Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (1799-1837), Rus ve dünya edebiyatının önde gelen isimleri arasında yerini alan önemli bir şairdir. Şiir yönü daha önde olan sanatçının roman, hikâye, masal gibi türlerde de eser verdiği bilinmektedir. Şiirlerin çeviri sorunu nedeniyle dış dünyada daha çok roman ve hikâyeleri ile bilinir. Zaman zaman Osmanlı ve İran kültürleri ile tanışma fırsatı bulan şair, oralardan edindiği izlenimleri de eserlerine yansıtmıştır. Şiir konusunda yaşadığı ilginç bir tecrübesi vardır. Bir Osmanlı paşası ile karşılaşan Puşkin, onunla sohbet etme imkânı da bulur. Paşa, Puşkin’in sanat yönünü bildiği için ona şu sözlerle iltifat eder: “Bir şairle karşılaşmak her zaman hayırlıdır. Şair, dervişin kardeşidir. Onun ne vatanı vardır ne de dünya nimetlerinde gözü. Biz zavallılar şan, iktidar ve para peşinde koşarken o, yeryüzünün hükümdarlarıyla aynı sırada durur ve herkes onun karşısında saygıyla eğilir.” Osmanlı paşası, sanata bakışını net bir şekilde ortaya koymuş ve Puşkin’i şaşırtmıştır. Zira Puşkin’in “Paşanın tam bir Doğulu olarak söylediği sözler hepimizin hoşuna gitti.” (Puşkin, 2020 s. 548) şeklindeki ifadesi, Türk paşasının görüşlerine olumlu bir biçimde yaklaştığını göstermektedir.

Puşkin yine bir gezi sırasında İran saray şairi Fazıl Han ile karşılaşır. Bu karşılaşmada hiç unutmadığı bir olayı şu şekilde aktarır: “Kafile subayı, İranlı saray şairini gördüğünü söyledi ve isteğim üzerine beni Fazıl Han’la tanıştırdı. Çevirmen yardımıyla, tumturaklı bir Doğulu tavrıyla söze başlamıştım ki Fazıl Han, benim saçma sapan sözlerime akıllı uslu karşılıklar verince ne kadar utandım! Beni Petersburg’da yeniden göreceğini umuyor, görüşmemizin kısalığından hayıflanıyordu. Kızarıp bozardım. Şakacı, tumturaklı konuşma tarzını bırakarak normal bir Batılı gibi konuşmak zorunda kaldım. Böylece de biz Ruslara özgü o alaycılığın cezasını çekmiş oldum. Bundan böyle insanları kafalarındaki papağa ya da tırnaklarındaki kınaya bakarak yargılamayacağım.” (2020, s. 511). 

Puşkin’in şiirlerini dillere dolayan evrensel bakışın yanında devrin baskıcı sistemine başkaldırı özelliğidir. Bu şiirlerinde onun sanat anlayışını okumak da elbette mümkündür. Ruslan ve Ludmila adlı eserinde Rus şairi Jukovski’yi Yunan şairlerinden Orpheus’a benzetirken aynı zamanda şiir sanatına dair görüşlerini de dile getirmiş olur (2017, s. 61).

“Şiirin olağanüstü dehası, 

Gizemli imgelerin ozanı, 

Aşkın, hayallerin ve iblislerin, 

Cinlerin ve cennetin sadık sakini 

Ve uçarı esin perimin 

Sırdaşı, koruyucusu ve eğitmeni! 

Bağışla beni Orpheus’u kuzeyin,

Bu eğlenceli hikâyemde 

Şimdi peşinden uçup gittiğim 

Ve kaprisli esin perimin lirini de 

Bu güzel yalanla açığa vurduğum için”

Şair Kolomna’daki Küçük Ev adlı şiirinde şiir yazma sanatına dair görüşlerini de izhar etmiş olur. (2012, s. 213)

“Dört duraklı vezinden artık usandım:

Bunu herkes kullanıyor. 

