“Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır

acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan

kara sabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.

Ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların

göllerde ışıyan seher vakıtları gibi.”    

Nazım Hikmet

Değerli Okurlarımız,

Mart, ilk gününden sonuna kadar önemli günleriyle dopdolu bir ay. Dünya Kadınlar Günü, arka arkaya cemrelerin düşmesiyle birlikte baharın gelişi ve buna bağlı olarak Türk dünyasındaki nevruz kutlamaları gibi birçok etkinliklerin şahidi olur. Üstelik iki yıldır ramazanın bir kısmının da mart ayına rastlaması, bu haftaların daha canlı ve hareketli geçmesini sağlamıştır. Bu çok renklilik arasında sizi nasıl selamlayalım derken, karşımıza Nazım Hikmet’in kadın temalı dizeleri çıktı. Bir kadının acıları, sevgileri bu kadar güzel nazma dökülebilirdi ancak. Her ne kadar biz kadınların günleri en görkemli biçimde kutlansa da bu dizelere yansıyan gerçekleri göz ardı etmek mümkün değildir. Keşke dünyanın acıları çizmek yerine kadınların yüzünü, sevinçleri vursa gözlerine diyerek yeni sayımızı takdim etmek istiyoruz. 

Öncelikle bir biyografi ile açılıyor ilk sayfalarımız. Henüz çok genç yaşında hayata gözlerini yummasına rağmen günlükleriyle adından söz ettiren ve dünya çapında üne kavuşan bir genç kızın kısacık hayatı ele alınmış bu biyografide. Hızır İlyasoğlu’nun duyarlı kaleminden çıkan yazı, “Sessiz Çığlıklarını Tüm Dünyaya Duyuran Kız: Anne Frank” başlığını taşıyor. Bu yazıyla bir şekilde duyduğumuz ama bilmediğimiz yönleriyle Anne Frank’ı tanıyoruz. Bir de onun “Sevgili Kitty!” diye başladığı meşhur günlüklerini:  

“O, yazılarına Sevgili Kitty şeklinde başlar. Kitty, onun tüm günlük ve mektuplarında hitap ettiği kurgusal bir karakterdir. Aslında o, bu olayları bir kitap olarak yayımlamayı ve ileride bir gazeteci olmayı hayal etmektedir ki bu duygularını şöyle dile getirir: ‘Ve eğer kitap ya da gazete makalesi yazacak kadar yetenekli değilsem de her zaman kendim için yazmaya devam edebilirim. Ama bundan daha fazlasını istiyorum. Annem, Bayan van Daan ve unutulan diğer tüm kadınlar gibi olmayı hayal bile edemiyorum. Bir koca ve çocuklar dışında kendimi adayacağım bir şeye ihtiyacım var benim!’” 

Bugüne kadar kadın hakkında o kadar çok şey yazılıp çizilmiş ki… Edebiyat ve sanat dünyasında belki de ilk sıraya oturacak boyutta. Nazım Hikmet’in, kadınları acıların kitabı olarak nitelendirdiği şiiri ise bunlardan yalnızca biri. Peki, bu şiirde altı çizilen kavramlardan biri olan acı, bir kadın şairin dilinden mısralara nasıl dökülür acaba? Fatma Tekin’in, “Acılar Denizinde Söyleyiş” şiiri, bunun çiçeği burnunda örneği. Şiir, daha ilk dizelerinde okurunu kendine çekiyor. Buraya aldığımız bir bölümünden hareketle, bir solukta okunabilecek ama mısralarının arkasında akıp giden öyküsüyle de uzun süre etkisinden kurtulmanın güç olduğu bir şiir:

“Dünyanın yükü toplanmış

En şaşaalı gününde tavus

Gözüme gözüme sokuyor

Yılların arzusu yarım elmayı

Gagalanmaktan delik deşik”

Bu dokunaklı şiirin ardından güzel bir sanat eseri karşımıza çıkıyor. Eser, Elif Özsoy’a ait ve bir Food Art çalışması. “Elizabeth Zott Series # Dissosiyasyon2” başlıklı ve asamblaj sanatıyla yapılan çalışmanın teması ise her kadın kendi beyninin kuklasıdır. Birleştirme, boyama, dokusal kontrast, drape, kurulum, dijital manipülasyon, dikiş, tipografi, transparan / opak katmanların kullanılarak hazırlandığı bu harika eserle ilgili yorumlarınızı şimdiden merak ediyoruz. 

Helezon dergisinde şimdiye dek yayımlanan çeviri şiirlerin zengin bir koleksiyonu oluşuyor. Bunda kuşkusuz kendisi de şair olan İbrahim Türkhan’ın büyük emeği var. İbrahim Bey, bu sayımızda da Özbekistanlı şair Fahriddin Hayit’in, baharın otantik müjdecilerinden olan leylekler hakkındaki “озод оқ лайлаклар ва одамлар” şiirini “Leylekler ve İnsanlar” başlığıyla Türkiye Türkçesine kazandırmış. Böylece hep birlikte bu güzel şiiri okuma fırsatı buluyoruz: 

“Coğrafyacılar kuşlar hakkında,

Bir keşif yapmışlar, garip ve mühim. 

Artık ülkemizde nöbetçi gibi

Ömür sürüyormuş leylekler mukim.”

