
İkimiz bir fidanın güller açan dalı mıyız? Ya da iki gönül bir olunca samanlık seyran olur mu? Yuvayı neden ben yapıyorum bu arada? Yaşım ilerledikçe sorular bir kar yumağı gibi yokuş aşağı yuvarlanıyor. Ben de herkes gibi yılları omuzlamış, kartopunun önünde yokuş aşağı koşuyorum. Ağır yük, yorgunluk, sona yaklaşma duygusu… Saçlarım bembeyaz, eğer kar değilse, yandım!
Hangi açıdan bakacağım olaylara? Her şeyin toz pembe olmadığını görecek kadar grilik var saçımda. Ve gözlerim gölgeleneli çok oldu. Geçenlerdeydi. Marketteydim. Elimde bir paket bisküvi. Almadan önce içindekiler kısmını okumak âdetim… Evet küçük de yazmışlar ama ben ki neleri okudum şimdiye kadar. Okuyamadım! Uzak gözlüğüm var. Yakın gözlüğü takacak yaştayım. Satırlar tozpembe değil.
Dizlerimden tıkır tıkır sesler geliyor. Ağrılar hafif hafif yokluyor. Koşayım desem geçen yıl futbol oynarken sakatlandım. Artık ne yollar ne sahalar tozpembe benim için!
Korkuyorum, bir gün gelir de büsbütün ve tüm açıklığıyla görürsem diye her şeyin gerçek rengini. Gitme vakti midir?
Çekim bilgileri
Kamera: Nikon D90
Lens: Nikon 70-300mm
Diyafram: f /4
Perde Hızı:1/800
ISO: 200
Odak Uzaklığı: 300 mm
Bir karın ağrısında fark ettim, dün.
Gitmek o kadar kolay mıdır?