kırmızılığın yaktığı yolu alıyorsun
genlerinle övünüyorsun, saçma kırıntılara
toz parçaları Kabil’in üstünden, ruhundan sarkan
ılık sıcağın anlamsız nefsinden ayrılsa da
hâlâ kırmızı ıslanmış bulutların
bırakma beyaz bir güvercini sıkı sıkıya
totemler çağından geriye bir tüydür gerilir
kılıçla, terle, topla, mermiyle sayısız bio hastalık
dünyamış dönüyor Galile bundan sana ne
hiçbir yalan uzun yaşamaz amin
göğü deldi düşen ruhlar iadeli itibardan
tanrı bile bekleniyordu sıkılan son güvercin
beyazı akma’z
o zamandı biliyorum, bedenlerde kanlar
bitti cetvelle parselleri, tepelerinde allı morlu bezler
ve her beze ayrı türkü
kralların tacı donsuz kalınca kuytudaki Demokles kaptı gölgeyi
içmeyecekler ant içtiler
ziftin kuyusunda nöbetteler
şimdi ülkesi herkes mutlu şişmanlar
kocaman selfilerin arkası efektli
yetimlere istesem de dokunamam
küsmeyerek gündüz birbirine gecede
barış kusuyordu eti al-kırmızı
zeytin dizerek gırtlağına hâlâ
bile bile utanmıyordu