Bir filmi etkili kılan pek çok unsur vardır. Öncelikle senaryosu, ardından o senaryoya hayat veren oyunculuklar ve elbette yönetmenin hikâyeyi anlatırken seçip kurguladığı görüntüler… Tüm bunlar hiç itiraz kabul etmez unsurlardır ama bazen akla ilk gelmese de en az onlar kadar önemli bir diğer etken vardır ki o da müziktir.

Müzik her şeyden önce filme karakter ve kimlik kazandırır; ruhun gıdası olduğu gibi sinemanın da gıdasıdır hatta bazı filmler vardır ki müzikleri onların önüne geçmiştir. 

Şimdi ekranda akıp giden sahneleri müziksiz izlediğinizi hayal edin. Mesela; Adile Naşit zil çalıp merdivenlerden inerken Hababam Sınıfı’nın o hızlı çalındığında neşeli, yavaş çalındığında hüzünlendiren müziği olmasın ya da Selvi Boylum Al Yazmalım’da iki âşık karşılaştıklarında iç sesleri ile konuşurken Cahit Berkay’ın o meşhur melodisi duyulmasın, sizce filmden geriye ne kalır?

Müzik ve sinema arasındaki ilişki sinemanın icadıyla birlikte başlamıştır. Başlarda sessiz çekilen filmler projektör makinesinin çok ses çıkarması ve karanlık bir ortamda seyircinin sıkılmaması için müzikle gürültü kapatılmaya ve seyirci şenlendirilmeye çalışılmıştır. Bunda ilk sinema salonlarının aynı zamanda canlı müzik yapılan kafeler olmasının da elbette etkisi vardır.

1913-1927 arasını içeren sessiz sinema döneminde film oynarken bir köşede oturan piyanist, kafasına estiği gibi çaldığı müziklerle seyirciyi sıkıntıdan kurtarmaya çalışan biriyken zamanla paket besteler düzenlenmeye başlanmış ve neşe, heyecan, korku gibi sahnelerde bu müzikler çalınır olmuştu.

Bir süre sonra hangi sahnede hangi müziğin çalınacağı bilinip monotonluğa düşülünce ilk film müzikleri de şekillenmeye başlamış oldu. 1930’larda sesli film dönemine geçilince film müziklerinde de ciddi gelişmeler kaydedildi. Sinema bu dönemde ilk defa müzikallerle tanıştı. Müzikallerin başarılı olmaları üzerine artık klasik müzik parçalarının yerine ünlü şarkıcılar ve filmleri popüler hale getiren şarkılar dönemi de başlamış oluyordu. Frank Sinatra’nın “Singing in the rain” şarkısı, o dönemin hafızalara kazanan en başarılı eserlerinden biri olmuştu.

1933’te King Kong filminin müziklerini yapan Max Steiner ile sinemanın altın çağının da başladığı kabul edilir. Bu film, daha sonra gelecek film müzisyenlerini etkilemiş ve onlar için çok başarılı bir örnek olmuştur.

Zamanla film müzikleri sadece fon olarak kullanılma fonksiyonlarından kurtulup filmin başta saydığımız temel unsurlarından biri hâline gelir. Hitchcook’un Psycho filmindeki ünlü duş sahnesinde çalan “uyumsuz sesler”den oluşan müzikler öyle bir sükse yapar ki bir dönem bu tür müzikler moda hâline gelir.

Günümüzde kullanılan “tema” müziği ise Nino Rota’nın Baba filminin müziklerini yapmasıyla doğar. Bu alanda onu Spilberg’in 1975 yılında çektiği Jaws filmi takip eder. Filmin müziklerini besteleyen John Williams, o yıl Oscar kazanır ve iki yıl sonra da dönemin kült filmi Star Wars’ın tema müziklerini besteler. Williams aynı zamanda Schindler List, Indiana Johns ve Süperman’in de bestecisidir. 

Dönemin bir başka besteci starı ise Ennio Morricone’dir. Özellikle Western filmlerinin en iyilerinden kabul edilen İyi, Kötü ve Çirkin ile Birkaç Dolar İçin” filmlerinin müzikleriyle adını duyuran Morricone, daha sonra Kill Bill’in müzikleriyle de ismini tarihe yazdıran bir besteci olmuştur.