Baharın gelişi, kuzey yarım küre ülkelerinin her birinde benzer ya da farklı geleneklerle kutlanıyor. Bunların içinde en yaygın olanı nevruz kutlamaları olmakla birlikte, onun dışında farklı ülkelerde birçok gelenek yaşatılmaya devam ediyor. Onlardan duyup bildiklerimiz olduğu gibi ilk defa duyacaklarımız da var. İşte Bosna’da baharın gelişinin sembolik bir kutlaması olan Çimburiyada âdeti bunlardan birisi olabilir. Doğan Yücel, “Çimburiyada” geleneğini bizzat görüp yaşamış birisi olarak, bize aynı başlıktaki yazısında, gözlemlerini ve deneyimlerini aktarıyor. Yazı, aşağıdaki kısa alıntıda olduğu gibi oldukça ilginç bilgiler içeriyor ve okuması da bir o kadar keyifli:    

“Çimburiyada âdeti, Türkçe ifadesiyle çılbır günü, Bosna’da baharın gelişinin sembolik bir kutlamasıdır. En meşhur yer Zenitsa’dır. Her yıl 21 Mart’ta şafak sökerken, Zenitsa’dan binlerce insan baharın ilk gününü kutlamak için Kamberovića Polje’de, Bosna Nehri kıyısındaki toplanma alanında bir araya gelir. Kutlama, açık havada geleneksel ‘Čimbura’ (çılbır) hazırlanmasıyla başlar. Hatta Zenitsa’dan pek çok kişi, güneş doğduğunda zamanında orada olabilmek için bir gece önceden çadırlarını bile kurar.” 

Bir tarafta böyle şenlikler kutlanırken yalnızlık da pek çok kimse tarafından sıklıkla yaşanan kaçınılmaz bir duygu ne yazık ki. Dolayısıyla şiirde de en çok dile getirilen temalardan biri. Şuheda Akış’ın “Yalnız Gölge” şiiri, bu duyguyu dorukta yaşatacak kadar içten ve tesirli. Tıpkı şu dörtlüğünde olduğu gibi: 

“Sadece kapı gıcırtısı varmış

Sessiz ve terk edilen bu konakta

Gelenin gidenin ardı kesilmiş 

Kahvesiz kalmış cezven bu ocakta” 

Her eser, kendi dünyasında çok değerli ve ciddi emeklerle ortaya konuyor. Böylesi eserlerden biri de dergimizde ilk kez yayımlanan bir kolaj çalışması. “Kadın Olmak” adlı bu güzide eserin mimarı ise Helezon’da zaman zaman farklı türdeki eserlerini görmeye alışık olduğumuz genç bir hanımefendi: Zebunniso Asrorova. Biz çok beğendik. Sizin de beğeneceğinizi düşünüyoruz.   

Çok beğeneceğiniz bir başka eser de Erdem Uzun Bey’e ait. Sanatçı; Bahtiyar Vahabzade’nin, 

“Yaşamak yanmaktır, yanasan gerek

Hayatın manası yalnız ondadır

Mum eğer yanmazsa yaşamır demek

Onun da hayatı yanmasındadır.” muhteşem dizelerini kaligrafi sanatıyla daha da güzelleştirmiş.

Tahsîn-i Kelâm’ın kaleminden itina ile süzülmüş bir şiir var sırada: Tekleme.

“Bulutlar deniz uykusunda,

Zaten hiç olmamış dağ suru,

Dalgalar gidişin yan unsuru

Yağmurlar ülkesinde bugün

Hava alabildiğine kupkuru.” dizeleriyle başlayan ve doğadan esintilerin, küme küme duyguların okurunu sarıp sarmalayacağı bu şiiri bir değil birkaç kez okumak isteyeceksiniz. 

Yukarıda değindiğimiz gibi bu yıl mart ayını özel kılan fırsatlardan biri de ramazan ayının bir kısmına ev sahipliği yapacak olması. Ramazan, dinî açıdan büyük önem taşımasının yanında edebiyatımızda ve kültürümüzde de son derecede kıymetli bir zaman dilimi. Giriş bölümünden bir kısmını buraya aldığımız “Mâniye Dair Bir Deneme” yazımızda, sözlü edebiyat ürünlerimizden mâniyi irdeledik. İçerik mâni olunca Ramazan mânilerine değinmemek olmazdı tabii. İşte yazının girişinden kısa bir kesit:   

“Ne güzel mânilerimiz var bizim! Bir solukta okuduğumuz, merakla dinlediğimiz ve dinlerken kendimizi binbir duygunun içinde bulduğumuz… Dahası hayatın içinden gelen, yaşanmışlıklarla iç içe olan, gelenek ve göreneklerimize pürüzsüz bir ayna tutan… Kısa, öz ve gösterişsiz.”

Erhan Bozkurt, “Bercestem” şiiriyle Helezon’un mart dosyasında yerini alıyor. Bir bölümünü buraya aldığımız bu güzel şiir, adından da anlaşılacağı üzere klasik şiirin kulvarlarında dolaştıracak imgeler ve manalar taşıyor:   

“Devrik cümlelerin faili kirpiklerin,

Kelimeler kırpar s/öz mahallerinden,

Özneleri söküp atar betimlerimden.

Ama olsun, sen hep öyle süz!

Ben nasılsa sezerim yine

Sehl-i mümtenileri, o güzel gözlerinden.”

İlkbaharın en güzel simgelerinden biri olan ve arka kapak görseli olarak seçilen bir gül motifiyle 29. sayımızın takdimini burada sonlandırıyoruz. Bu zarif arka kapak görselini, Kadınlar Günü dolayısıyla bütün kadın yazar ve okurlarımıza bir hediye olarak düşünebilirsiniz. Biz de her zamanki gibi bütün yazar, şair ve sanatçılarımıza; Helezon’a emek veren yayın kurulumuza; büyük bir özveri ile paylaşımlarına devam eden görsel tasarım ve sosyal medya ekibimize teşekkür ederiz. Bütün dünya kadınlarının günü kutlu olsun. İyi okumalar.

Sağlıcakla kalın!