O, müziğe o denli gönül vermişti ki onun dışında hiçbir şey umurunda değildi. Öyle ki bu yolda karşılaştığı bütün engelleri aşıyor ve önüne set çekenleri her seferinde hayrete düşürüyordu. Onun en çetin engeli ise babasıydı. Zira o, oğlunu bir diplomat olarak görmek istiyordu. Dolayısıyla onu vazgeçirmek için öyle gayret sarf etti ki seslendirme sanatçısı Fikri Çöze’nin jübile konserinde Elvis Presley şarkıları söyleyen oğlunu mahcup edebilmek için adam tutup onu yuhalattı. Ancak o, müziğe öylesine inanmıştı ki hâl diliyle babasına “Kır kalemi kes cezamı, yaşamayı neyleyim?” diyordu. 

Müzik hayatında grup kurduğu arkadaşlarıyla bazen fikir ayrılıklarına düştüğü oluyor ve ayrılıyorlardı. Ancak o, her seferinde düştüğü yerden kalkıp yola devam etmenin bir hâl çaresini buluyordu. Dolayısıyla gittiği her yerden heybesinde müzikle dönüyor ve sanki bu tavrıyla hep “Bekle beni, döneceğim…” diyordu.

Evet, yukarıda genel karakterini vermeye çalıştığımız sanatçı, rock ve protest müziğin gür sesi Cem Karaca’dır. O, aynı zamanda türkünün modern zamanlardaki Dadaloğlu’su olup bizim irfanî geleneğimizin de sanata yansıyan yüzüdür. Güftesi ve bestesi kendine ait birçok müzik eserine imza atan bu sanatçının aynı zamanda tiyatro ve sinemada da ustalığı vardır.

Ailesi, Çocukluğu ve Müzikle Tanışması

5 Nisan 1945’te, Toto ve Mehmet Karaca çiftinin oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geldiğinde ailesi, ona Muhtar Cem Karaca adını verdi. Annesi Ermeni, babası ise Azeri asıllı olup sanat âşığı bir aileydi. Böylece sanatla iç içe büyüyen Karaca, ortaöğrenimini Robert Kolejinde tamamladı. (biyografya.com, 2022).

Aslında o da, her çocuk gibi altı yaşına kadar normal çocukluğunu yaşıyor ve akranları gibi ileride doktor ya da mühendis olmayı hayal ediyordu. Ancak bir tatil döneminde teyzesi Rosa Felegyan, ona piyano notaları öğretince annesi oğlunun müziğe olan yatkınlığını fark etti. 

İşte, müzikle tanıştığı o günden itibaren Karaca’nın tüm çocukluk hayalleri yerini notalara bıraktı. O dönem dünyada giderek yaygınlaşan rock müzik, onun da en büyük tutkusu hâline geldi. Özellikle karşı cinsten arkadaşlarını etkilemek için rock starlarının şarkılarını her ortamda söylemeye başladı. Bu şekilde arkadaş çevresi genişleyince Beyoğlu Spor Kulübünde (1962) sahneye çıktı. Bu, onun profesyonelliğe doğru attığı ilk adım oldu ve arkadaşlarıyla 1963’te Dinamikler (muzikdefterim.com, 2022) grubunu kurdu.

Müzik Yolculuğu

Kurdukları bu grup maalesef yıl sonunda dağıldı. Ancak ilk başta da söylediğimiz gibi o bir kere müziğe gönül vermişti. Dolayısıyla bu durum onu ne müzikten, ne de yeni gruplar kurmaktan vazgeçirebilirdi. Kısa zaman sonra Cem Karaca ve Bekledikleriniz  (muzikdefterim.com, 2022) adlı bir grupla şarkılarını söylemeye başladı. Yıl bitmeden de Cem Karaca ve Jaguarlar grubunu kurdu. 

