Kırılmış dalımı kavra tîr’inle,
Salma avucunda düzelsin güzel.
Kurumuş bahçemde kaldım sırrımla,
Göğünden nem uzat çözülsün güzel.
Sarmaşık misalim bezenmiş hüzne,
Tanımsız mevsimler; yaz kış ne, güz ne?
Sözlerin yerine gözünden hüzme,
Endamın konuşsun öz olsun güzel.
Gurbet takviminde gün gün azaldım,
Kâh tüttüm kâh söndüm, solgun hazal’dım,
Başıboş hâlimi semtine saldım,
Yangınım yanında sozalsın güzel.
Yağmur siciminden zülfün örmesi,
Bir çöl sıcağında söğüt gölgesi,
Gözlerin gözümle yapsın söyleşi,
Bitkin ümitlerim haz alsın güzel.
Ekinsiz, biçimsiz içim bir sahra;
Dayanmaz sinsi ve gölgesiz kahra…
Ne sığdım dağlara ne kırma şehre,
Yansın yalnızlığım toz olsun güzel.
Gün arar içimde bulut yırtığı,
Bir külden kafeste belli yıldığı,
Gözlerin şu günün hep bayıldığı,
Aşkın alazına koz olsun güzel…