Bırakmanın vakti geldi… 

Zaten benimle teklifsizce yaşar uyaklar; 

İkisi kendiliğinden gelir, üçüncüyü doğurur. ”

Şair başka bir yerde (2012, s. 213), şiirdeki kafiyelerle ilgili olarak fiil kullanımının, daha yalın bir biçim ortaya koyduğu görüşünü savunmakta ve bu yenilikçi görüşlerini şu dizelerle ifade etmektedir:

“Genellikle ben böyle yazarım. Niye? 

Söyleyin; bizler çıplağız gerçekte. 

Uyaklarda fiil kullanacağım bundan böyle. 

Kibirlenip çürüğe çıkarmam onları ben, 

Ağır yara almış acemi erler gibi öyle”

Puşkin’e göre şair, kelimeleri güzel bir beceri ile düzene koyan, belirli bir sistem altına alan Timur gibi, Napolyon gibi büyük bir ordu kumandanına benzer. Bunu da şu mısralarla dile getirir:

“Her şey sendedir, sende; büyük mahkeme sensin, 

Eserine, elden çok, kıymet biçebilensin, 

Söyle ey titiz şair, sen ondan memnun musun? 

Memnunsan, kalabalık varsın küfretsin sana…”

Mısır Geceleri öyküsünün baş karakteri Çarski, şiir yazmak ve yazdıklarını yayımlamak konusunda mutsuzluk yaşayan biridir. Şairlikle anılan birinin hayatı boyunca yaşayabileceği çok çeşitli sorunların ele alındığı öyküde Çarski, şairliğin beraberinde getirdiği ünvanlardan kurtulabilmek için yoğun bir çaba harcamaktadır. Buna göre Puşkin sanatı şairlikte özdeşleştirmiş görünmektedir.

Bülbül ve Gül şiiri, onun Doğu edebiyatından da etkilendiğinin açık göstergesidir. 

“Çöker bahçeye bir sessizlik, ilkbaharın sisli gecesinde,

Öter bir garip yavru bülbül beyaz gülün üstünde,

Lakin bunu narin gül ne duyar ne de anlar,

Ancak aşk türküsü içinde uyur gül, yaprağını sallar,

Ne ötersin sen garip bülbül bu duygusuz güzele?
Kendine gel, sen şairsin! Neye heveslenirsin öyle?

Şair nedir bilmez o, seni asla anlayıp dinlemez,
Bir baksana-çiçek açmış, ötersin de cevap vermez.” (1827, Rusçadan çeviren: Mehmet İmir)

Puşkin’in Goryuhino Köyü Tarihi öyküsündeki anlatıcı karakteri, daha çocukluk döneminden edebiyat eserleri yazmak ister. Piyade alayında subay olan anlatıcı, anne ve babasının ölümü nedeniyle görevinden ayrılarak ata yurdu köyüne yerleşir (Puşkin, 2020, s. 157-158). Anlatıcı; şiir, trajedi, balat, hikâye ve diğer düz yazı türlerini deneyerek temel yetkinliğinin hangisinde olduğunu belirlemeye çalışır (Puşkin, 2020, s. 163). Öykünün ilerleyen bölümlerinde, kendi karakterine en uygun anlatı biçiminin, yerel tarih yazarlığı/araştırmacılığı olduğuna kanaat getirir. Bu espri, şairin tarih ile olan iç içe durumunu gözler önüne sermesi açısından önem arz eder. 

Puşkin’in düşünce dünyasını oluşturan farklı bir yönü de siyaset halk ilişkilerinin işlendiği Boris Godunov adlı tragedyada ahlaki konular üzerindeki görüşleridir. Eserde başrahip ve patrik gibi karakterler arasında geçen konuşmalarda, dinî şiirler yazmak veya okumak suretiyle genel kültür sahibi olunacağı, dinî ve tarihî bilgilerle kişinin kendini yetiştirmesinin mümkün olduğu görüşleri öne çıkmaktadır. Edebî kabiliyetin ve çabanın ilahi bir vergi olduğunu da ifade eden şair, bu verginin edebiyat dünyasını zenginleştirdiğini da savunur.  

