Birazcık köyde yaşamış olanlar bilir; çeşitli ihtiyaçların giderilmesi üzerine mutat olarak şehre inme günleri vardır. Bayram değilse şayet, pazar günüdür bu. Benim kaldığım yurtta ise pazartesi… Haftanın ilk günü ehliyet sahibi biriyle markete gidilir; ihtiyaçlar giderilir, istekler karşılanır.

Yine bir pazartesi günü gittik alışverişe. Uzun zamandır aklımda olan ama yurtta kalma tutsaklığının verdiği korkaklıktan elimin varmadığı, pencere önüne menekşe alma fikrini vitrindeki 1 avro ibaresini gördüğümde hayata geçirebildim sonunda.

Elimde çiçek… Hem büyük bir heyecan hem de bir canlının sorumluluğunu üstlenme kaygısıyla varmıştım kasaya. Bütün nazıyla almıştım menekşeyi. Artık varoluş hakikatinin yerini, hayatta kalabilme çabası alacaktı.

Çiçek bakılır mıydı bir yurt odasında? Ya saksım var mıydı plastikten çıkarıp yeniden dikecek? En önemlisi, sevgim var mıydı çiçeklendirecek?

Varmış…

Ne eksik ne fazla suladım. İlk günden iyisinden kızıl bir saksı buldum. Toprağını, yerini, ışığını hatta yanına yaklaşanları bile özenle seçtim. Aklıma gelen en güzel ismi verdim: Ahsen.

Ertesi gün açtı ilk çiçeğini Ahsen. Diğer gün ikincisini… Sanırım o, beni daha çok sevmişti.

İçimi bir korku sardı. Ya sevdiği hızla darılırsa bana? Ya hak ettiği sevgiyi veremezsem, kurursa? Ya fazla güzelse yaprakları. Ya günahsa Ahsen’in güzelliği?

Yahut hiç kurumaz, o da hep beni severse?

Menekşe alma fikrinin kalbime düştüğü günden bu yana hiçbir şey değişmemişti. O günkü korku hâlâ içimdeydi. Haklıydım da. Ben, yine o pısırık ve tembel bendim.

Kimsenin görmediğinden emin olduğum karanlık bir gecede, kızıl saksısıyla beraber çöp konteynerinin en karanlık dibine attım onu. Ne de olsa değeri 1 avro idi.

Çekim Bilgileri

Camera: Fujifilm X-A2

Lens: 7artisan 25mm

Diyafram: f8

Perde Hızı: 1/100

ISO: 5000

Odak uzaklığı: 25mm