Serin bir hazan vaktiydi. Sema, solgun bir mendil gibi salınıyor; rüzgâr, maziden kalma bir vedanın izlerini taşıyordu ardında. İçimdeki sükût, kilise çanı misali ağır ve yankılıydı; zaman ise dışarıdan değil, kalbimin dar sokaklarında seğirtip duruyordu. Ne sen vardın o an ne de ben kendime raci idim. Varlığım, kendi gölgesine bile yabancıydı. Senin yokluğun, sıradan bir gidiş değil; içimde asılı kalmış bir mevsim, yaşanmaya cesaret edilememiş bir ihtimalin sedasıydı. Nâr ile nur arasında sıkışıp kalan bir hâletiruhiye içinde senin yokluğunla pişiyor, senin hayalinle serinliyordum.

Bir ses kalır ya bazen geride; yarım bırakılmış bir cümle gibi havada asılı. Senin sesin de öyle kaldı bende; kıyıya vurmuş, geri dönemeyen bir dalga misali. Ne vakit rüzgâr hafifçe esecek olsa, seninle konuşulamamış kelimeler üşüşüyor içime. Her duyuşta biraz daha eksiliyorum. Her susuşta, yokluğun daha derin kök salıyor kalbimde. Senden kalan belki bir çehre değil, göz kapaklarımın gerisinde çınlayan bir eksiklik hissi… Gittin evet ama gidişin, kalışından daha çok iz bıraktı. Bazen bir nazarda, bazen seher vakti düşen bir yıldızda içime sızıyor; ismini anmadan seni anlatıyor.

Zaman aktı mı, yoksa ben mi onun içinde eriyorum, seçemiyorum artık. Günler, birbirinin akislerine düşerken seninle yaşanmamış her an başka bir şekle bürünüyor içimde. Hatıralardan çok, kurulmamış cümlelerin ve muallakta kalmış ihtimallerin ortasında kaldın. Bu yüzden seni yalnız maziyle değil, istikbal ile de özlüyorum. Her yaşanmamış an, senin yokluğunla şekilleniyor ve ben, seni en çok hiç yaşanmamış bir hayatın ağırlığında taşıyorum.

Beklemiyorum artık! Ne bir seda ne bir işaret ne de ismini çağrıştıracak bir tevafuk… Bazı yokluklar vardır, insan onları değiştiremez; yalnızca onlarla yaşamayı öğrenir. Senin yokluğun da öyle. Gece semasına bakar gibiyim;  yıldızsız ama yine de ürkmeden. Çünkü bazı gidişler, ardında bir dönüş ümidi değil; ebedî bir sükût bırakır. Ve sen, içimde tamamlanmamış bir cümle gibi susarak duruyorsun. Sonu getirilemeyen ama silinmesi de mümkün olmayan bir cümle…

Artık biliyorum: Her eksiklik kapanmaz, her boşluk dolmaz. Senin yokluğun da öyle bir şey… Ne zaman unutsam, hiç beklemediğim bir anın kıyısında yeniden beliriyor. Bazen bir nağmede, bazen bir satırın içinde. Ben, seni her defasında yeniden kaybediyorum. Fakat şunu da inkâr edemem: Bütün bu özlemin ardında hâlâ usul usul tüten bir sevda var. Belki ismini anmadığım, belki adına sevgi demediğim ama varlığıma sinmiş, ruhuma işlemiş bir bağ… Belki de bu yüzden hiç tam olamıyorum. Çünkü senin yokluğun, içimde hep bir şeyleri nakıs bırakıyor. Ve ben, her gün biraz daha susarak seni hatırlamaya devam ediyorum.