık. Çok değil güneşin doğuşuyla ete kemiğe bürüneceklerdi.
Gece yağmurlu geçmişti. Her yer çamurdu. Az gittik uz gittik. Dere tepe düz gittik ama hayretler içindeydik. Oyuna mı gelmiştik? Aslan görmeyi beklerken zebra bile çıkmıyordu karşımıza. Antiloplar vardı, kuşlar… Neyse, sonra çok yoğun olmamakla birlikte aslan hariç birçok hayvan gördük. Dönüşte bu sevimli dostlarla bakıştık uzun süre. “Bu mevsimde burada ne arıyorsunuz? Bizimle idare edeceksiniz artık.” der gibiydiler.
Daha sonraları sayamayacağım kadar gittim safariye. Aslan da gördüm sevimli çakallar da. Deve kuşlarının dansını, zebraların kaçışını, ceylanların sekişini izledim. Su aygırı, ne kadar da büyük suyun dışındayken! Gergedan, ne korkunç arabanın üzerine yürürken! Fakat ilk gezim hep aklımda kaldı o buruk tadıyla.
Vahşi yaşamı ve buruk tatlarıyla “Welcome to Kenya!”
Çekim bilgileri
Kamera: Nikon D90
Lens: Nikon 70-300mm
Diyafram: f 5/6
Perde Hızı:1/1000
ISO: 320
Odak Uzaklığı: 150 mm
👏👏👏😘
Teşekkürler.
Yazınızı okumaya başladım hemen bitti, bu tadımlık bile değil. Devamını bekliyoruz.
Çok teşekkür ederim. Umarım gelir devamı.