O, bir iş adamından az beklenen bir kültür birikimine sahipti. Boğaziçi Grubu adıyla Türkiye’nin siyasi ve kültürel yapısıyla ilgili bir grup akademisyen ve fikir adamıyla ilginç çalışmalar yürüttü. Vehbi Koç, onun Türk Eğitim Vakfı’nın yıllarca başkanlığını yapmasını istedi. Zira onun ismi vakıfla özdeşleşiyordu. Onlarca vakıf ve dernekte kurucu olarak görev aldı ve yaptıklarıyla yeni bir yol çizdi. İstanbul Ortaköy’de memleket sevdalısı aydınları toplar, onlardan bu ülkenin fikrî ve siyasi geleceği için düşüncelerini vakfetmelerini isterdi. İnsanlara hep daha fazla bir şeyler verebilmek için inanılmaz gayret gösterdi. Kendi yönetimindeki otuzu aşkın şirketin yanında, yaklaşık yirmi civarında vakıf ve dernekle bizatihi ilgilendi. Vefatından az bir zaman önce yeni bir konservatuvarın mütevelli heyetini oluşturmuştu. Fakat onun için vakıf kurmaya ömrü yetmedi. Bu paragrafta sözü edilen iş adamı; ince ruhlu, mütevazı, saygın, gününü çok iyi okuyan, yorumlarında oldukça isabetli, Türkiye’yi ve dünyayı çok iyi bilen bir Türk aydını olan Aydın Bolak Beyefendi’dir.
Aydın Bolak’ın Doğumu, Ailesi ve Eğitimi
Aydın Bolak, 13 Ağustos 1925’te Mehmet Vehbi Bey ve Fatma Safvet Hanım’ın beş çocuğundan dördüncüsü olarak Balıkesir’de dünyaya gelir. Onun tam adı Ahmet Aydın Bolak’tır. Osmanlı’nın zor zamanlarında, Kurtuluş Savaşı’nda ve genç Cumhuriyet’in kuruluşunda en üst seviyede görev yapan soylu ve köklü bir aileye sahiptir. Babası Vehbi Bey, Osmanlı’nın son dönem ve Cumhuriyet’in ilk Balıkesir milletvekili ve aynı zamanda ilk TBMM hükûmetinin de üçüncü Milli Eğitim Bakanı’dır. Dedesi Yahya Nefi Efendi’nin evlatlarına bıraktığı manevi miras, üç neslin hayat felsefesi mahiyetinde olup şöyledir: “Hayatınızda, dünya malı için tasa çekerseniz, soyumdan geldiğinize dair şüphe ederim!” (Tuncay, 2006, s. 119).
Bolak, ilk mektebi Balıkesir 6 Eylül İlkokulunda, Lise eğitimini ise Balıkesir Lisesinde tamamladıktan sonra 1948’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olur. Aynı yıl Balıkesir’de Maiyet Memurluğu ve 1948’de Çağış Nahiye Müdürlüğü görevlerini üstlenir. 1949-50 (13. dönem) kaymakamlık kursunu “takdire şayan” olarak bitiren Bolak, bakanlık hesabına İngiltere’ye gönderilme teklifini reddeder. 1950’de Kadirli Kaymakamlığına atanan Bolak, kısa süren kaymakamlık döneminde Çukurova’daki “toprak sancısını” (Bolak, 1994, s. 9) dindirmeye çalışır.
Kadirli Kaymakamlık Dönemi
Aydın Bolak, Kadirli günlerini şöyle anlatır: “Kadirli uzun asırlar boş kalmış. Türkiye’ye traktör gelince, bütün hazine arazileri birdenbire sürüldü ve büyük çeltik sahaları oldu. Bu araziler zamanında şark muhaciri olarak gelen aşiretlere tahsis edilmiş. Ancak ağalar bu arazileri onların ellerinden alarak dağa sürmüşler. Eski tapu kayıtlarını, iskân dosyalarını bularak bütün o araziyi eski sahiplerine, yani ilk gelen şark muhacirlerine tahsis ettim. Hem de bir bölük jandarmayla!.. Silâhlar… Bir sürü gürültü patırtı!.. Serde gençlik olunca insana kurşun da vız geliyor.” (Bolak, 2000, s. 335-336).
O, bu yiğitçe tavrını hayatı boyunca hep sürdürmüştür. Çukurova köylüleri, bu tavrından dolayı onu halk kahramanı ilan ederler. Devletin adalet ve merhamet ışığının henüz sönmediğini, genç bir kaymakamın yüreğinde yaşadığını bu vesileyle görmüş olurlar. Ezilenler onun himmetiyle yeniden hayata tutunur ve toprak bereketlenir. O bütün ezilen köylüleri korusa da maalesef köylüler onu koruyamazlar. Toprak ağaları önce köylüleri sonra da Ankara’yı satın alırlar ve hakkında üç defa Meclis tahkikatı yapılır. Genç bir kaymakam bu güç karşısında daha fazla dayanamaz.
