“Vakit hüzzam, yıldızların kırılgan ışıklarına sarılıp ağlamak istiyorum,
Doluyum dolunay kadar.
Gecenin umarsızlığına gözyaşlarımla dalmak istiyorum,
Hedefimde şafağa iki büklüm ulaşmak var.
.
Düşlerim karıncalı, gönlüm poyrazın pençesinde yorgun,
Felek, peşimi bırak bari bu akşam!
Hıçkırıklarım göğün sonsuzluğuna dikilen, sulu göz bir heykel olsun.
Gölgemin altına gömüleyim, ecele tutulursam.
.
Yaşım kırk, canım bedenime çok geliyor artık, çok!
Ruhun yorulması ne zor işmiş…
Karanlığın en onulmazında, yas için yâr da yok, yâren de yok;
Hüzünler, yalancı ayna gibi cana ilişmiş.
.
Biraz melankoliğim, çığ gibi kasavet yürüyor sessizce üzerime;
Gözlerim, bugündür, o gün!
Dermandır belki, gönlümün en ücra köşesine çöreklenen kederime,
Hıçkırıklarım, coşun da odam matem yerine dönsün…
.
Ne zamandır bir işaret arıyordum bu köhne şehrin ışıklarından,
Şebiyeldaymış meğer el eden.
Kandırılmışım çocukluk masallarının kahramanları tarafından,
Bu savrulanlar, kopan sayfalarmış ömrümün defterinden…”
harika bir yorumu İbrahim acının, kederin ve hüznün.
Teşekkür ederim.
Başlığından duygusuna, ahenginden sözcük seçimine kadar her şeyiyle güzel bir şiir. Tebrikler.
Teşekkür ederim.