Puşkin, yönetim tarafından sansüre uğrar ama fikirlerini yaymaktan geri durmaz. Özellikle tarih bilgisinin önemine dikkat çeker. Gogol’un Ölü Canlar isimli eseri, tarihî bir özellik taşır ve bunun temeli Puşkin etkisi ile atılmıştır. Puşkin’in fikirlerini benimseyen Gogol, tarihi araştırma ve incelemeleri kapsamında edindikleri gerçeklikleri Ölü Canlar’a, gerçekçi bir biçimde yansıtmıştır.

Onun eserlerinde bir çeşit burjuva tiplemesi de dikkat çekmektedir. Yevgeni Onegin’de Cimri Şövalye, Yahudi rehinci Solomon, Dubrovski romanında geçici hevesler peşinde koşan ve gösteriş düşkünü Vlademir Dunrovski, Mısır Geceleri öyküsünün açgözlü, mal düşkünü, para seven İtalyan karakteri, Bir Kitap Satıcısının Şairler Konuşması eserindeki satıcı karakterleri bu konuda örnek olarak verilebilir. Bu tiplemeler ve şiirleri nedeniyle çok sevilen ve okunan şairin etkisi bir yere kadar beklemiş, sonra da iktidar eliyle bitirilmek istenmiştir. Onun etkisi ile meydana gelen Dekabristler hareketi kısa sürede bastırılmış ve failler sürgün edilmiştir (Miziev ve Necdet, 2003, s. vii). Bu hareketin etkisinin devam edeceği korkusu ile çarlık askerlerinden keskin nişancı D’Anthes’in Puşkin ile irtibatı sağlanmış ve bu nihayet düelloya kadar gitmiştir. Bu düelloda aldığı yara sonunda başlayan tedavi süreci de çok tartışmalara konu olmuştur. 

Kısa bir süre sonra, Puşkin’in yazgısına oldukça benzeyen bir ölüm, rejim karşıtı ve Puşkin ile yakın görüşteki bir diğer şair (aynı zamanda subay) olan Lermontov’un başına gelmiştir. Lermontov’un, Puşkin’in ölümü üzerine kaleme aldığı Şairin Ölümü adlı şiiri, Rusya’nın her yerinde büyük bir heyecan yaratmıştır. Lermontov’un şiiri, Petersburg’da dilden dile yayılmaya başlayınca kentin yöneticileri durumdan endişelenerek ihbarda bulunmuştur. Bunun sonucunda da Lermontov sürgün edilmiştir. 

Şairin Ölümü

Helak oldu şair! 

Haysiyet esiriydi. 

İftiraya kurban gitti. 

Göğsünde bir kurşun, intikam arzusuyla,

Mağrur başı eğik şimdi 

Şair ruhu kaldıramadı, 

Aciz itham ayıbını. Âlem yargısına baş kaldırdı. 

Yalnızdı hep… ölü şimdi! Öldürüldü! 

Neyine hıçkırıklar. 

Boş övgü korosu kime? 

Acınacak gerekçelere (1837, Rusça aslından çeviren: Melaike Hüseyin)

Kaynakça

Keskin, U. (2020). Puşkin’in sanatsal yetkinliklere ilişkin görüşleri üzerine bir inceleme. Kayseri Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi2(2), 98-113.

Keskin, U. (2021). Puşkin’in Eserlerinde Yetkinlik Arayışı: Paul Valery’nin Sanat Görüşü Eksenli Değerlendirmeler. 19 Mayıs Sosyal Bilimler Dergisi2(1), 196-215.

Miziev, K. & Necdet, A. (2003). “Sunuş”, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, Aşk Şiirleri içinde, (Çev. Kanşaubiy Miziev ve Ahmet Necdet), Everest Yayınları, İstanbul, (ss. v-viii).

Puşkin, A. S. (2012). Poemalar. (Çev.  K. Yükseler). Yapı Kredi Yayınları. 

Puşkin, A. S. (2017). Ruslan ve Ludmila. (Çev.  K. Yükseler). Yapı Kredi Yayınları.