Her gün alışkın olduğu üzere, dağınık bir evi sabahleyin nasıl bıraktıysa akşam aynı şekilde teslim alıyordu. Mutfakta biriken birkaç kahve fincanı, salondaki kanepenin üzerine dünden çıkardığı elbiseleri, orta sehpada unutulmuş atıştırma tabakları…
Sabah kahvaltısı sadece kahve ve yolda giderken aldığı bir simitten ibaretti. Ev ve iş yeri arasındaki bu kısa mesafeyi yürüyerek katederdi. Öğle yemeğini iş yerine yakın bir yerde yer, akşam öğününü meyveyle geçiştirir, bu yüzden de pek bulaşık olmazdı. Evdeki bulaşık makinesi, mutfakta yalnızlığına terk edilmiş bir vaziyetteydi. İlk zamanlar onu kullanmıştı ama bir haftada zor dolan makinede bulaşıklar artık küflenmeye başlamıştı.
Eve gelince sıcak çayını alır, akşamın yalnızlığına sığınmış bir vaziyette odanın ışığını kapatarak uzakları seyrederdi. Bu ev kendisini tanıdığı yerdi. Bazen gençliğini bazen çocukluğunu şu küçücük evde konuk eder, onlarla konuşurdu. Geçmişini unutamaz, geleceğini kuramazdı. Dolayısıyla her gün kendi hikâyesini burada yazardı.
Memuriyete iki yıl önce başlamıştı ve hayatından gayet memnundu. İş arkadaşlarının sıkıntılı evliliklerini, hayat şartlarının zorluğunu, politik yorumlarını dinlemeyi hiç sevmezdi. Giyim kuşamına özen gösterir, ayakkabılarını boyasız giymez hatta renkleri biraz değişen ayakkabılarını boyamak yerine yenisini alırdı. Her gün farklı kokularla kendi ruh dünyasını tazeler, parfüm masrafları yüzünden ay sonunu zor getirirdi.
Eviyle işi arasındaki yolun kaldırımında yatan bir evsize ara sıra harçlık vermeyi ve hâlini hatırını sormayı ihmal etmezdi. Akşamları yürüyüşe çıktığında, onu renkli ışıklar altında, sokak sanatçılarının neşeli parçalarına eşlik ederken görür ve mutlu olurdu. Onun kendine benzeyen yanları bazen hoşuna gider bazen de rahatsız olurdu. Nihayetinde çareyi oradan uzaklaşmakta bulurdu.
Evsizin herkesten azade kendi dünyası olan sokaklar ve gecenin karanlığı, onun yalnızlığını daha da derinleştirirdi. Sokak lambasının solgun ışığı, ellerinin donmuş ve yıpranmış derisini iyice ortaya çıkarır, uzun zamandır kesilmemiş sakalı, gözlerindeki umutsuzlukla birleşerek kimliğini kaybetmiş bir adamı yansıtırdı. Uykusuzluk, açlık, soğuk… Her biri başka bir yük gibi üzerine çökerdi. Her adım, onu bu dünyadan daha da yalıtır, ömründen geçen her saniye ile birlikte kendisi de yok olurdu.
Sabahları güneş, binaların arasından sıyrılıp yüzünü gösterdiğinde sokak, bir anda ona uyanmanın ve hayatta kalmanın zorluğunu hatırlatırdı. Yumuşak esen bir rüzgâr, sıcaklığın aniden kaybolmasına sebep olur, her şeyin bir anda değişebileceğini gösterirdi. O, sokakla zaman içerisinde bir bağ kurmuştu. Zaten başka gidecek yeri de yoktu.
Bir yanda sürekli değişen ve yabancılaşmış insan kalabalığı, diğer yanda sabah başlayıp akşam devam eden yalnızlığı. Sokak onun eviydi fakat aynı zamanda oranın yabancısıydı. Yalnızlık, sokakta daha keskin hissedilir ama sabah olduğunda yeniden onunla yüzleşir, kaldırımlar da onun arayışlarını taşırdı.
