Gözüm o saf çocuğu ararmış meğer,

Yıkıntılarım arasında.

Onun ardınaymış koşturmalarım;

Ona varmaya çalıştığımı fark ettim

Hayat cidali diye avunurken.

Sütüne muhtaçken daha,

Meydan okurdu dünyaya bir yandan.

Fil ayaklarına bir yandan da

Fır dönüp emeklerken etrafında.

Cennet koylarına benzeyen,

Kale gibi kucağında

Burç burç kirpiklerini süzerken!

Sadece senin anlayacağın tonda,

Sade, tınısız, sarsıntısız…

Sırtında mana bohçası

Fırlama bakışlarla

Yüreğine mekikler dokurdu.

Yamaçlarında yığılı kaldığım

Yığın yığın yalnızlığım

Sokak sokak gezdirdiğim

Sahipsiz ağlayışlarım şimdilerde,

O günlerde hep gülüşlerine sokulurdu.

Okşayıp taradığın perçemlerimden,

Zaman çalısından kurtulanların

Veda rengine bürünmüşleriyle

Bakarken o günlerime,

Dalbastı hüzünler sarkıyor yüzümden

Üzerime üzerime…

Şimdi ne kadar aciz

Ne kadar güçsüz, güvençsiz,

Kanatsız, kucaksız ve savunmasız!

Ne kadar da tekleyen,

Tökezleyen bir iddiaymış

Ayakları üstünde durma kuruntusu…

Farkında değil belki çokları

Çalımın satıldığı çarşılar iflas etti!

Hasretime besteler yaptım

Mırıldandığın notasız şarkılardan.

Vurdukça naralarımı

Yolların asık suratlarına,

Tüyüverdi ürkek mesafeler!

Gelip alsan tekrar kucağına beni,

Olur muyum körpe bir dev yeniden?

*Hanne, merhametli demektir; anne ile özdeştir.