Yoktu onun hüzün yağmurlarında ıslanmayan sevda,
Gölgeler sığınırdı mahzun sokaklara.
İstanbul giyerken beyaz örtüsünü,
Dalgalar söylerdi ayrılığın türküsünü.
Küstüğümüz gecelerin sessiz tanıklarıydı,
Buğulu gözler ve ürkek buseler.
Akreple yelkovanın dansında,
Adım adım büyürdü suskun özlemler.
Kışa meftun bir kırlangıcın biçare bakışları,
Limana yaklaşan vapurların ıssızlığında,
Can bulurdu yokluğun,
Sinemizde kök salardı bir hicran.
Dalgalar vururdu,
Kıtaların vuslat tutmaz, nazlı yamaçlarına.
Hazan kokusu sarardı geceyi,
Yıldızlar yağardı müjdelemek için güneşi.
Süzülürdü martılar Marmara’da,
Yunuslar selam dururdu deryaya.
Ümitle bakardı Kız Kulesi, her gece Galata’ya.
Yoktu onun hüzün yağmurlarında ıslanmayan sevda.
Bilirdi hakikati İstanbul da
Ne Galata kalkabilirdi yerinden
Ne Kız Kulesi aşabilirdi dalgaları.
Damlardı gözlerinden İstanbul’un,
Bir bir, hüzün yağmurları.