Fiiller, anlam bakımından genelde üç kategoride incelenir. Bunlar; iş, oluş ve durum fiilleridir. İş fiilleri hareket anlamı taşıyan, etken ve nesne alan fiilleri kapsar. Oluş fiilleri belli bir sürece bağlıyken, durum fiilleri ise sabitlenmiş veya özellik hâline gelmiş durumları ifade eder. Fiillerdeki bu kullanım, hemen her dilde ortak olmakla birlikte dilin kendi işlerliği içinde farklılıklar gösterebilir. 

Öncelikle hiçbir fiil failsiz olmaz. Kim ve ne soruları bu konunun en sağlam kanıtlarıdır. Her dilde var olan dönüşlü fiil anlamı, biraz farklı düşünmeye yol açsa da yine fail bellidir. “Dövünmeye gerek yok.” cümlesinde yapılan eylem, kişinin kendisi üzerindedir ve fiil geçişli değildir; eylem kendi kendine anlamı vermektedir. Edilgen formdaki fiillerde de fail söylenmez ama cümlenin söz diziminden eylemin kim ve ne tarafından yapıldığı belli olur. “Mahkûma işkence yapılmış.” cümlesinde olduğu gibi. Bu cümlede öge olarak özne yoktur ama failin bir insan olduğu bellidir. Kısaca bir fiil cümlesinin öznesi yazılmamış olabilir ama failsiz olmaz. 

İş ve eylem bildiren fiiller, geçişli yani nesne ala(bile)n fiillerdir. “Bulutları izliyor.”, “Her şeyi O yarattı.”, “Denizlerden getirdi.” cümlelerinde olduğu gibi. Durum fiilleri, geçişsiz yani nesne ihtiyacı olmayan fiillerdir. “Mışıl mışıl uyuyor.”, “Ayağa kalktı.” gibi. Oluş fiilleri zamana bağlı fiiller olarak daha çok tabiat içinde meydana gelen değişimlere bağlıdır. Sararmak, kızarmak, ağarmak, olgunlaşmak vb. gibi. Bu fiiller geçişsizdir ve özne konusunda farklı bir durum arz eder. Her fiilin bir faili olması tespitinden yola çıkılırsa mesela bir meyvenin olgunlaşması, çocuğun büyümesi veya havanın ağarması için net bir fail söylemek mümkün olmaz. “Meyve olgunlaştı.” cümlesinde özne meyvedir ama meyve fail değildir. “Çocuk ne çabuk büyümüş.” cümlesinde yine özne çocuktur ama fail değildir. 

Oluş fiilleri için dil bilgisi kaynaklarında “Öznenin bilinçli olmadığı, kendiliğinden gerçekleşen hareketler olduğu, öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişiklikleri bildiren fiillerdir ve zaman içinde kendiliğinden oluşu bildirir.” şeklinde tanımlamalar vardır (Hengirmen, 2006, s. 200). Bu tanımlarda irade kavramından bahsedildiğine göre özne ve fail meselesi de farklı olmalıdır. Yani sürece bağlı ve irade dışında gelişen olaylar için kullanılan eylemlerin olduğu cümlelerde özne olsa bile bu özne, işi yapanı işaret etmemektedir yani fail değildir. Bu durumda bu eyleme başka bir tanım getirmek gerekir. Yani oluş fiillerinde bir tanımlama eksikliği sorunu vardır. 

Dil, bir anlam taşıyıcısıdır. Düşünce de anlamın oluşmasına doğrudan etki edici bir özelliğe sahiptir. Maddi varlıklar için kendi kendine olma cümledeki yüklem ile gösterilse dahi anlam açısından mümkün olmayan bir durumdur. “Yara iyileşti.” cümlesinde yara, bedende gözle görülen bir durumun adıdır ve iyileşme zamana bağlı bir olgudur. “Çocuk sevindi.” cümlesindeki durum ile buradaki durum çok farklıdır. Çocuk, eylem olarak kendi kendine sevinmiştir ve iradi bir durum söz konusudur. Ancak yaranın iyileşmesi kendi kendine olan bir durum değildir. Bu olaya kendiliğinden diye bir tanım getirmek, hayatın tabii akışına ters olur.

Bu durumda insana ait eylemlerle tabiata ait eylemleri birbirinden ayırmak gerekmektedir. Tabiat; inşa edilmiş, bir sistem hâlinde işlerlik kazandırılmış ve buna göre sanki otomatik bir şekilde çalışan bir mekanizmadır. Bu nedenle tabiatta meydana gelen olayları, durumları ifade etmek için bağımlı eylemler gibi farklı bir fiil tanımı kullanmak gerekmektedir. Buna göre insan için kullanılan durum fiilleri için de bağımsız eylem denilebilir. “Diyet yaptı, zayıfladı.” cümlesinde zayıflamak fiili, insanların isteklerine göre değişir yani bir başka özneden bağımsız gelişir. Ancak “Domatesler kızardı.” cümlesinde kızarma eylemi her zaman domatesin iradesi dışında gelişen belli şartlara bağlıdır. Yani kendi kendine olma söz konusu değildir.