Maaşını birkaç gün önce almıştı. Yol üzerindeki evsiz arkadaşa her zamanki gibi selam vererek yaklaştı. Elini cebine attığında cüzdanını evde unuttuğunu fark etti, ne yapacağını bilemedi. Evsizle bakışıyorlardı. Şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışırken; “Bu akşam beraber yemek yesek nasıl olur? Hem hava da soğuk, bizde kalırsın.” dedi. Evsiz bu teklife çok şaşırdı ve “Sen bilirsin.” diye cevap verdi. Elini omzuna koyarak “Akşam iş dönüşü görüşürüz.” dedi ve ayrıldı. Evsiz ise onun arkasından şaşkın bir şekilde bakakaldı.
Yol boyunca, neden bu teklifi yaptığını düşündü. Daha sonra para verse olmaz mıydı? Bu tekliften vazgeçmeliydi. İş yerine vardığında hâlâ dalgındı, arkadaşlarına selam vermeyi unuttu. Akşama kadar kendince bahaneler bularak bu misafirliğin olmayacağına kendini inandırdı. Bunu evsize söyleyecekti.
İş çıkışında evsiz, onu güler yüzle karşılayınca asıl maksadını söyleyemedi ve biraz sonra kendisi önde, evsiz de arkada apartmanın kapısına geldiler. “Şimdi söylemeliyim, ayıp olursa da olsun!” diye düşündü ama kekeleyerek “Seeen!” dedi.
Evsizden “Siz buyurun!” cevabını alınca yine söyleyemedi. Birlikte içeriye girdiler.
Kendisi mutfağa geçerken misafirine; “Sen istersen banyoya gir.” dedi. Biraz sonra evsizin hâlâ koridorda beklediğini görünce hatasını anladı. Hemen ona banyo havlusu, tıraş makinesi ve yeni giysiler verdi. Evsiz, banyodan çıkınca tıraşlı ve temiz elbiselerle bambaşka biri olarak mutfak masasına geldi. Yüzündeki utangaç ifadeyle “Sağ olasın!” diyebildi.
Yemeği utana sıkıla yiyen misafirin rahatlaması için telefondan kısık sesle neşeli bir müzik parçası açtı. Yemek boyunca ikisi de konuşmadı.
Kafasında bir sürü soru dolaşıyordu. Bu adam kimdi, adı neydi, neden sokakta yaşıyordu? Bütün bunların cevabını ona sormadan bilemezdi.
“Adın ne?” diye sorunca evsiz, “Bana herkes ‘evsiz’ der ama sen Atilla diyebilirsin.” diye karşılık verdi.
“Ben de Özkan.”
“Sen evli misin?”
“Hayır.”
“O hâlde ikimizin de adı evsiz.”
Beklemediği bu cümle karşısında bir anlık bir tereddütten sonra karşılıklı gülmeye başladılar.
Evine ilk defa bir misafir geliyordu. Üstelik bu misafiri yol üstü birkaç dakikalık sohbetlerle tanıyordu. Çok az tanıdığı bu kişiyi evine almış ve kişisel eşyalarını ona vermişti. Bunlar normalde yapmayacağı şeylerdi.
Kesintilere uğrayan kısa sorular ve cevaplarla geçen bir akşamın ardından artık yatma vakti gelmişti. Ona salondaki kanepeyi hazırladı ve kendisi de odasına geçti.
Bir evde olmak, yeri yurdu olmayan evsiz birinin en çok özlediği şeydi. Yastığa başını koyduğunda temizliğin yoğun kokusunu hissetti, içini tarifsiz bir huzur kapladı. İlk defa yatarken üzerinde kirli elbiseleri yoktu, başkasına ait temiz pijamalarla yatıyordu. Böyle bir gece onun hayatında belki de bir daha hiç olmayacaktı. Karşı duvardaki tablo gözüne ilişti. Tabloda atlar koşuyordu. Derin bir nefes alarak gözlerini kapattı ve bu sessiz geceyi kendine ait kıldı. İçindeki tüm yorgunluk ve korkular bir kenara çekilmişti. O gece rüyasında kendisi de o atlarla birlikte engin vadilerde özgürce koşturdu.
