Toprağın teninde gezmekte yağmur,
Okşuyor rüzgâr utangaç gamzelerini.
Bir senfoni olmuş sesin,
Söylüyor tutuklayan hasretleri.
Kavuşmalar yeşermiş,
Bir ümit esintisinde.
Sümbüller dansa kalkmış,
Süslü ağaçların gölgesinde.
Fener olmuş yıldızlar,
Gece renkli gözlerinde.
Fezadan duyulmuş,
Yazgımız ‘yaşamak’ ismiyle.
Metcezirler çıkmış ansızın kuşatmaya,
Gökyüzü suskun, hüzün sarhoşluğunda.
Kalp kalesi esir düşmüş,
Bu amansız savaşta.
Rüzgârın fısıltısında
Saklanmış son sözlerin.
Gözlerden süzülen yaş,
Kelamı olmuş bu zamansız gidişinin.
Kavuşamadan vuslata,
Silinmiş ufuktan gecenin piri ay.
Yankılanırken vaveylalar,
Güneş hasretin koynunda doğar.
Fezada nam bulur bu biçare yaşantımız,
Hatırlamaz mısın ey dost?
Kardeştir kışa beklenen baharımız,
Bir elvedada saklanmış, her ilk merhabamız.