Bir fabrikada soğutma işlemi yapılıyorsa işlemi yapan bellidir. “Ürünleri soğuttuk.” cümlesinde özne biz zamiridir, fail ise yetkili şahıslardır. “Havalar soğudu.” cümlesinde özne havalar kelimesidir ancak fail belli değildir. Bu durumda soğuma eylemi için bağımlı fiil ifadesini kullanmak icap eder. Yeryüzünde iklimsel soğuma işlemi, dünyanın dönmesine ve güneşe göre konumuna bağlıdır. Bir fabrikada üretilen ürünlerin her şeyi önceden ayarlanmıştır. Temel maddeleri, katkı maddeleri, renkleri, tatları, şekilleri, hacimleri ve kullanım süreleri gibi. Tabiat da kendi içinde sonuçlar üreten bir fabrika gibi düşünüldüğünde oluş fiillerinin faili konusunda bir çıkarımda bulunulabilir. “Çiçek açtı.” denildiğinde açılan, gözle görülür hâle gelen renkli yapraklardır. O renkli yaprakları tutan bir dal, gövde ve kök vardır. O güzelliğin olması için güneşe, havaya, suya ve toprağa ihtiyaç vardır. Bunların da ötesinde çiçek tohumunda bulunan kodlara ihtiyaç vardır. Çünkü her çiçek türü kendi kodları ile açar. Burada asıl cümle şudur: “Bitki çiçek açtı veya çiçeklendi.” Bu cümlede nesne olan çiçek, “Çiçek açtı.” cümlesinde özne durumundadır ve açmak eylemi bağımlı fiildir. Çünkü özne fail değildir. 

Dili dizge seviyesinde gören, nesneye indirgeyen ve özneden koparan yapısalcı görüşün sonrasında Chomsky’nin derin yapı teorisi ortaya çıkmıştır. Bu teori açısından bakıldığında fiillerin salt bir fiil olmadığı görülür. Her bir cümle kendi içinde farklı anlamlar barındırır. Onun “Görülmeyen Tanrı, görülen dünyayı yarattı.” örnek cümlesi, sözün salt söz diziminden ibaret olmadığını göstermek içindir ve cümlede üç farklı hüküm vardır. Derin yapıda başka anlamlar da vardır. Buna göre “Güneş doğdu.” cümlesi sadece güneşin doğması değildir. “Güneş ufukta belirmiştir.” cümlenin öznesi güneştir ama fail güneş değildir. Çünkü güneş de büyük bir sistemin içinde ışıklı bir çark gibidir. Bu yüzden buradaki eylem sadece oluş fiili değil, bağımlı oluş fiili olmalıdır. 

Bu durumda oluş fiillerinin tanımında da değişikliğe gitmek gerekmektedir. Çünkü hiçbir oluş fiili kendi kendine olmaz. Bu fiiller için öznenin iradesinin olmadığı konusu aynı kalmakla birlikte failin ifade edilmesine ihtiyaç vardır. 

Oluş fiilleri üstte anlatıldığına göre ikiye ayrılır: 1. Bağımlı oluş fiilleri. 2. Bağımsız oluş fiilleri.

Bağımlı Oluş Fiilleri: Öznesi bilinçli olmadığı için kendiliğinden gerçekleşmesi mümkün olmayan eylemlerdir. Bu yüzden zaman içinde oluşması da kendiliğinden olmaya bağlanamaz. Her oluş fiilinin kendi içinde süresi, şartları ve kanunları vardır. Kanunlarda bilimsel formüller vardır. Nihayet bu formüller de fail olamaz. Tabiata mal olmuş eylemlerde şu hakikat rahatlıkla görülebilir: Şuurlu gibi işler yapan şuursuz varlıklar, kendilerinde kanunlarla iş yapan şuurlu birini gösterir. 

Bu metal paslanmış.

Özne: Bu metal, Yüklem: Paslanmış.

Paslanma fiilinde metal edilgen durumdadır, fail değildir. Bu yüzden eylem, bağımlı oluş fiilidir. 

Bağımsız Oluş Fiilleri: Öznesi bilinçli olduğu için eylemin oluşumunda öznenin etkisi vardır. Bu fiillerde de bir süre ve belli kanunlar vardır. Ancak süreç içinde insanın iradesi dâhil olduğu için eylem onunla irtibatlı olarak ifade edilir. 

Çok acıktım.

Özne: Ben, Zarf: Çok, Yüklem: Acıktım.

Acıkma eylemi zamana bağlıdır ama bir insanın (ben zamiri) iradi söylemidir. Dolayısıyla fiil, bağımsız oluş fiilidir. 

Sonuç olarak hemen her dilde var olan bu dilsel sistemin Türkçedeki tanımlanmasında semantik bir sorun yaşanmaktadır. Öyle ki bu sorun sadece bir tanımlama düzeyinde kalmamakta, ana dili Türkçe olan bireylerin düşünce sistemlerine de etki etmektedir. Böyle düşünüldüğünde ise her yıl binlerce öğrencinin eksik ya da yanlış olan bir bilgiyi öğrendikleri görülmektedir.

Kaynak

Hengirmen, M. (2006). Türkçe Temel Dilbilgisi. Engin Yayınları.