Mavilikler, duyun sesimi. Durduğumuz yer değişse de yine aynı gökte gözlerimiz.  Nedenini bilemiyoruz, almıyor minik beyinlerimiz. Ama yüreğimiz sızlıyor nedensiz. Tellerle çevrili mahallemiz. Aynı dili konuşamıyoruz öğretmenlerimizle. Oyunlarla anlaşıyoruz, anlamaya çalışıyoruz çaresizce. Bir şeyler böyle olmamalı değil mi anne?  Senin çocukluğun da böyle mi geçti?  Sen de yalnızlığı hissettin mi, minik yüreğin acıdı mı her sabah? Sen de  eğdin mi vaktin yorgunluklarına boynunu? Ağrıdı mı benim gibi kalbin? Her çocuk kimsesiz mi anne, yabancı mı kendi gölgesine bile? 

Her şey o kadar yabancı ki anne! Oyuncaklarım da küstü hayatıma. Onlar bile artık avutmuyor beni. Ağlıyorum ya bazen ben; “Ağlaman için bir sebep yok, yavrum!” diyorsun saçlarımı okşayarak. Ama “Ağlayacak o kadar çok şey var.” diye haykırasım geliyor. 

Bulanık suların çamurlarına gömüldü masallar, ben çocukluğumu orada kaybettim. 

Dilim, oyunlarım, arkadaşlarım, çok sevdiğim beyaz ayıcığım, kapıları açılan kırmızı arabam… Hepsi yollara saçıldı anne! 

Kendim olmak istiyorum. Kendime gelmek istiyorum. Buralarda ne arıyoruz biz? Neden terk etti bizi evimiz? Buradaki çocukların söylediği şarkıları söyleyemiyorum, dilim dönmüyor,  anlamıyorum. Yoruluyorum anne, yoruluyorum.  

Tellerle örgülü olmasın dünyam. Takılmasın düşlerim demir parmaklıklara. Demir kaldıraçlı kapıdan girmeyelim sokağımıza. Birileri beklemesin kapımızda. Boynu bükük olmasın çocukların.  Bir şeyler benim dünyam değil gibi geliyor bana. Bakma sen benim küçük olduğuma. Biliyorum, hissediyorum. Senin gözlerinden okuyorum. Gözyaşlarından anlıyorum. Bir şeyler yarım, çok şeyler eksik, bir şeyler kalbime büyük. Tonlarca yük anne, tonlarca yük!

Hani çocukların büyükanneleri, büyükbabaları, amcaları, teyzeleri oluyor ya aynı sofraya oturdukları. Aynı sofra etrafında kocaman bir sevgi oldukları. Konuşup gülüştükleri… Neden benim sofram sessiz? Kitaplar, filmler öyle diyor ya anne. Ben neden onlara dokunamıyorum,  sarılamıyorum boyunlarına?  

Soğuk anne, cam soğuk, ses boğuk…  Sesler titriyor camdan konuşurken benimle.  Neden gözleri yarımmışım gibi takılıyor bana? Söyler misin, nerde kaldı olması gerekenler, gelmesi gerekenler? Kanatlarım olsa tel örgüleri aşar ve soğuk  kapıların olmadığı evimize uçar mıyız?  Ben oynamak istemiyorum, survivor istemiyorum, yarışma istemiyorum, ödül de istemiyorum. Ben sadece odamı, yatağımın sıcaklığını istiyorum. 

Özgürlük,  sadece özgürlük istiyorum kendi bahçemde. Toprağımıza dokunmak istiyorum.  Topraktan kalpler yapmak istiyorum. İçine sevgi koyup kötü adamların içine takmak istiyorum.  Olmaz mı anne? Çok mu zor? Yardım eder misin? Yoruldu minik yüreğim.

Yarın da güneş doğacak ya. O zaman daha bir güzel olacak. Biliyorum, minik yüreğim sımsıcak olacak. Sen de güleceksin anne. Biliyorum. Ben de güleceğim. Bu şarkıları ben de söyleyeceğim. Sen yine de bana bir masal anlat. Hadi, uyuyalım anne.