Saraybosna’da arabayla yaklaşık iki saatlik uzaklıkta, kayın ormanının ortasında bir yerdeyiz. Avrupa’daki en büyük Müslüman içtima yeri olan ve aynı zamanda Bosna’daki en eski içtima yerlerinden birindeyiz. Burası beş yüz yıllık bir geleneğe sahip olup Bosnalı Müslümanların kimliğine derinden kök salmış bir yer. Šuljaga Dağı’nın eteğinde ve eski adıyla Akhisar’ın (Prusac) eski şehir merkezine altı ila yedi kilometre uzaklıktaki ormanın içinde. Bosna eyaleti döneminde son derece önemli bir şehir merkeziymiş. Bosna’da İslamdan önce de Hristiyan/Bogomillerin yağmur, bereket ve yazlık mahsullerin korunması için yaptıkları toplu duaların varlığı biliniyor. Ayvatovitsa’nın günü de geleneğe uygun şekilde Bosna’da Osmanlı döneminde de kullanılan Rumi takvime göre hesaplanıyor.

Nisan ayının ortasındayız ve her taraf bir gün önce yağan karla bembeyaz. Sıcaklık sıfıra yakın. Ara sıra eriyen karlardan açılan yerler çamur. Nerede miyiz? Ayvaz Dede yani mahallî ismiyle Ayvatovitsa şenliklerinin yapıldığı noktadayız. Ayvatovitsa’ya ilk seferin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte burasının adını 15. yüzyılda yaşamış İslam âlimi ve derviş Ayvaz Dede’den aldığı biliniyor. Ayvaz Dede, 1463 yılında Sultan II. Mehmed ile birlikte Bosna’ya gelmiş ve gelmeden önce kendisine Üsküp’te İslam’ı tebliğ görevi verilmiş önemli bir şahsiyet. Ayvaz Dede, Boşnaklara İslam’ı nazik ve tatlı bir usulle, her şeyden önce şahsi hayatıyla anlatmış. Civardaki halka yardım etmiş ve o dönem mutasavvıflarının özelliklerinden olan halkın günlük meselelerinin çözümüne çalışmış.

Bu mevki, Bosna Hersek’in en eski şehirlerinden biri. Kasaba, 1463 yılında Bugoyno ve Yukarı (Gornji) Vakuf yakınlarındaki Vrbas Nehri’nin yukarı kesimlerinde kurulmuş. Bu kasaba, Osmanlı Dönemi’nde Bosna eyaletinin önemli bir kültür ve inanç merkezi olmuş.

Arabamızı asfaltın bitimine park ediyoruz. Soğuk hava ve yolunun sapa kalması sebebiyle içtima alanında kimsecikler yok. Burayı meşhur eden yeri bulmak için tabelalara bakıyoruz. Bulunca kar ve çamurlu alandan yürüyoruz. İşaretler yoluyla yarılan kayayı buluyoruz. İçtima alanından ormanın içine, 200-300 metrelik düzgün, taşlı yaya yolundan ilerliyoruz. 

Bu orman içindeki yeri meşhur eden hikâyeye geçelim. Ayvaz Dede’nin menkıbesi Akhisar’da su sıkıntısı çekilmesiyle başlıyor. Kendisi dağda büyükçe bir kaynak buluyor. Şehre getirilebilmesi için suyun çıktığı kaynağın yolunda 74 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde bir kayanın aşılması gerekiyor. Rivayetlere göre Ayvaz Dede, kırk gün boyunca her sabah erkenden kayanın yarılması için Yüce Allah’a yakarmış. Kırkıncı günün fecrinde sabah namazından sonra uyuyakalmış. Rüyasında iki beyaz koçun çarpıştığını ve çarpışmanın şiddetiyle kayanın ortadan ikiye yarıldığını görmüş. Uyandığında kayanın gerçekten yarıldığını müşahade ettikten sonra ahşap tomruktan borularla bir su temin sistemi inşa etmiş ve onu Akhisar’a ulaştırmış.

Ayvaz Dede’nin vefatından sonra bu su tesisatının ne kadar daha, iyi durumda devam ettiği bilinmemekle birlikte ilk tamirinin Şeyh Hasan Kafi Pruščak tarafından yapıldığı biliniyor. Daha sonra 1785 yılı başında Bosna valisi Miralem Paşa tarafından bir kez daha restore edilmiş. Bu su temin sistemi, Banya Luka’daki Hıfzıssıhha Enstitüsünün, modern bir su temin sistemi inşa ettiği 1931 yılına kadar Akhisarlılar (Prusac) tarafından kullanılmış. Su tesisatı 450 yıl kullanılmış ancak aynı su Akhisarlılarca günümüzde de içilmeye devam ediyor.

