1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem

….

kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
                                               ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
                                               ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir. (nazimhikmet.org.tr, t.y.).

Bu mısralar, Nâzım Hikmet’in Otobiyografi şiirinden alınmıştır. Ne yazık ki bir asır geçmiş olmasına rağmen fikir sancısı çeken birçok insan hâlâ aynı kaderin mahkûmudur. 

Doğumu ve Eğitimi 

Nâzım Hikmet, 15 Ocak 1902’de Selânik’te dünyaya gelir. Babası Hikmet Bey, Nâzım Paşa’nın oğlu olup Hariciye’de çeşitli memurluklarda bulunmuştur. Annesi Celile Hanım ise dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanım’ın kızı olup ilk kadın ressamlardandır.

Nâzım, ilk eğitimini annesi ve kendisi de bir Mevlevi olan büyükbabası Nâzım Paşa’dan alır. İlk öğrenimini ise Taş Mektep’te tamamlar. Orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde bitirir. 1915 yılında Bahriye Mektebine girerse de mezuniyetine üç ay kala geçirdiği bir hastalık nedeniyle ayrılır. Burada kendisi gibi edebiyata meraklı olan Vâlâ Nûreddin ile tanışır. 

Millî Mücadele’nin başladığı dönemde Nûreddin ile Ankara’ya gider ve Mustafa Kemal ile görüşür. Onun “Bazı gençler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar, size tavsiye ederim gayeli şiirler yazınız.” sözleri üzerine cepheye gönderilmeyerek Nûreddin ile Bolu Sultanisi Kısm-ı İptidaî muallimliğinde görevlendirilirler.

Bu yıllar, Osmanlı’nın çöküşü, milliyetçilik akımlarının yükselişte olduğu zaman dilimidir. Bu yüzden 1921 yılında ikisi de çalıştıkları kurumdan istifa ederek Moskova’ya giderler. Orada Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesinde (KUTV) eğitim görürler. Nâzım 1924’te ülkeye geri dönerek kendi düşünce yapısına uygun bazı gazetelerde yazı yazmaya başlar.

Hapis Günleri

1925 Mart’ında Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılınca ülkedeki bütün düşünce kuruluşları muhalif listesine alınır. Bunun neticesinde mevcut yayın organları kapatılır ve ardından birçok yazar tutuklanır. Nâzım da ülkenin huzurunu, güvenliğini ve toplumsal düzenini bozma (Yıldız, 2024) gerekçesiyle gıyaben yargılanarak 15 yıla mahkûm edilir. O da yakayı ele vermemek için Moskova’ya kaçar. Ardından 1928’de çıkarılan aftan yararlanma düşüncesiyle geri dönen Nâzım, pasaportsuz girdiği gerekçesiyle üç aylık hapis cezasına çarptırılınca bir süre tutuklu kalır ve daha sonra serbest bırakılır.

Tarihler 1933’ü gösterirken Gece Gelen Telgraf adlı kitabında yazdığı şiirleriyle halkı rejim aleyhine kışkırtmakla (Işır, 2020) suçlanırsa da cumhuriyetin onuncu yılında çıkarılan afla serbest kalır. 

Sürgün ve hapislerin ardından özgürlüğüne kavuşunca, eşinden ayrılan Piraye Hanım’la 1935’te yeni bir evlilik yapan Nâzım, Piraye’nin çocuklarını da kendi çocukları gibi kabullenir. Bilhassa Nâzım’ın eserlerini okurlara ulaştıran üvey oğlu Mehmet Fuat ile çok iyi bir ilişkisi vardır. 

Nâzım, artık bir fikir suçlusu olup attığı her adım takip edilmektedir. Dolayısıyla o, 1938 yılında orduda sosyalizmin yayılmasına yönelik yönergeler verdiği iddiasıyla 15 yıla mahkûm edilir. Aynı yıl içinde Erkin Gemisi’nde askeri isyana teşvik ettiği gerekçesiyle görülen Donanma Davası’nda da 13 yıl 4 ay daha hapse mahkûm edilince cezası toplamda 28 yıl 4 aya çıkar (Işır, 2020).

Bu süreçte Nâzım, askerî isyana teşvik suçlamasının iftira olduğunu dile getirdiği bir mektubuyla Atatürk’ten adalet ister. Annesi Celile Hanım da aynı şekilde Atatürk’e bir mektup yazarak oğlunun bağışlanmasını ister. Ancak bu mektuplar hastalığı sebebiyle Atatürk’e ulaşmaz (Yıldız, 2024).

