İbrahim Türkhan

Kordan bakışı dağdan aşağı düşerken 

Çocuk edasıyla ağlıyor kızıl güneş.

Sulusepken yürür teheccütlerle,

Sokağı yudumlarken ıslak bir ateş.

İbibik mevsimi tükenmektedir,

Göğe çivilenirken son turnaların sesi.

Yelkovan peşindeki ikircikli zamanın,

Tümseğe takılıyor uçsuz köşesi.

Saklambaç oyunundaki telaşın ikizi gibi,

Ant içmiş dolunay sobelenmemeye.

‘Kırk gün kırk gecelelik’ düğünden sonra,

Buzdan masallar başlıyor erimeye.

Melül hayaller can derdine düşüyor,

Vurgun yediği gurubun avucunda.

Mezarına ikindiden sonra gömülen ölü,

Bir baykuşun yasını dinliyor başucunda.

Dağlar perdedarlık görevini devralıyor,

Yanında ne dost var, ne yâren, ne eş.

Tekerlek kırkıncı turunda tekliyor,

Gözden ayrılırken ıslak bir ateş.