Evsiz hemen uyumuştu ama Özkan’ın gözüne bir türlü uyku girmiyordu çünkü bedeninin her köşesinde ayrı bir gerginlik vardı. Bir an evsizin kendi odasında uyuduğunu düşündü ya da bir şekilde evini sahiplendiğini. O, zoraki güvenmeye çalıştığı bir yabancıydı. Kendini ne kadar güvende hissedebilirdi ki? Ya adam gece kendisine bir şey yaparsa? Bir yandan vicdanı doğru yaptığını fısıldarken diğer yandan korkuları zihnini sarıyor, aklında her türlü olasılık dönüp duruyordu.
Aniden uyandı, odanın kapısının sessizce açıldığını ve adımların yaklaştığını hissetti. Nefes alış verişleri hızlandı ama bu olağanüstü durum daha fazla devam etmedi. Karanlıkta saatlerce gözlerini kapatamadı, korkusu yalnızca fiziksel değildi. Kendi güvenliği ve huzuru tehdit altındaydı âdeta. Kendini bir yabancıya teslim etmişti.
Sabahleyin erkenden kapı sesine uyandığında, evsiz hazırlanmış gidiyordu. Onu, kahvaltı yapmadan göndermek istemedi.
“Ben alışkın değilim öyle kahvaltıya.” dedi evsiz.
Ne kadar da masumdu, gece boyunca boşuna korkmuş ve uykusuz kalmıştı.
“Hadi beraber hazırlayalım.” dedi. Kahvaltıyı hazırlarken evsizin çok hamarat olduğunu görünce Özkan’ın şaşkınlığı daha da arttı. Masa bir anda alışılmışın dışındaki bir kahvaltı sofrasına dönüştü. Böyle birinin mutlaka güzel bir geçmişi olmalıydı ama Özkan’ın bunu sormaya cesareti yoktu, sorsa alacağı cevapların ağırlığı altında kalabilirdi. “Bir ailen olmalı!” dedi.
“Annem ve babam, büyük ihtimalle bu dünyadan göçüp gitmiştir. Kardeşlerim var ancak bu hâlde gitsem beni evlerine almak istemezler.”
Çayından bir yudum daha aldı. “Bana yapılan haksızlıklardan dolayı kimse bir özür bile dilemedi. Ben yine de herkesi kendi içimde affettim, onların bundan haberi bile olmadı.”
Onun cümleleri ne kadar da büyüktü! Kahvaltıdan sonra müsaade istedi. Özkan da onunla beraber çıktı. Yolda hiç konuşmadılar.
Evsiz yine kaldırımlara sığındı. Rüzgâr, sokakları sarhoş gibi dolanırken, o her adımında uzayıp giden sokağın, daha doğrusu hayatın bilinmezliğiyle savaşıyordu. Bedeninin her köşesinde dondurucu bir soğuk hissediyordu. Kollarını, üzerindeki eski ve yıpranmış paltosuna sararak yürümeye devam etti. Bir süre sonra kendini, tanımadığı bir sokağın köşesinde, bir binanın önünde buldu. Sokaklar ona her geçen gün biraz daha yabancılaşırken içindeki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu.
Evsizi kaldırımlara bıraktı ama onun sorumluluğu Özkan’ı bırakmıyordu. Onda kendisiyle ortak olan birçok yön görüyordu. İş yerine giderken onun kendisini takip ettiği hissine kapıldı. Arkasını dönüp baktığında kimseyi göremedi. İş yerinin kapısından adım attığı anda yalnız olmadığını fark etti. Girişteki aynaya çaktırmadan baktığında aynada evsizi görür gibi oldu. Biraz korktu ama aynada sadece bir kişi vardı. Garip bir his kendini sarıp sarmalıyordu. Ayna karşısında bir süre bekledi, bu kişinin kendi olduğundan emin olunca rahatladı ve üst kattaki çalışma odasına çıktı.
İş arkadaşları ve Müdür Bey, son günlerde onun tuhaf ve kirli giysilerle işe gelmesini anlayamıyor ve kötü kokusundan da rahatsız oluyorlardı. O da onların bu tavırlarını hiç umursamıyordu. Kahve makinesinden bir kahve alarak masasına geçti. Kahveden bir yudum içmişti ki Müdür Bey; “Atilla Bey, sizinle biraz konuşmamız lazım.” dedi.
