Her dil kendi kuralları içinde gelişir. Elbetteki dil gereksiz müdahaleleri istemez. Zaman içinde, bir şekilde değişim, her dil için kaçınılmaz bir gerçektir. Türkçenin başka dillerden özellikle de Arapçadan aldığı bazı kelimelerin imlasında iki dilin farklı mahreç yapılarından kaynaklı bir meselenin çıktığı bilinmektedir. Türkçe adına yazım ve anlam çalışmasının merkezinde olan Türk Dil Kurumu bu konuda uygulamaları sitesinde ifade etmektedir. Bunlardan biri de sessiz uyumu konusudur. 

Türkçede kelime veya hece sonunda umumiyetle b, c, d, g, ğ sesleri bulunmaz (Ergin, 2009, s. 79). Bunların yerine p, ç, t, k gelir. Türkçeleşmiş ve sonunda b, c, d, g sesleri bulunan yabancı kelimelerin sonlarındaki seslerde sedasızlaşma da bundandır: Kitab > kitap, ilac > ilaç, derd > dert, aheng > ahenk” (Ergin, 2009, s. 81).

Buna göre sert ünsüzlerden bir harfle biten bir kelime, sonuna sesli ile başlayan bir ek aldığında o kelimenin sonundaki sert ünsüz kendi eşdeğeri olan diğer ünsüze evrilir yani yumuşama gösterir. Örnek: 

Türkçe: yurt⇒yurdu, kurt⇒kurdun 

Arapçadan Türkçeye geçmiş ama Türkçeleşmiş olan bazı kelimelerde de bu kural uygulanır. Örnek: 

Arapça: kitab-kitap⇒kitabı, itikat⇒itikadı 

“Kitap” kelimesi Türkçenin dil yapısı içinde kullanım alanı bulmuştur. Yani kelime Arapçada olduğu gibi “b” ile bitmemiştir. Sesli bir ek aldığında ise yine Arapça formundaki “b” ortaya çıkmaktadır. 

Bu yazıda kelime sonuna gelen sesli hece ile ilgili değişim üzerinde değil, bazı Arapça kelimelerin son harflerinin Türkçeye geçişte uğradığı değişim üzerinde durulmuştur. Bu konuya eğilme sebebi ise bazı metinlerde Arapça kökenli kelimelerin Türkçe kurala uymasının anlamsız olduğu, kelimenin anlamında tahrife yol açtığı veya orijinal kullanımın değişmemesi gerektiği gibi mülahazalarla farklı yazımların görülmesidir. Bu yazımların genel olarak Osmanlı döneminde Arap harflerinin kullanımının etkisi ile olduğunu düşünmek isabetli bir çıkarım gibi durmaktadır. Çünkü Arap harfleri kullanılırken mesela Ahmet, Ahmed; Hatice, Hadîce; zeytin, zeytûn olarak yazılmakta idi (Altun, 2012, s. 59). Ancak zaman içinde özel isimlerin dahi ödünçlenen dillerin telaffuz yapısına göre değişiklik gösterdiğini inkâr etmek zordur. Mesela Meryem Arapça, Mary İngilizce, Maria Yunanca, İspanyolcadır.  

“Dehşet” kelimesinden türetilen “müthiş” kelimesindeki t harfinin d olarak yazılması yani “müdhiş” olarak telaffuzu nasıl olabilir? Kelime Arapça korkmak, hayret etmek anlamındaki dhş kökünden gelmiştir ve d harfi ile kullanımı Arapçadır. Ayrıca bu sadece Arapça ile Türkçe arasında yaşanan bir durum değildir. İngilizce ecology olarak bilinen kelime Almanca ökologie şeklinde yazılır ve okunuşu da farklıdır. Bu kelimenin Türkçe şekli ise ekolojidir. 