Bu arada 1965’te tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile ilk evliliğini yaptı ve üç gün sonra da askere gitti. Hatay’da askerliğini yaparken nöbetçi olduğu bir gün, “Parsel parsel eylemişler dünyayı / Bir dikili taştan gayrı nem kaldı” sözleriyle başlayan Nem Kaldı (Kalitenin Kanalı, 2021) türküsünü ilk defa duydu. Sazın tellerinden dökülen bu yanık nağmeler, onu Anadolu müziğine hayran bıraktı. Bu durumu da bir röportajında şöyle dile getirdi: “Ben o güne kadar ne gariptir ki o tür müzikleri ilkel bir müzik diye düşünürdüm. Bir de baktım ki benim o anda içinde bulunduğum hissiyatı o müziğin canlandırdığını, dile getirdiğini ve anlattığını fark ettim” (yenicag.info, 2021).

Askerlik dönüşü (1967) Apaşlar ile başlayan Karaca, artık yüzünü Batı müziğinden Doğu’ya döndürdü. O dönem bir gazetenin düzenlediği Altın Mikrofon Yarışmasına katılan Karaca, Erzurumlu Emrah’ın şiiriyle ikinci oldu. Aynı grupla 1968’de Almanya’ya giden Karaca, Ferdy Klein Orkestrası ile 45’likler kaydetti. 1969’da siyasi müziğe yönelince grupla fikir ayrılığına düştü ve Bu Son Olsun/Felek Beni (muzikdefterim.com, 2022) plağını kaydettikten sonra ayrıldılar.

Artık istediği gibi siyasi müzik yapmaya başlayan Karaca, Kardaşlar (1970) grubuyla Dadaloğlu/Kalender 45’liğini çıkarttı. Fakat Trabzon’daki konseri sırasında (1971) patlatılan bombalar neticesinde 30 kişi yaralandı. Bu hadiseden sonra grubun gitaristi ile anlaşamadı ve Kardaşlar’dan da ayrıldı. Bundan sonra dönemin rock müziğinin güçlü ismi Moğollar, Karaca ile birleşti.

Moğollarla hızlı başlayan Karaca, yine bir gazetenin anketinde En İyi Erkek Şarkıcı kategorisinde ikinci seçildi. Karaca, Moğollar ile 1973’te Obur Dünya/El Çek Tabip 45’liğini çıkarttı. Arkasından çıkardığı Namus Belası/Gurbet 45’liği yok satınca özellikle Namus Belası onun hit şarkıları arasına girdi. Ancak Moğollar uluslararası bir kimlik kazandırmak için Fransa’ya gitmeyi planlayınca Cahit Berkay, bu gruptan da ayrıldı. Bunun ardından Dervişan’ı (1974) kurdu ve bu grupla ilk olarak Kıbrıs harekâtından sonra hava kuvvetlerine yardım konserleri verdi.

1975’te onun hit şarkıları arasına Tamirci Çırağı girdi. Yıl bitmeden bir dergi, Karaca’yı En İyi Erkek Şarkıcı seçti. Yıl sonuna gelindiğinde Dervişan, Mutlaka Yavrum/Kavgam 45’liğini çıkarttı. Ancak Urfa’daki (1977) bir konserde grubun gitaristi ve bateristi saldırıya uğradı. Bu tatsızlıkla morali bozulan Karaca, tamamı kendi bestelerinden oluşan Yoksulluk Kader Olamaz ilk uzunçalarını yaptıktan sonra bu grupla da yollarını ayırdı. Ardından, Kurtalan Ekspres üyeleriyle bir araya gelen Karaca, Türkiye’nin iki uç şehri olan Edirne ve Ardahan şehirlerinin isimlerinden oluşan Edirdahan grubunu kurdu. Fakat, bu grupla sadece bir tekli kaydedebildi. Bu arada Londra’nın (1979) dünyaca ünlü Rainbow Arena’sında konser verme fırsatı yakalayan Karaca, kariyeri adına enfes bir başarıya imza attı.

Almanya Yılları

1979 yılında konser için gittiği Almanya’da ülkeye dönünceye kadar kaldı. Bu arada Türkiye hasreti, kültürel farklılıklar, çalışma şartları, eşitsizlik gibi problemlerin ağırlığı altında ezilen gurbetçilerin sorunlarını dinleyen Karaca, Almanca öğrenmeye de başladı. Ayrıca gurbetçilerin hayatını benimseyerek onlar gibi yaşamaya ve sorunlarına çözüm bulmaya odaklanan Karaca, bu dönemin ilk meyvesi olarak, Alamanya, Entegrasyon Dedikleri ve Alamanya Berbadı şarkılarını çıkardı. 

Bu arada tiyatro oyunları için Almanya’ya gelen annesiyle bir nebze hasret giderseler de Toto Hanım’ın oğluna olan özlemi asla bitmedi. Dolayısıyla Almanya’da yaşayan Türk müzisyenlerden oluşan Kanaklar grubuyla tek Almanca albümü olan Die Kanaken’i yayınladı. Bu şarkıların teması ise genel olarak iş, emek ve gurbetçilerin sorunları üzerineydi. Alman öykü yazarı Harry Böseke tarafından bu albüm, Ab in den Orient-Express adlı bir tiyatro oyununa çevrildi. Ayrıca Wilkommen, Mein Deutscher Freund ve Was Sagst Du parçalarını bu albüm için özel hazırladı.  

Vatandaşlıktan Çıkarılması ve Türkiye’ye Dönüşü

Karaca, 1 Mayıs plağı bahanesiyle Mart (1980) ayında yargılandı. Açılan davada kesin ceza alacağı endişesiyle Almanya’ya gitti. Bu arada babası vefat edince yaşadığı hüznü giderme adına Hasret adını verdiği albümü çıkarttı. Bu arada 13 Mart 1981 tarihine kadar yurda dönme çağrısı yapıldı. Ancak dönmeyince 6 Ocak 1983’te vatandaşlıktan çıkartıldı. Bu dönemde oğlu Emrah ile sekiz yıl boyunca sadece telefon ve mektupla görüşebildi. Bağrını yakan bu hasretin bir neticesi olarak “Oğluma ve Bekle Beni” şarkılarını yaptı.

Almanya’da şarkılarını özgürce söyleme imkânı bulsa da ülkesinin hasreti giderek içinde büyüdü. 1985’te Münih’e gelen Özal’a ulaşarak ülkeye dönme isteğini bildirdi. Özal, olumlu sinyal verince hukuki işlemleri başlattı. Bu girişimlerin neticesinde hakkındaki tutuklanma kararı kaldırıldı ve 29 Haziran 1987’de ülkeye döndü. Hemen müzik çalışmalarına başlayan Karaca, aynı yıl çıkardığı ilk albümüne Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar adını verdi. Kalpten gelen bu selamlaması karşılık buldu ve albüm yılın en çok satanları arasına girdi. 

Ancak Özal ile görüşmesini hazmedemeyen eski çevresi ona dönek dedi. O da, Ben döneksem döndüm diye memleketime / Döndüm baba, döndüm işte, oh be! (Kumrular, 2019) şeklinde şarkı sözleriyle cevap verdi. O daha sonra Kâhya Yahya (1990) ile sevenleri karşısına çıktı. Sözleri kendisine, bestesi ise Cahit Berkay’a ait bu şarkı, ona Altın Güvercin (Kumrular, 2019) ödülünü getirdi. Ancak beklenmedik bir anda bu sefer annesinin ölümüyle sarsılan Karaca, her şeye rağmen Nerde Kalmıştık albümü ile yoluna devam etti. Albümdeki Islak Islak ve Raptiye Rap Rap çok beğenildi ve hit şarkıları arasına girdi.

Tiyatro, Sinema ve TV Deneyimleri

Karaca’nın müzikle olan bağı onu tiyatro ve sinemaya sürükleyince ilk tiyatro deneyimini Hamlet (1961) ile yaptı. Daha sonra Münir Özkul’un da oynadığı General Çöpçatan (1964) oyunuyla büyük bir sahne tecrübesi kazandı. Bu tecrübesini askerdeyken Cahit Atay’ın Pusuda ve Aziz Nesin’in Toros Canavarı oyunlarını sahneleyerek ilerletti. Askerlik dönüşü İstanbul Tiyatrosu’nda Anahtarı Bendedir oyununu hem Türkçeye çevirdi hem kendisi de bu oyunda oynadı. 