Bütün bu çabalar sonuç vermediği gibi esaretinin 12. yılında gelen af da onu özgürleştirmez. Bu sefer avukatı aracılığıyla hem yurt içinde hem yurt dışında hapisten çıkarılması için çaba sarf edilir. Yerli ve yabancı birçok aydın, yazar ve politikacı ona destek verir. İngiltere, Amerika, Fransa, İsviçre, Polonya, Romanya… gibi birçok ülkede protestolar düzenlenirken Albert Camus, Oskar Daviço, Sartre (Yıldız, 2024) gibi pek çok aydın ve yazar da bu protestolara katılır.

Ancak hem kendi ülkesinde hem dünyada süren bu kampanyalardan sonuç alınamaz. Son çare olarak Nâzım, 18 gün süren açlık grevine başlar. Bu durum dünya çapında büyük yankı uyandırır. Annesi de onca yaşına rağmen bir yandan açlık grevi yaparken diğer yandan da Haliç Köprüsü’nde oğlunun kurtarılması için imza toplar. Bu arada onun özgürlüğü için hükümete 22 devletten protesto telgrafları çekilir ve gazetelerde açlık greviyle ilgili yazılar yazılır. Büyükelçiliklerin önünde gösteriler düzenlenir. Yapılan bu gayretler sonucunda nihayet özgür kalır (sanatokur.com, 2019).

Nâzım Hikmet’in Sürgün Yılları

Nâzım, bu şekilde kendi düşüncelerini rahat ifade edemeyeceğini anlayınca tekrar Rusya’ya kaçar ve Moskova Radyosu’nda ülkeyi eleştiren konuşmalar yapar. Bunun sonucu, 25 Temmuz 1951 tarihinde vatandaşlıktan çıkartılır. Kendisi anne tarafından Polonya kökenlidir. Dolayısıyla oraya vatandaşlık için başvurunca 5 Ekim 1955’te dedesine ait Borzenski soyadıyla hem vatandaşlık hem de pasaport verilir.

Nâzım, verdiği bu uzun ve yorucu mücadeleden sonra, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim adlı romanını yazar. Ancak hapishaneler, mahkemeler ve sürgünler kendisinden çok şey alıp götürmüştür. Bu yüzden henüz 61 yaşındayken 3 Haziran 1963’te kalp krizi sonucu vefat eder. Kabri Moskova Novodeviçiy Mezarlığı’ndadır. Ne gariptir ki bir zaman vatandaşlıktan çıkarılan Nâzım’a, 5 Ocak 2009 tarihinde tekrar vatandaşlık verilir.

Nâzım Hikmet’in Şiirleri

Hayatı boyunca şiir, tiyatro, nesir ve hatırat gibi geniş bir yelpazede eserler veren Nâzım’ın yazı dili, yalın ve anlaşılırdır. Bunun yanı sıra duygusal yönüyle de dikkat çeker. Şiirlerinde aşk, özgürlük, sosyal adalet ve insanlık gibi evrensel temaları işleyerek insanların ortak duygularını yansıtır (yaryayinlari.com, 2024). Bu özellikleri sayesinde farklı kültürlerden okuyucularla derin bir bağ kurmayı başarır. Verdiği siyasi mücadele ise onun bir hürriyet savunucusu olarak tanınmasını sağlar. 

Nâzım’ın şiirlerinde Mevlevilik, tasavvuf, halk ve divan edebiyatı izleri görülse de 1929’dan sonra fütürizm yani toplumcu gerçekçilik akımını benimser. Bu akım, şiirde geleneksel kurallara ve taklide karşı çıkarak noktalama işaretleri kullanmaz. 1929-1936 yılları arasında yazdığı şiirlerinde ise makine ve insan bilincini kaynaştıran konstrüktivizmin etkisi hissedilir. Bunun en çarpıcı örneği ise Makinalaşmak istiyorum! şiiridir. Ancak Rusya’da kaldığı yıllarda yazdığı şiirlerinde vatan hasreti, tarih, ulus, barış, köy ve şehir temaları yanında işçilik, hapis, aşk, sevgi, hasret, ayrılık gibi birçok konuda kültürel ve duygusal yaşamını dillendirir (Yıldız, 2024).