Özellikle bazı kelimelerde değişime karşı çıkan anlayışa göre Türkçede “itikat” olarak yazılan ve telaffuz edilen “inanç” anlamındaki kelime “itikad” olarak yazılmalıdır. Çünkü kelimenin Arapça yazılımında son harf  “d” dir. Bu durumda bazı sorular ile karşı karşıya gelinebilir: Dilin kuralları kendi içinde geçerli olmaz mı ya da bir dil başka dilin yazımını esas alabilir mi veya istenilen uygulama dildeki benzer bütün kelimelere tatbik edilebilir mi? 

Burada verilen örneklerde kelimelerin fonetik özellikleri göz önünde tutulmamıştır. Çünkü örnekler günlük dilde kullanılan ve telaffuzu çok net kelimelerdir.

b-p değişimi

Osmanlıca bir terkip olan “Divan-ı Harp”, “Divan-ı Harb” olarak mı yazılmalı? “Harp” kelimesine bir sesli ek geldiğinde, mesela “harbin neticesi” ifadesinde kural işlemiş ve hrb kelimesindeki b ortaya çıkmıştır. Kelime, Osmanlı döneminde Arap harfleri ile yazıldığından sondaki harfin şimdi de b olmasının gerekliliğini savunmak uygun değildir. Yine b-p değişimine mektepler, inkılaplar, kalp, tespit kelimeleri örnek olabilir. 

Mekteb-mektep⇒mektepler-mektebe

İnkılab-inkılap⇒inkılaplar-inkılabın

Kalb-kalp⇒kalbimi

Tesbit⇒tespit

Hesab⇒hesap-hesabım

Zeyneb⇒Zeynep

İnkılap kelimesi klb kökünden türemiştir. Arapça inkılab olarak okunur ve sonu b ile yazılır. Ancak Türkçede b p’ye dönüşmüştür. Bu kelime, bu şekli ile Türkçede anlam kazanmıştır ve kelime Türkçedir. Aynı şekilde Türkçe olan “mektepler” kelimesini günümüzde “mektebler” şeklinde yazıp okumak da uygun görünmemektedir. Kalp kelimesi bu konuda çok fark ettirici özellik taşır. “Bazı yabancı kelimelerin teşekkülünde ince a vardır” (Ergin, (2009). s. 72) Kelimeyi Arapça orijinalindeki gibi “kalb” olarak yazmak, zorlama bir anlayışla Türkçenin güncel formunun dışına çıkmak olur. Kaldı ki kelimenin Arap dilinde kazandığı manalar ile Türk dilindeki manalar aynı olamaz. Bu tarihî seyir içinde inanca ve kültüre ait bir süreci içerir. Türkçede kalp kendi donanımı ile bir dünyadır, âlemdir. Ancak Arapçada sözlük anlamında; çevirmek, çekirdek, öz demektir. Yani Türkçede çevirmek kelimesi ile kalp kelimesinin bir anlam bağı yoktur. “Kalpsiz” denildiğinde vicdansız olmak, “kalp vadisi” denildiğinde bütün duygu ve latifeler akla gelir.  

d-t değişimi

Üstat kelimesi Arapça üstaz şeklindedir. Son harf peltek z’dir. Kelime bu hâliyle Arapçadır ancak “üstat” şeklinde yazıldığında Türkçeye mal olmuştur. Üstad yazımı ne Arapça ne de Türkçedir. Ehad kelimesi İslami bir kavram/terim hâline geldiği için veya Türkçe günlük dilde kullanımı olmadığı için “ehat” formu yoktur. Arapça “ayn” harfi ile yazılan bu’ud kelimesi, dilimizde buut şeklinde kullanılmaktadır. 

