Bir yorgun dervişim, söz orucunda,

Katlayıp zamanı der/d/ine koymuş.

Görsem kim güzafın gezer burcunda,

Ermemiş sözlerle arını soymuş.

Yaman esarette başına buyruk,

Birikmiş kederler pençeli kuyruk,

Hakikat geminden mahrum uyduruk,

Sözlerden şu ruhum çalıma doymuş.

Dövmeli efkârı akıl örsünde,

Yürek ocağında kıvam görsün de

Kimdir şu oturan meram kürsünde,

Cevap “hâl!” değilse kalan “goygoy”muş.

Hudutsuz bilginin gölgeden izi,

Bilgelik dediğin yosun benizli,

Mutemet sandığın akıl denizi,

Fikir sığınağım susuz bir koy’muş.

Bir kavga bir kavga hep çelik çavak,

Düşünce ufkunda çamurlu ayak,

Şüphenin bastığı derisiz kavak,

O heybet sandığın bir arpa boymuş.

Damar damar sanki çekilmiş kanı,

Yollar ağı dünya kahır dükkânı,

Gelirse elinden kurtar yakanı,

Bak ölüm, emelin gözünü oymuş.

Gördün mü çabalar her yanı sıyrık,

Emekle elinde tekersiz çıyrık,

Kaldığın o sayfa ne günden kıvrık,

Menzil dedikleri meğerse O’ymuş…