Nâzım, hissi yönü ağır basması nedeniyle hayatı boyunca birçok romantik ilişkide bulunmuş ve bunlar hem kişisel deneyimlerini hem de edebî yolculuğunu etkilemiştir. Bu ilişkileri arasında gençlik yıllarında tanıştığı Piraye, sonrasında Münevver Andaç ve son olarak da kendinden 30 yaş daha genç olan, tutkulu aşkı Vera vardır. Bu ilişkiler, yaşanılan siyasi ve toplumsal baskılarla iyice harlanır ve Nâzım’ın şiirlerine ilham perisi olur.

Evet, Nâzım’ın kalemi, insanın iç dünyasına dokunurken aynı zamanda umudu, sevgi ve empatiyi yansıtır. Ayrıca onun hayatı ve eserleri insan ruhunun yorulmaksızın mücadele edebileceğini hatırlatır ki İyimserlik şiiri bunu sembolize eden şiirlerden biri olup şöyledir:  

Şiirler yazarım

basılmaz

basılacaklar ama

Bir mektup beklerim müjdeli

belki de öldüğüm gün gelir

mutlaka gelir ama

Nâzım Hikmet’in Kitapları

Nâzım; romanları, öyküleri ve oyunlarıyla adaletsizliği, aşkı ve mücadele ruhunu işlemiş olup duygu yüklü dili ve güçlü imgeleriyle zamanının ötesine geçmeyi başarır. Başyapıtı olan Memleketimden İnsan Manzaraları, Nâzım’ın ustalığını ve gözlem yeteneğini sergilemenin yanında, ülkemizde yaşayan (1939-1945) sıradan insanların hayatlarını destansı bir dille anlatır. Eser, toplumun her kesiminden insanın hikâyesini içerdiği için toplumsal panorama sunar. Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim eseri ise onun edebi yönünü gösteren bir yapıttır. Vatan sevgisini ustalıkla işlediği Kuvâyi Milliye Destanı ise Türkiye’nin kurtuluş mücadelesini epik bir dille anlatırken, insanların millî birlik duygusunu yansıtır (yaryayinlari.com, 2024).

Tiyatro alanında da önemli eserlere imza atan Nâzım, Kafatası ve Ceviz Ağacı gibi oyunlarıyla toplumsal eleştirileri ele alırken aynı zamanda insanın iç dünyasındaki çatışmaları sahneye taşır. Deneme türünde kaleme aldığı eserlerinde ise politik düşüncelerini, sosyal olayları ve kültürel meseleleri okuyucuya aktarır. Demokrasiye Geçiş ve Bir Dünyaya Açılan Kapı (Yıldız, 2024) gibi denemeleri, onun düşünce derinliğini ve eleştirel bakışını gösterir.

Nâzım’ın eserleri, bugün hâlâ ilgiyle okunan, sahnelenen ve üzerinde kafa yorulan birer kültür mirasıdır. O, ülkemizin kültür ve sanat hayatında önemli bir yere sahip olmanın yanında dünya çapında da tanınan bir şair, yazar ve düşünürdür. Bütün bunlarla beraber henüz 61 yaşında hayata veda eden Nâzım, düşüncesinden dolayı zulme uğrayan insanların da sembol ismidir.

Kaynakça

biyografiler.com (t.y.). Nazım Hikmet. biyografiler.com, https://www.biyografiler.com/kimdir/nazim-hikmet

Işır, E. (2020, Şubat 19). Nazım Hikmet Ran. teis.yesevi.edu.tr, https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/nazim-hikmet-ran

nazimhikmet.org.tr (t.y.). Otobiyografi. nazimhikmet.org.tr, https://www.nazimhikmet.org.tr/nazim-hikmet/otobiyografi/

sanatokur.com (2019, Temmuz 6). Celile Hikmet kimdir?. sanatokur.com, https://sanatokur.com/celile-hikmet-kimdir/

yaryayinlari.com (2024). Nazım Hikmet Kimdir? Kısa Yaşamöyküsü. yaryayinlari.com, https://www.yaryayinlari.com/nazim-hikmet-kimdir-sairin-kisa-yasamoykusu/

Yıldız, M. (2024, Mart 1). Nazım Hikmet: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri. OGGUSTO, https://www.oggusto.com/sanat/sanatci/nazim-hikmet-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri