Bir insanın çocukluğunu düşündüğünde hatırladığı ilk şey çoğu zaman mekândır. Bir evin kapısı, bir sokak, bir bahçe… O mekânla birlikte gelen sesler, kokular ve yüzlerdir aslında belleğimizin taşıyıcısı. İşte Lu Xun’un “故乡” (Memleket) adlı hikâyesi de tam olarak bu belleğin sınırlarında dolaşır. Eserde anlatıcı, uzun yıllar sonra köyüne döner; çocukluğunun sahneleriyle bugünün gerçeği arasındaki derin uçurumu görür.
Edebiyat, kimi zaman bir romanın kimi zaman bir hikâyenin sınırlarını aşar; insan ruhunun en gizli köşelerine dokunarak orada kalıcı bir yankı bırakır. Lu Xun’un “故乡” (Memleket) adlı hikâyesi, işte bu yankılardan biridir. İlk bakışta sıradan bir dönüş hikâyesi gibi görünse de aslında insanın hafızasıyla, çocuklukla, toplumsal değişimle ve dostluğun kırılgan doğasıyla örülü bir metindir.
Ne var ki bu dönüş, sadece bir “geri gelme” değildir. Aynı zamanda kaybolmuş bir zamanın, dokunulamaz hâle gelmiş bir masumiyetin fark edilmesidir. Çocuklukta yakın görünen dostlar, artık yabancı gibidir. Birlikte oyun oynanan sokakların gürültüsü susmuş; yerine yorgun yüzler, sessiz evler, kırgın bakışlar kalmıştır.
Lu Xun’un satırlarında en çok göze çarpan şey, bu değişimin olağan bir hayat akışı olmaktan çıkıp içimizde bir “yabancılaşma” hissi oluşturmasıdır. O, aslında herkesin hayatında yaşadığı bir gerçeği dile getirir: Biz büyüdükçe geri döndüğümüz yerler küçülür, anılarımız ise yalnızca içimizde büyümeye devam eder.
Çocukluk arkadaşıyla yeniden karşılaşma sahnesi, bu duygunun en dokunaklı anıdır. Bir zamanlar aynı sofrada ekmek bölüşmüş, aynı oyunlarda gülmüş insanlar, şimdi birbirine uzak, resmî bir dil kullanarak konuşmaktadır. O eski sıcaklığın, o kendiliğinden yakınlığın yerini çekingenlik ve mesafe almıştır. Bu sahne, bize şunu düşündürür: Zaman sadece insanları değil, insanlar arasındaki bağları da yıpratır.
希望本是无所谓有,无所谓无的。这正如地上的路;其实地上本没有路,走的人多了,也便成了路。
Umut, aslında ne vardır ne de yoktur. Bu tıpkı yeryüzündeki yollar gibidir; başlangıçta ortada hiçbir yol yoktur ama insanlar oradan geçtikçe yol oluşur.
Fakat Lu Xun’un yazısı karamsarlıkla bitmez. Eserin sonundaki “umut” vurgusu, anlatının en güçlü tarafıdır. Anlatıcı, yine de ileride daha güzel bir geleceğe inanmak gerektiğini söyler. Bu umut, çocuklara ve gelecek nesillere bağlanan bir umuttur. Yani köy yıkılmış olabilir, dostluklar eski sıcaklığını kaybetmiş olabilir ama geleceğe bakmak hâlâ mümkündür. İşte tam da bu yüzden, “Memleket” sadece geçmişi anlatmaz; aynı zamanda geleceğe bir çağrıdır.
Aslında biz de kendi hayatımızda bu duyguyu sık sık yaşarız. Çocukluğumuzun sokağına geri döndüğümüzde evlerin daha küçük, yolların daha dar, insanların daha suskun olduğunu görürüz. Arkadaşlıkların, komşulukların, şakalaşmaların yerini sessizlik ve yabancılık almıştır. Ve biz, tıpkı Lu Xun’un kahramanı gibi, içimizden “Her şey ne kadar değişmiş!” diye geçiririz. Ama sonra bir çocuğun gülüşünü duyar, bir oyunun sesini işitiriz ve anlarız ki umut hâlâ vardır.
Lu Xun’un hikâyesinin gücü, işte tam da buradadır: Hepimizin yaşadığı ama çoğu zaman dile getirmeye cesaret edemediğimiz bir duyguyu yakalamasında. “故乡” (Memleket) sadece Çin edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en insani metinlerinden biridir. Çünkü o, ulusal sınırları aşan bir ortak gerçeğe dokunur: İnsan, ne kadar uzağa giderse gitsin, içinde taşıdığı bir “memleket”le yaşar.
Lu Xun’un “故乡” (Memleket) ı, yalnızca bir hikâye değil aynı zamanda bir ayna gibidir. Bu aynada hem bireysel hayatlarımızı hem de toplumların değişim sancılarını görebiliriz. Çocukluk hayallerimizin kırılganlığını, dostlukların zamanla nasıl sınandığını ve insanın değişen dünyada nasıl var olmaya çalıştığını yansıtır bu ayna.
Belki de bu yüzden “故乡” (Memleket), yıllar geçse de eskimez. Her okunduğunda yeni bir acıyı, yeni bir teselliyi ve yeni bir anlamı beraberinde getirir. Çünkü hepimizin içinde bir “memleket” vardır; dönmek istediğimiz, dönünce tanıyamadığımız ve yine de umutla hatırlamaya devam ettiğimiz bir yer.
Sonuçta Lu Xun’un “故乡” (Memleket) ı bize şunu hatırlatır: Geçmiş, hiçbir zaman bütünüyle geri dönmez ama hatırladıklarımız ve hissettiklerimiz geleceği kurmamız için yol gösterici olabilir. Anılarımız küçülse de umut onları yeniden büyütür. İşte bu nedenle “memleket”, yalnızca geride kalan bir yer değil; aynı zamanda içimizde yaşattığımız, her zaman yeniden kurabileceğimiz bir yoldur.
Kısa Bilgi:
Lu Xun’un “故乡” (Memleket) adlı kısa hikâyesi 1921 yılında yayımlanmış ve Çin modern edebiyatının en önemli eserlerinden biri kabul edilmiştir. Hikâye, Lu Xun’un gençlik döneminde yazdığı ve toplumsal değişim, bireysel yabancılaşma, umut gibi temaları işleyen eserler arasında yer alır. Çin’de “Yeni Kültür Hareketi”nin ruhunu taşıyan bu metin, sıradan bir köy hikâyesi olmanın ötesine geçerek, bir dönemin toplumsal ruhunu yansıtmıştır. Bugün hâlâ Çin’de edebiyat derslerinde okutulmakta, geçmiş ile gelecek arasındaki o ince çizgiyi hatırlatmaktadır.
*Çin Dili ve Edebiyatı Profesörü.

Zaman sadece insanları değil, insanlar arasındaki bağları da yıpratır.
Gercekten cok dogru
Harika bir yazi kaleminize yüreginize sağlık
Bana çocukluğumun geçtiği yeri hatırlatmakla kalmadı beni o yerlere de götürdü.
Harika
Harika bir deneme kaleme almışsınız. Belkide Çin edebiyatıyla alakalı böyle Türkçe denemeler yazabilecek kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu anlamda sayenizde kendimi şanslı hissediyorum. Yazılarınızın devamını bekliyorum.
Zaman sadece insanları değil, insanlar arasındaki bağları da yıpratır, ne kadar dogru, harika bir yazi olmus.