Bolak’ın Kadirli’de yaptıklarını ve yaşadıklarını kendisi de Kadirlili olan Yaşar Kemal, “Teneke” isimli romanında anlatır. Genç yaşında kaymakamlık koltuğuna oturan Bolak’ın kabadayılara karşı verdiği amansız savaşın anlatıldığı romandaki Kaymakam Fikret, Aydın Bey’in ta kendisidir. Yaşar Kemal, ağaların her şeye rağmen güçlü çıkıp onu Kadirli’den doğuya sürdükleri ve arkasından “teneke çaldıkları” şeklinde hikâyeyi örgüler. Ancak işin aslı öyle değildir. Ağalar hariç arazileri teslim ettiği bütün aşiretler, bağlılık içinde onu gözyaşlarıyla uğurlarlar. O, kısa süren Kaymakamlık vazifesinden sonra (1958) serbest avukatlık yapar. O sırada Balıkesir’deki arkadaşlarıyla beraber Hürriyet Partisi’ni kurar. Böylece üniversite yıllarındaki münazaralarla başlayan “Topluma Sesleniş” anlayışını siyasi arenada da sürdürür.
Bolak’ın CHP Milletvekilliği
Ülkesine, milletine ve vatan topraklarına aşk derecesinde bağlı olan Bolak, okuyarak ve araştırarak elde ettiği tecrübelerini insanlığın hizmetine sunabilen sayılı insanlardandır. Daha geniş kitlelere ve genç nesillere ulaşabilmek için Demokrat Parti döneminde vakıf kurmak için çok gayret eder. Ancak gerekli kanun olmayınca güç yetiremez. İşte sırf bunun için CHP’den 12. Dönem Balıkesir Milletvekili olur. Türk Petrol Vakfı Sekreterlerinden Uğur Derman, onun siyasete girmesini şu satırlarla özetler: “Aydın Bey, bir dönem CHP’den siyasete atıldı ve milletvekili oldu. Parlamentoya girmeyi sırf vakıflarla ilgili kanuni düzenlemeleri yapmak için istemişti. Zaten CHP’nin teklifinin ardından Hasan Basri Çantay ile görüşüp izin almıştı. İstediklerini gerçekleştiremeyeceğini düşündüğü zaman siyasetten ayrılacaktı. Uzun uğraşlar sonucu vakıflarla ilgili kanunu çıkarttı” (Göksoy, 2006, s. 56).
O, bugünkü “vakıf” sisteminin kurulmasını sağlayan 903 Sayılı Kanun’un hazırlanıp teklif edilerek çıkarılmasına kadar işin takipçisi olur. Onun bu gayretleriyle çıkartılan vakıf kurma yasası sayesinde Cumhuriyet döneminde kapatılarak atıl bırakılan vakıflar yeniden hayat bulur. Vakıf kurmadaki bütün hayali ise ülkenin istikbal vadeden gençlerine sahip çıkmaktır. Bunun üzerine 1969’da ilk defa Türk Petrol Vakfı’nı kurar.
Şirketlerinin yüzde 49 kârını Türk Petrol Vakfına ayıran Bolak, ömrünün sonuna doğru iflas noktasına gelmesine rağmen vakıflarını ayakta tutar. Onun kurduğu vakıflar arasında ilk akla gelenler şunlardır: Türk Eğitim Vakfı, Türk Petrol Vakfı, Türk Kalp Vakfı, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, Türk Musikisi Vakfı, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı, TEMA Vakfı, İstanbul Trafik Vakfı… Agah Oktay Güner, onun kurduğu Türk Petrol Vakfı için şöyle der: “Bu vakıf hiçbir şey beklemeden 30.000 gence burs verdi. O, bu gençlerden bir tekini tanımadı ve tek bir şey talep etmedi. Bundan önceki mecliste bir partinin genel başkanı, (2004) benim de hazır bulunduğum görüşmede ona, “Sizin bursunuzla okumuş gelmiş bu mecliste 61 kişi var. Birisi de benim” (Güner, 2020) dedi.
Evliliği ve Şiir Zevki
Bolak, Hukuk Fakültesinden de arkadaşı olan ve “Hayattaki en büyük şansım” dediği Selma Gürsan’la 1959 yılında evlenir. Bu evlilikle ilgili bir konuşmasında şöyle der: “Seven, mes’ut bir erkeğin, eşinin doğum gününü ve evlenme yıl dönümünü hatırlaması onun büyük gururu ve zevkidir. O günlerde beraberliklerinin güzelliğini eşine hatırlatması kadar, eşine ve kendisine onur veren başka bir şey yoktur.” (Bolak, 1996, s. 287).