Bir zamanlar susuzluktan ciddi sıkıntılar yaşayan Akhisar halkı; Ayvaz Dede’nin şehre temin ettiği bu suyun hatırasına, Yüce Yaratıcı’ya bir şükran ifadesi olarak her yıl haziran ayında, Hıdırellez (Hristiyanlarda Aziz Yorgi Günü) sonrası yedinci pazartesine denk gelecek günde bir mevlit okumaya başlamışlar. Suyun bulunma zamanı olan sabah namazı vaktinde ibadet yine kırda yapılıyor. Ardından Yasin suresi okunuyor. Kahve veya çay içildikten sonra bir hac alayı şeklinde yarılan kayanın da içinden geçerek kaynağa kadar atlı veya yaya olarak yürünüyor. Alayın yürüyüşü sırasında bir bayraktar arkasında ilahiler okunuyor, tekbirler getiriliyor. Kaynağa varıldıktan sonra Fetih suresi okunuyor ve dinî sohbet yapılıyor. Açık havada öğle namazı kılındıktan sonra birlikte dua edilerek gelenek sona eriyor. Yol, oldukça düzgün ancak asfalt yoldan tepeye tırmanmak gerekiyor araçla. Bu dik yol, şenlik esnasında yürünerek geçiliyor.

Bu arada kayaların olduğu mevkiye varınca fotoğraflar çekiyoruz. Ahşap tomruklar günümüzde temsilî olarak hâlâ duruyor. Her yer karla kaplı. Bir ara güneş çıktı. O sırada kayın ağaçlarından karlar başımıza döküldü. Arabaya çamur çaylak içinde döndük. “Bu gelenek ne zamandır var, hep sürmüş mü?” derseniz ilk başladığı günden bu yana her yıl tekrarlanan bu gelenek, sadece 2. Dünya Savaşı sonrasında 1946’da o zamanki komünist yetkililer tarafından yasaklanmış. 44 yıl ara verilmek zorunda kalınan bu âdet, 1990’da tekrar başlamış ve o zamandan beri her sene on binlerce Müslüman’ı yeniden bir araya getiriyor. Günümüzde Bosna genelinde ve özellikle Orta Bosna belediyelerinde -Yukarı (Gornji) Vakuf, Aşağı (Donji) Vakuf, Bugoyno, Travnik- Ayvatovitsa Günleri adı altında Akhisar merkezli bu anma merasimi düzenleniyor. Ayvaz Dede’nin 500. anma yılı Haziran 2010’da düzenlenmiş.

Geleneği Orta Bosna Kanton hükümeti takip ediyor. Yürüyüş dışında farklı etkinlikler de yürütülüyor ve haziran ayının büyük bir bölümünde devam ediyor. Geleneksel uluslararası folklor gösterisi, uluslararası karate turnuvası, Saraybosna Filarmoni Orkestrası performansları, konserler, edebiyat geceleri, sanat sergileri vb. gibi çeşitli programlar tertip ediliyor. İleride “Ayvatovitsa Günleri”nin “Ayvatovitsa Festival Günleri”ne dönüşme ihtimali güçleniyor.

Dönüş yolunda merak ediyorum, neden bu kadar zahmetli bir işe girişilmiş diye. Akhisar Kalesi, gerçekten de vadiden oldukça yüksekte bir dağın üstünde. Zirvenin güney yamacına kurulmuş kale. Oldukça harap bir halde günümüzde. Akhisar ise iki yanı derin vadilerin arasında ırmaktan çıkılan bayırdaki bir sırtın üzerine kurulmuş. Ayvaz Dede’nin olduğu kısım, kasabanın devamında dağın zirvesine yakın bir noktada. Böyle olunca kaleye o dönem su getirebilmenin tek yolu, zirveden kasabanın ormanla olan kısmından bir kanalın açılması. Halkın bu yürüyüşe katılımı özellikle Akhisar-Ayvatovitse bağlantı yolunun asfaltlanmasından sonra artmış. Bu anma programlarıyla Boşnakların kültürel, manevi ve geleneksel değerlerinin tanıtılması amaçlanıyor. Bosna’nın inanç turizmine de ciddi katkıda bulunuyor. Kasaba halkı, kasabalarına binlerce ziyaretçinin geldiği haziran ayına kadar sükûnet içinde yaşıyorlar. Bu anma merasimi, çevre ülkelerden kültür-sanat grupları ve sanatçıların katılımıyla uluslararası bir nitelik kazanmış. Hırvatistan ve Sırbistan’ın yanı sıra Türkiye, İran, Mısır, Malezya, Amerika, Avustralya, Kanada ve Avrupa’dan gelen binlerce insan bu yürüyüşe katılmakta. Turistler, inananlar, doğa ve maneviyat severlerle kültürel, tarihî, ekolojik vb. tematik gezi tutkunları buraya akın ediyor. Vakti ve imkânı olanların ziyaret etmeleri ümidiyle.

Kaynaklar

https://bs.wikipedia.org/wiki/Ajvatovica

https://www.muftiluk-tr.ba/ajvatovica.html