Tüm bu efsane film müziklerine “Çağrı, Cesur Yürek, Görevimiz Tehlike, Titanik, Son Mohikan, Karayip Korsanları, 1492, Pulp Fiction, Çingeneler Zamanı, Desperado…” gibi unutulmaz film müzikleri de eklenebilir.

Film müziklerindeki profesyonelleşme “soundtrack” çalışmalarıyla birlikte âdeta sinemadan bağımsız olarak yol alıp kendine yeni bir alan da açmıştır. Filmle aynı anda piyasaya sürülen soundtracklar filmde yer almayan müzikleri de içerdiğinden ilgi çekmiş hatta film gösterime girmeden bazı film albümleri önceden satışa çıkarılmıştır.

Popüler hâle gelen bazı film müzikleri ünlü şarkıcıların albümleriyle yarışır olmuş; mesela, Karayip Korsanları’nın müzikleri düğün salonlarından ödül törenlerine; mezuniyet gecelerinden ana haber bültenlerinin jeneriklerine kadar pek çok farklı alanda kullanılmaya başlanmıştır.

Türkiye’ye baktığımızda ise Muhsin Ertuğrul’un çektiği İstanbul Sokakları’nın ilk sesli sinema olduğunu görürüz. Filmde müzik olarak şarkılar, türküler hatta tangolar kullanılırken Cemal Reşit Rey’in Aysel Bataklı Damın Kızı (1934) için yaptığı müzikler de ilk orkestral film müziği sayılabilir. İlginçtir ki bu filmin yeniden gösteriminde bu müziklerin çoğu atılmış ve yerine türküler eklenmiştir.

Türkiye’de profesyonel anlamda ilk kaliteli film müziklerine imza atan besteci ise Moğollar grubundan Cahit Berkay’dır. Özellikle bestelerinde elektronik enstrümanlar kullanması, doğaçlamalı ve melodisiz yapılı besteleri film müziklerine ayrı bir hava katmıştır.

Türk sinemasının belki de müziğe doyduğu yıllar 70’lerin ortalarında başlamıştır. Özellikle arabesk müziğin yaygınlaşması, piyasaya çıkan her albümün şarkıcılarının başrolde oynadığı filmlere dönüşmesi kaliteyi de düşürmüş ve müziğin sıradanlaşmasına yol açmıştır.

Bu dönemde Emel Sayın, Neşe Karaböcek, Gönül Yazar ve Orhan Gencebay’ın oynadığı filmler arabesk film furyasının başlangıcını oluşturur.

80’li yıllarda ise kısa bir süre özgün müzik hareketi sinemaya etki etmeye çalışsa da fazla uzun sürmemiştir. Melih Kibar, Atilla Özdemiroğlu, Zülfü Livaneli, Timur Selçuk ve Yeni Türkü bu dönemde öne çıkan isimlerdir.

90’larda Tuluyhan Uğurlu’nun İstanbul Kanatlarımın Altında filmi için yaptığı soundtrack, filmle birlikte piyasaya sürülen ilk çalışmadır. Ardından Erkan Oğur’un Eşkıya için yaptığı albüm onu takip etmiştir.

Artık günümüz seyircisi sinemayı tek başına değil, senaryo, oyunculuk, görsellik ve müzikleriyle birlikte değerlendirmekte ve doğal olarak müzik sinemanın temel taşlarından biri sayılmaktadır.  Zaten sinemaya “yedinci sanat” denmesinin bir nedeni de görselliğiyle büyülemesinin yanında izleyiciye işitsel bir şölen de sunmasıdır. Başta saydığımız temel etkenler sinemanın vücudu ise müzik de ruhudur ve bu yüzden sinemadan müzik çekilirse ruhu da öldürülmüş olur.

.

.

.

.

.

Kaynaklar

1. A, Pınar. (2013). Sinema ve Müzik; Kısa Bir Tarihsel Bakış. İdil Dergisi, 2 (7), 135-148.

2. Çevikalp A. (2016). Müzik ve Sinema Arasındaki Mükemmel Bağ. Haberturk.com

3. Kabataş M. (2017). Müziğin Sinema Üzerine Etkisi, Doğu Anadolu Sosyal Bilimlerde Eğitim Dergisi, 1(2), 37-46.

4. Sağcan T. (2008). Sinema ve Müzik. Sinemalar.com