Diller zaman içinde kendilerini yeniler. Bu yenilenme esnasında bazı kelimeler kullanımdan düşerken bazı kelimelere ise yeni anlamlar yüklenir. Bu arada hem dil içinden yeni kelimeler doğar hem de farklı sebeplerle başka lisanlardan yeni kelimeler dilde kullanıma dâhil olur. Bununla birlikte her birey genel olarak birlikte büyüdüğü ve beslendiği kelimeler ve kavramlarla yoluna devam eder. Çünkü o kelimelerde ve kavramlarda yaşadığı hayatın izleri vardır. Zaman geçtikçe kullanılmayan kelimeler onlar için birer nostalji olur ve yeni nesillere “Biz böyle derdik, böyle ifade ederdik.” gibi anılar aktarır. 

Değişik bilim dallarında kullanılan pek çok kelime, o bilimlerin ilerleyişine paralel şekilde, dil içinde kendine kullanım alanı bulur. Hastalıklar için kullanılan semptom Türkçede belirtidir ve iki kelime de günümüzde kullanımdadır. Bağışıklık kelimesinin yanına immün, teşhis kelimesinin yanına zamanla tanı kelimesi gelmiştir ve hem sözlü hem yazılı dilde hepsi aktiftir. Süreç kelimesi proses ile karşılanır ve düzensizlik aritmi ile ifade edilir. Bazı bilimsel durumlar ise farklı kavramlarla ifade edilir. Mesela, yer biliminde minerallerden oluşan kütlelere kayaç denirken kimyada bir maddenin daha basit bileşenlerine ayrılarak görüntüsünde ve yapısında oluşan değişimlere bozunma adı verilmiştir. Cümle anlamı ve bağlam arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalına edim bilimi denilmiştir. 

Bilim dili ile günlük dil arasında pek çok farklılık vardır. Ancak ikisinin de kendi içinde güncel olması şarttır. Dilin en önemli yönü, nesiller arası iletişim ve aktarım olduğu için yeni yetişen nesillere aktarılmak istenen mesajların sağlıklı ve doğru bir şekilde iletilmesi yine o dilin sistemi içinde olacaktır. Kelimeler, gösterge bilimi terimiyle birer kod olarak tanımlanır. Her dil kendi içinde de kodlar barındırır ve bu kodlar nesiller arası iletişimde önemli rol üstlenir. Çözülemeyen kodlar ise iletişim sağlamaz ve bu noktada kopukluklar başlar. 

Konuyu günlük dilin işleyişi içinde örneklendirmeye çalışalım: Örnek ve misal kelimeleri aynı görevde kullanılır ancak örneklendirmeye çalışmak yerine misallendirmeye çalışmak kullanımı zorlama olur. “Günümüz Türkçesi açısından konu ile ilgili bazı örnekler” cümlesinde örnek yerine misal de kullanılabilir ve bu güncel dilde bir tercihtir. Burada tercih kelimesi yerine seçim denilirse bu da Türkçe konuşan pek çok sosyal yapı için zorlama olur. “Seçimlerde istenilen sonuçlar alındı” cümlesinde ise seçim yerine tercih kullanılamaz. Yani dil kendi akışı içinde doğru anlamlarla kullanılmalı ve o kendi anlam alanında değerlendirilmelidir. Bu cümlede anlam yerine mana kullanılırsa yine zorlama olur. Çünkü anlam alanı bir kalıp olarak dilsel bir değerdir. Bu cümlede dilsel değer yerine dilsel olgu da kullanılabilir. 

“Güncel olayların etkisi ile içine kapandı.” cümlesinde etki yerine tesir de kullanılabilir. “Konunun etki-tepki kanununa bakan yönünü de değerlendirmek gerek.” cümlesinde etki yerine tesir kullanmak mümkün değildir. Yine sıfır (0) etkisiz eleman ifadesinde tesirsiz eleman denilmez. Uygun olan yerlerde hem tesiri hem de etkiyi kullanmak dilin zenginliğini gösterir. “Bu ilaçların tesiri/etkisi iki haftadır.” cümlesinde iki kelime de dilin güncelliğine uygundur. Ama ilaç için yan tesir yerine yan etki gibi bir kullanım olmadığı gibi sosyal ortamlar için kullanılan etkileşim yerine tesirleşim de kullanılmaz. Bilimsel bir kavram olan plasebo etkisi yerine plasebo tesirini kullanmak, daha iyi anlaşılır olmayı ya da yazının daha akıcı olmasını sağlamaz.    

“Matematik sorununu çözmek ya da problemini çözmek” ifadesinin ilkinde matematik dersi ile ilgili bir çıkmaz vardır. İkincisinde bir matematik sorusunun çözümü söz konusudur. Ayrıca çözmek yerine bitirmek, halletmek, sonlandırmak, üstesinden gelmek gibi arklı kelimeler de kullanılabilirdi ama bunların kullanılabileceği bağlamlar farklı olacaktı. “Sorunlarla baş etmek gerek” ifadesinde sorun; sıkıntı, dert, zorluk gibi anlamlara gelir. “Benim meselem bu değil” denildiğinde de farklı bir duygusal vurgu görülür. Olay daha öznel bir alana kaymıştır. “Problemlerin çözümü için zaman gerek” denildiğinde ise sorun kelimesinde olduğu gibi sıkıntılar, zorluklar anlaşılır. Sorun ve problem kelimeleri dilde bir üst kavram durumundadır. Burada kültürler devreye girer ve dil bireylerin genel algısına göre şekillenir. Türkçe kullanıcıları kelimelerin kullanım sahasında başka kelimeyi yok saymadan kendi kültürlerine uygun şekilde dolaşırlar yani anlam kazanmış kelimelerin dünyasına müdahale etmezler. Müdahale etmek yerine karışmak kelimesi de kullanılabilirdi. Bu da bir tercih meselesidir. Ama müdahale etmek anlam olarak üst bir etkiyi gösterirken karışmak her seviyeden olabileceği anlamını da verir. Anne çocuğuna “Sen bu işe karışma!” yerine “Müdahale etme!” demez mesela. 