TV konuşmalarında yeri geldikçe, Oktay Rifat’ın “Karıma” adlı şiirini, mükemmel ses tonu ve enfes Türkçesiyle, eşi için ezberden okur. Edebiyat ve şiirin onun hayatında ayrı bir yeri vardır. Şiirin insanların rafine olmasında, incelmesinde, hislerini ifade etmesinde önemli bir yol olduğunu söyleyen Bolak, “Şiirin her türünden zevk aldım” (Tuncay, 2006, s. 130) demeyi de ihmal etmez.
Koleksiyonları
Bolak, güzel olan her şeye hayranlık duyan bir mizaca sahiptir. Bu yüzden çok iyi fotoğraf çeker; hat, tesbih, el yapımı çakı, kaliteli kalem ve hayatında hiçbir canlıya ateş etmediği hâlde silah koleksiyonu vardır. O, bir röportajında koleksiyon merakıyla ilgili şunları söyler: “Çocukluğumdan beri tesbih, çakı, silah, fotoğraf, fotoğraf makinesi gibi şeyler hep ilgimi çekmiştir. Bu yüzden 1941’den beri tesbih toplarım. Ustalarını tanırım, onlarla dostluğum vardır. Cep çakısı koleksiyonu; zannediyorum benden başka meraklısı yok. Her memleketten bir parça alır koleksiyonuma eklerim.” (Göksoy, 2006, s. 60).
TRT’de Yaptığı Konuşmalardan Bir Örnek
Bolak, ekonomiden kültüre, sanattan siyasete, TRT’de Barış Manço’dan sonra en çok program yapan isimdir. Yaptığı bu programlardan birinde, hürriyet üzerine şöyle konuşur: “Allah, insanlara doğduğu andan itibaren, vazgeçilmez, terk edilmez, devredilmez birtakım haklar bahşetmiştir. Bunlar yaşama, düşünme, serbest hareket etme ve birbirlerinin haklarına riayet ederek toplu hâlde yaşama haklarıdır. Çünkü Allah’ın yarattığı en değerli varlık olan insanı hürriyetsiz tasavvur etmek mümkün değildir. Zira hürriyet, insan aklının bir mahsulüdür…” (biyografi.net, 2022).
Bolak, TRT’de yaptığı bu programları daha sonra Söylediklerim ve Yazdıklarım (1987), Sohbetler (1994), Hayatın İçinden (1996), Hayatın Öğrettikleri (1998) ve Yüz Yılın Yetmişbeşi (2000) isimli kitaplarıyla bir araya getirir. O, tarih ve hukuk alanında da fırsat buldukça konferanslar vermiştir. Verdiği bu konferanslardan ötürü kendisine Marmara Üniversitesinden Tarih (1992), Selçuk Üniversitesinden de Hukuk (1995) konularında fahri doktorluk unvanları verilmiştir.
Bolak, yaşadığı müddetçe Yunus Emre ve Mevlana’nın hayat felsefesini benimsemiştir. Kendisini tanıyanlar onun Mevlana’nın sandukası üzerinde yazılı bulunan kitâbeyi çok sevdiğini bilir. O kitâbede şöyle yazmaktadır: “Öldüğüm gün beni omuzların üzerinde tabutta gördüğün zaman bende bu cihanın derdi var sanma. Bana ağlama, yazık yazık deme. Cenazemi gördüğün zaman ayrılık deme, benim buluşmam, görüşmem o zamandır. Mezar hapishane gibi görünür ama canın hapishaneden kurtuluşudur orası…” (Tuncay, 2006, s. 285). Halbuki o bu kitabeyi, öldüğü gün yediden yetmişe genç ve yaşlı sayısız dostuna bir teselli olur düşüncesiyle okusa da onun arkasından binlerce insan gözyaşı döktü. O da her fani gibi 79 yıllık uzun yürüyüşünü 27 Temmuz 2004’te tamamlayarak Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Kaynaklar
Bolak, A. A. (1994). Sohbetler. Boğaziçi Yayınları.
Bolak, A. A. (1996). Hayatın İçinden. Türk Petrol Vakfı Yayınları.
Bolak, A. A. (2000). Yüzyılın Yetmişbeşi. Türk Petrol Vakfı Yayınları.
Göksoy, H. A. (2006). Ölümünden Sonra da Yaşayan Adam, Chronicle, 4, 56.
Güner, A. O. (2020, Temmuz 27). Aydın Bolak’ın Anısına, Avrasya Televizyonu (ART).
Tuncay, İ. (2006). Balıkesirli Bolak Ailesi ve Türk Petrol Vakfı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.
biyografi.net (2022, Eylül 25). Aydın Bolak. https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=772
Elinize sağlık güzel olmuş. Çok güzel özetlemiş yazarımız.
Her maddi imkanı olan kültürlü, her kültürlü olan da maddeten ileri olmuyor. İkisi bir arada çok nadir insanda bulunuyor. Bu nadir şahsiyetlerden birisi de Aydın Bolak beydi. Hızır beye bu biyografi için teşekkürler.