Bütün dünya senin olsun
Bir dost bir post yeter bana
Kıymetli hocam bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim sağolun.
Emeğine yüreğine sağlık hocam . Güzel bir yaşanmış lık öyküsü.
Teşekkür ederim sağolun Abdullah bey.
Yazının devamını bekliyorum,devamını şimdiden merak ettmeye basladim
Adem hocam maşallah..
Akif hocam!
Yüreğine emeğine sağlık hocam rabbim mekan ruh ve düşünce olarak evli kullarından eylesin
Vielen Dank
Emeğinize sağlık. Çok etkileyici bir yazı olmuş.Gunumuz dünyasına ait iyi bir örnek hayat hikayesi olmus.
Levent bey bu kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Hikayenin anlaşılmış olması benim için önemli.
Adem Hocam emeğinize sağlık. Çok etkileyici ve güzel bir çalışma. Tebrik ederim.
Hüseyin bey bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim sağolun.
Yüreğinize sağlık hocam, çok güzel…
Kıymetli Mehmet bey bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim sağolun.
Okurken kendi kendime dokunaklı bir hikaye diyordum ama sürpriz sonundaymış. Elinene dimağına sağlık hocam
İbrahim bey hikayenin anlaşılmadığıyla ilgili geri dönüşler aldımama sizin bu yorumunuz içimi biraz rahatlattı. Yorumunuz için Teşekkür ederim.
İnsan Hikayenin belli bölümlerinden kendinden bişeyler buluyor. Duygusal ve etki bırakan bir hikaye. Elinize sağlık Adem Yağmur
Atilla bey bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Emeğine yüreğine sağlık hocam . Güzel bir yaşanmış lık öyküsü.
Teşekkür ederim.
Adem hocam yine kalem çatlamış bellki yazarken eline yüreğine sağlık Cook güzel olmuş bence sen yazmalısın daha büyük makalelerde kalmamalısin Anadolu insanını anltan hikayelr yani bizleri oda benide derin yaralar oluşturur hep okurken yasamak gibi duamdasin unutmadık unutmayacağız sizlerde bizleri sygrl
Hasan bey saygı ve sevgilerimle.
Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim sağolun.
Teşekkürler Adem Bey
Atilla bey ben teşekkür ederim. Hürmetlerimle.
Bundan sonra böyle mi olacak,güzel gidiyorduk ama, inşaallah devamı çabuk yayınlanır… teşekkürler
Ferruh bey heyecanınız beni de heyecanlandırıyor. Rabbim muvaffak eylesin hepimizi.
Mashallah
Teşekkür ederim
Çok güzel bir makale vede güzel bir anlatım olmuş tebrik ederim.
Teşekkür ederim sağolun.
Insani kendi ic dünyasina götüren bir yazi olmus.
Emeginiz icin tesekkürler.
İbrahim bey kardeşim sizin bu kıymetli yorumunuz benim için çok değerli. Teşekkür ederim sağolun.
Son paragrafı okurken şok oldum telefon elimden düşüyordu. Konsantre okuyunca başka düşüncelere sürüklüyor insanı. Bir insanın kendinden kaçışı ve kendine varamayışı daha iyi anlatılamazdı. On bölümlük sürükleyici bir dizi çıkar buradan ❤️🔥
Teveccühüz için çok teşekkür ederim. Sağolun.
Emeğinize sağlık, çok güzel bir makale.
Teşekkür ederim sağolun.
Hikaye şekil yönünden güzel. Dili sade okuyanın anlayacağı tarzda kelimeler seçilmiş. Ve ona göre çalışılmış. Bu yönüyle hikâyenin kronisk güzel
Ama konu itibariyle yetersiz geldi bana. Okuduğumda hikayede iki kahraman var zannetmistim fakat öyle değilmiş.
Hikâye çok güzel ama devamı gelecek mi acaba bu burada kalmamalı merakla devamını bekliyoruz Adem bey elinize emeğinize sağlık Heyecanımız yarım kalmasın
Hikayeyi beğendiğiniz için çok teşekkür ederim sağolun.