“Allah mükâfatını bol versin!” cümlesinde dinî bir terim olarak uygun düşen mükâfat, “Törende pek çok mükâfat verildi.” cümlesinde anlamsız kalmaktadır. Bu konseptte ödül kelimesinin kullanılması gerekmektedir. Konsept kelimesi yerine bağlam da kullanılabilirdi ve doğru olurdu. Kur’anda geçen “Böylece Allah iman edip yararlı işler yapanları ödüllendirir.” (Sebe suresi: 4) ayetinde ceza kavramının karşılığında ödül kelimesi kullanılmıştır. Benzer bir kullanım da onore etmek, onurlandırmak, şeref vermek, mutlu etmek ifadeleri arasında da görülür. Onore etmek ifadesi TDK’da geçmese de konuşma dilinde vardır. “İnsanları onore etmek güzel bir davranıştır.” denilebilir. Bu kullanım daha çok moral vermek, değerli hissettirmek anlamındadır. Diğer kullanımlar ise genellikle 1. tekil ya da çoğul şeklindedir. “Beni onurlandırdınız, şeref verdiniz, mutlu ettiniz!” gibi. 

“O günleri hatırladım.” cümlesindeki hatırlamak kelimesi akla getirme anlamındadır. Zaten hatıra kelimesi de akla getirmek fiilinden somutlaşmış bir isimdir. Cümledeki hatırlamak yerine anmak, anımsamak da kullanılabilirdi. Nitekim bazı Kur’an meallerinde zikr kelimesinin tercümesinde anmak kullanılır. “Kitapta İdris’i de an.” (Meryem suresi: 56) ayetinde olduğu gibi. Burada hatırla fiili uygun düşmez. “Hatırladın değil mi o günleri?” cümlesinde anımsamak fiili de kullanılabilir. Bu noktada anımsama ya da hatırlama savunmasına gerek yoktur ve burada savunma yerine müdafaa kullanmak akışa uygun düşmezdi. “Bu noktada anımsama ya da hatırlama müdafaasına gerek yoktur.” günlük dil akışı içinde yer bulamaz. Günümüz Türkçesinde hukuki bir terim olan nefsî müdafaa yerine kişisel savunma kullanımı yoktur. “Vücut müdafaası için alınan ilaçlar” ifadesinde müdafaa yerine savunma daha güncel bir kullanım olacaktır. Güncel Türkiye Türkçesinde savunma sporları yerine müdafaa sporları veya savunma oyuncusu yerine müdafaa oyuncusu demek de uygun olmaz. Ancak Azerbaycan Türkçesinde müdafaa olarak kullanımı günceldir. Klişe bir söylem hâline gelmiş olan “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” ifadesinde kelime değişikliğine gidilemez. 

Farklı bir örnek: Söylem ve fiil uyumsuzluğu ifadesinde fiil yerine eylem olmalı idi. Çünkü günümüz Türkçesinde söylemin karşılığı fiil değil eylemdir. Ayrıca illa fiil kelimesi kullanılacaksa karşısına söylem değil ifade, ibare gibi kelimeler gelmeli idi. “Bir ferdî tarafı var bir de toplumsal tarafı.” cümlesinde ya ferdî kelimesi kişisel olacak ya da toplumsal kelimesi yerine içtimai kelimesi kullanılacaktı. Ferdî kelimesi yanında kişisel veya bireysel kelimelerinin kullanımı dili anlam olarak da zengin kılacaktır. Çünkü ne ferdî kelimesi kişiselin tıpkısıdır ne de kişisel kelimesi bireysel kelimesinin. Her bir kelime kendi anlamı içinde başka kelimelerle yeni terkipler, tamlamalar veya söz grupları oluşturur. Bireysel hayat, bireysellik, bireye özgü gibi kullanımlar yerine ferdî hayat, ferdiyetçilik, ferde özgü gibi kullanımlar güncel dilin akışında fazla yer bulamaz mesela. Kişisel oluşumlar, bireysel tercihler gibi söz grupları da zamanla kendi mecrasında oluşmuştur. Ferden ferda kalıbı da değişime uğramadan devam etmek zorunda olan bir kalıptır. Ancak bu kalıbın yanında tek tek ikilemesi getirilebilir.  

Konuyla ilgili daha pek çok misal vermek mümkündür. Ancak verilen misaller yazının genel hedefi için yeterli olacaktır. Zaten bu yazıda temel konu; dilin sağlıklı kullanımı, kelimelerin kendi anlamları içinde yerli yerinde olması, dilin zenginliğine engel olacak süreçlerin dile yaşatılmamasıdır. Nesiller arası aktarımlarda her konuda titiz olmak gerektiği gibi dil konusunda da gerekli hassasiyetler gösterilmeli ve ifrat ve tefrite/aşırılıklara girilmeden orta yolda devam edilmelidir.