Pavlodar vokzalda, an akşamüstü
Lenin kadar sosyalist bir trende
anladım
sistem düşmanı yalnızlıkların var olduğunu

Kompartıman alaca karanlıktı
orada aç kaldım, yemeğim vardı yemeye utandım
yabancılığı tattım ama bu dışlanmışlık değildi
olağan bakışlarında o kondüktör kadının
anladım
koridorların değil, dünyanın dar olduğunu

Stepleri öptüm, onlar beni okşadı
Annem yoktu yanımda, annesi yanında olan annesizlerin öksüzlüğüne ağladım
giyindim bozkır vedalarını sırtıma eski bir çoban giysisi gibi
kimseler beni tanımadı
Kolhoz müdürleri bile sıradandı kompartımanda sütlü çay içerken
ve beklerken bir okulun kayıt kabul odasında
anladım
umudun ve u/mutluluğun bize yâr olduğunu

dile kolay bir çağ yangını görmüşlerin
külleriyle tanıştım
gülleriyle tanıştım
elmacık kemikleri sürgün pembesi babuşkaların yün çoraplarında ılındım
kollarından önce gözleri sarardı beni
gözlerinde tükenirdi o yangının külleri
torunu aksanlı bir Türkçeyle ayyüzlümü söylerken
anladım
bu göç durağımın bağıl diyar olduğunu

şapkasız yürüdüm sokaklarda
mütebessim hayaller kurdum, insanların hiç gülmediği tramvaylarda
el ayamla erittiğim camlarda aradım doğru durağı
üşüdüm çok üşüdüm sezdirmedim
ama Kalinina kutuzova kesişiminde
o sosyalist eskisi binayı gördüğümde
anladım
eksi kırk üç derecenin ayn-ı bahar olduğunu