eflatun gölgeli kaldırımlarda yürüyorum

gün batımı sokaklarında efsunlu şehrin 

mevsim sonbahar, içimde sarımtırak bir ayaz

nazenin bir meltem okşuyor başımı

bir işve yetim hislerimde, pek bir naz

eteklerimi hatmi çiçeklerinin kıyısında sürüyorum.

güneşin son ışıkları sallanıyor turuncu dallarda

gece karanlıklarıyla aşık atarcasına

yollarda dalga dalga, sade gülücükler

müşfik buselerden nasipleniyor adımlarım

göç rotası topraklara katarcasına

gam defterini savruk yapraklara dürüyorum.

renk renk sayıyorum: beyaz, pembe, kırmızı…

siliniyor kalbimden kök salmış kamu ağrı, sızı

dili çözülüyor sanki çocuksu hülyalarımın

bir yetkin enstrüman, bir mahurbuselik beste

ilhamlar damlıyor üstüme tor ve aheste

her dokunuşta küllenmiş anıları yeniden kürüyorum.

taze sürgünlerinde zinde bakışlar güze rağmen

başlarında mevsimin en gözde kelebekleri

nasıl da çeliyorlar gönlümü birden

şu gülendam hatmi çiçekleri!

dingin bir iklime uğruyor o an ömrüm

aşkın sonsuzluğa akan peteğini örüyorum.

gözlerime ela sırlar doluyor bedelsiz

eşref mesabesinde sanki kol saatim

dilimde şehir masalları, cadısız ve devsiz

şiirimsi bir hatıra eşiğinde alcea’lar

dökülüyor eteğime kayra gibi azar azar

ruhumu aşkın bir neşenin resminde görüyorum.

veda ediyorum bir bir nasır tutmuş kederlere

tevekkeli demiyorum; hatmi çiçekleri ekmeli her yere.