Yapış yapış düşünceleri sürükleyen zaman
Omzunda asi yükten yorgun adımlar
Rüzgarla savrulan yazılı kâğıtlar arasından
Korkunun son izmaritini de atıp çöpe
Devrik cümlelerle dolu sokaklar geçiyorum.
.
Sırtımdan kollarıma uzanır yapışkan palto
Üzerinde zaferler ve yenilgilerden yırtıklar.
Sararmadan kopup ayak izlerimi dolduran
Kurak iklimde doğan, sırılsıklam yaşanan anlar
Bıçakla kazıyınca görünür her bir yanımdan.
.
Şehrin karanlığını doğuran yere varınca
Tanıyorum, güneşe pusu kurmuş kokuyu
Porteye özensiz kıvrılıp yatan yalnızları,
Hayal alıp tebessüm satan batık tüccarları
Perdenin ötesinden oltamla yakalıyorum.
.
Avucumda bir nefesle sönen küre alevli kibrit
Çamur değmemiş kalelere sığınırken dumanı
Savurur oklarını zakkum üniformalı askerler.
Üzerine kürek kürek toprak atılan duygular
Gizliden kabuğunu kırar, sezince gelen yağmuru.
.
Yolun tam ortasına yığılıp kalınca paltom
Kozasından ünlemler, soru işaretleri kanatlanır.
Günün ilk dalgası atınca kara perdeyi öteye
Yükselir buhar, yorgun yollar geçmiş düşünceden
Bilmiyorum, bu elmas avcılığından geriye ne kalır?
Yolun tam ortasına yığılıp kalınca paltom
Elmas avcılığından geriye bir şey kalmaz. güzel bir şiir. Çözülmesi zor mecazlar, metaforlar var. Zaten herkes kolaycacık çözse iyi şiir olur muydu?