İstidad⇒istidat-istidadı

tehdid⇒tehdit-tehdide

tahdid⇒tahdit

irşad⇒irşat

mürşid⇒mürşit

c-ç değişimi

Arapçada ç harfi yoktur. C harfi ile kullanılan bazı kelimelerin Türkçede kullanımı söz konusudur. Ancak bunların bir kısmı Türkçe ses özelliğine göre ç harfi ile telaffuz edilmektedir. İhrac⇒ihraç, kelimenin çoğulu “ihracat” olarak kullanılır. 

mahrec⇒mahreç 

felc⇒felç 

mefluc⇒mefluç (Ergin, (2009). s. 108-120).

Başta Ayn ve Elif ile Yazılan Kelimeler

Osman, Ömer, ayan, ömür, özür, öşür, ümran gibi kelimelerin başında “ayn” harfi vardır. Ancak bu harfin kullanımı Türkçe açısından uygun olmadığından kelimeler Türkçenin kendine has çizgisinde kullanıma dâhil olmuşlardır. Ayrıca Arapçada ü seslisi yoktur ve u ile yazılan bazı kelimeler Türkçeye ü ile girmişlerdir. Başında “elif” harfi olan ülfet, ufuk, ümit, ümmi gibi kelimeler de Türkçe sözlükte yerlerini almıştır. Zaten kimse bu kelimelerle ilgili farklı mülahazalara girmek istemez (Altun, 2012, s. 60). 

Kelimelerdeki uzun sesler, ince sesler ayrı bir yazı konusu. Bu konuda belki TDK’nın da yanlış ve yetersiz yaklaşımları söz konusu olabilir. Buraya kadar anlatılanlarla ilgili olarak bakıldığında dilde bir açıdan tepkisel bir nedenle zorlamaya gidildiği de görülmektedir, denilebilir. Tabii ki bu tepkinin verildiği aynı dil içinde Arapça kökenli kelime kullanmamak için anlaşılması zor, bağlam sorunları yaşanan uydurma kapsamına alınabilecek kelimelerin kullanıldığını da unutmamak gerekir.

Sonuç

Her şeyin her an değiştiği dünyada dilin değişimine karşı durmak anlamsız bir gayrettir. Üstelik de gelecek nesillere anlaşılmaz metinler hediye etmek demektir. Mesela “kalp” kelimesinin Arapça harflerin karşılığı olarak “kalb” şeklinde yazılması bu kabîldendir. Bu kelimenin tek seslisinin (a) Türkçe telaffuz açısından inceltme işareti ile (â) yazılması uygundur ama bu ayrı bir yazının konusudur. TDK sitesinde hem uzun hem de ince okuma için sadece “düzeltme işareti” tabiri kullanılmıştır. Yine TDK’da “yaratmak” filinden sıfat fiil olan “yaratan” kelimesi, “yaradan” olarak geçmektedir. Bu kullanımda ses yumuşamasının gerekli olduğunu gösteren bir durum yoktur. Çünkü “yaratıcı” yerine “yaradıcı” denilmemektedir. 

Kalp gibi itikat, istidat, mürşit kelimeleri de birer Türkçe kelimedir. Kalp’i kalb, istidat’ı istidad, mürşit’i mürşid olarak yazmak Türkçeye pek edebî bir metin değeri katmayacaktır. Veya kelime sonları t veya p ile değil de d veya b ile bitince çok daha anlaşılır ve daha derin manalı bir hâl almayacaktır. Mesela “Kurb” kelimesinin kullanıldığı yerde kelimenin “kurp” olması gerektiği iddia edilemez çünkü kelimenin Türkçede yaygın bir kullanımı yoktur. “Muzdarip” kelimesi Türkçe kavramlar arasında yerini aldığı için de bunun “muzdarib” olarak yazılması uygun değildir. Dahası kelimenin kök harflerinden tı harfi sert olduğu için kelime “muztarip” şeklinde olması da teklif edilebilir. 

Kaynakça 

Altun, H. O. (2012). Türkiye Türkçesindeki Arapça Alıntı Kelimelerde Ünlü Uyumsuzlukları. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, (32), 55-71.

Ergin, M. (2009). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Boğaziçi Yayınları.