I.

Kelam mı?

Kalbim bir bayram sabahına

Uyanır gibi oluyor

Her hayalime uyandığında.

Dilim bayramlık heceler kuşanıyor

Böyle sevimli bir kekemelikle

Arasına fizan koymuş gibi

Etle kemikle.

Gözlerim çekerken buğularını içine

Yüzümse içli bir tebessüm yutkunuyor

Ağır ağır ve içtenlikle

Hep sen diyesim varken,

Gelsen diyesim varken…

Süzme bakışların bandığında içime

Hele o süzme bakışların!

Definelik vuruşlar yaparken

Nidasız, abasız,

Çarıksız, cakasız koşturuyor

Tam böyle haremlik kelimeler

Divandan da öte, bir başka diğer

Sıkı-fıkı, can-ciğer,

İfade-i meram yokuşunda vurulmamış,

İzahat oku yememiş, yorulmamış,

Gün yüzü görmemiş, terlememiş,

Saf, üryan, su gibi, süt gibi,

Kaf ardı maksut gibi…

II.

Zaman mı?

Zaman kavuşmayı geciktiren at gibi

Mukadder çatlaması aklıma ayak bağı

Bir koşar bir tökezler,

Ömürden giderir açlığını.

Deseydi bırakırdım

Bir nefeste, bir hamlede.

Yelesi, yuları bağ gibi musallat

Ruhumun berk ayaklarına

Kurşundan sarkaç gibi

Ufuk yutan kanatlarına…

III.

Yaram mı?

İşi iyice arsız bir tiryakiliğe döktü

Mahpus terekesi bu yalnızlık.

Söktü arsızca, kusursuz, 

Ertesiz, mütemadi şafak gibi

Bitirdiği her renkli gecemin,

Her hayal penceremin üstüne…

Her biten gün ömürden

Bir inci attıkça kızılcık şerbetine

İşte o buğulu gözlerime

Denk düşen bakışların

Ebemkuşağı örecek sanki

Uçsuz bucaksız heveslerimin üstüne

Güneşi damıtan kirpiklerin…

Ayın da bak yırtılmış çarkları!

Yalın ayak seğirten gülüşünün,

Gül çehrenin ardında nal toplarken…

IV.

Meram mı?

Kırılma gecikmiş şiirlerime.

Emekliyorsa şayet söz alazları

İşte o bakışlarının

Dörtnala koşan kıvılcımlarını

Naz kırağısı gemlemiştir.

Bekliyorum düşler mahşerinde

Sekiyorum düşünceler üstü

Başı dara düşmüş ümitlerle…

Sanki ilk kez hayra yoruyor,

Kadran parmaklıklarındaki

Yusuf yalnızlığım

Kalbimin çınlamasını…