1970’te ise ilk ve tek başrol oyuncusu olduğu Kralların Öfkesi ile beyaz perde seyircisiyle buluştu. Western tarzı bu filmde Karaca, Camgöz adlı bir kovboyu canlandırdı. Maalesef film beklenen başarıyı elde edemeyince o da beyaz perdeden uzaklaştı. Ta ki 2000 yılında, Kahpe Bizans filminde Abdal rolüyle bir ozanı canlandıracağı ana kadar…

Nerde Kalmıştık albümünden sonra bir süre müziğe ara veren Karaca, TRT’de Raptiye (1994) adlı bir program yaptı. Flash TV’de ise Karaca Show (1995) ve Efendime Söyleyeyim (1996) ile seyirci karşısına çıktı. Bu arada bir sanatçı grubu ile destek için Bosna-Hersek’e (1995) gitti.

Bundan sonra, 1997’ye kadar aktif müziğe ara veren Karaca, o günlerde vizyona giren Ağır Roman filmi için seslendirdiği Resimdeki Gözyaşları ile müziğe tekrar döndü. Filmin ana müziği olan bu şarkı sayesinde, bundan sonraki film müziklerinin aranan ismi oldu. Bu arada Cahit Berkay ve arkadaşlarının desteğiyle Bindik Bir Alamete (1999) adını verdiği albümü çıkarttı.

Vefatı

Cem Karaca, Türk usulü rockun folktan beslenen protest ve gür sesli prensi olarak bizim irfanî geleneğimizin kılcal uçlarına doğru sızmayı başaran nadir sanatçılarımızdandır. Karaca, 59 yıllık kısa denebilecek hayat yürüyüşüne çok şey sığdırdı ve Anadolu rock türünün kurucuları arasına girdi. Robert Kolejinde, bir kızı etkilemek üzere başladığı müzik hayatı, bir musiki cenneti olan geleneksel dergâhlarımızdan “Allah yâr, yâr!” isimli bir besteye kadar uzandı. Özellikle son zamanlarda Anadolu musiki geleneğine şiddetli bir arzu duyan Karaca, sanki zamanının daraldığını biliyormuşçasına bir vasiyette bulundu. Bunun ardından 8 Şubat 2004 sabahı geçirdiği kalp kriziyle hastaneye kaldırıldı. Bu protest ve gür sesli prens bir anda hayata gözlerini kapadı. O, sessizliğe bürününce yerine eşi İlkin Hanım konuştu: “Son zamanlarda herkesle vedalaşır gibi sohbet ediyordu. Bayramın ilk günü babasının mezarı başında dua ederken ‘Babam beni çağırıyor.’ dedi ve hepimize babasının mezarına alkışlarla değil tekbirlerle gömülmek istediğini söylemişti.” (bilgileri.net, 2022). Bu vasiyeti üzerine tekbirler eşliğinde bir ikindi namazı sonrası Karacaahmet Mezarlığına uğurlandı.

Kaynaklar

Bilgileri.net (2022, Ekim 1). “Cem Karaca’nın İbretlik Son Nefesi.” Bilgileri.net, https://www.bilgileri.net/cem-karaca%E2%80%99nin-ibretlik-son-nefesi_sf38_2.html 

biyografya.com (2022, Ekim 1). Cem Karaca. biyografya.com, https://www.biyografya.com/biyografi/1248

Hacıoğlu, H. (2021, Şubat 11) “Gitmek ile Kalmak; Cem Karaca’nın Almanya Yılları ve Die Kanaken Albümü

https://yenicag.info/cem-karacanin-vefatinin-uzerinden-17-yil-gecti/

Kalitenin kanalı (2021, Mayıs 1). “Cem Karaca & Aşık Mahzuni Şerif – Tanıklar Programı” (2002) [Video]. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=nDRlZCu94Uc

Kumrular, C. (2019, Şubat 8).  “Onsuz 15 Yıl: Anadolu Rock Müziğinin Efsane İsmi Cem Karaca’nın Hayat Hikayesi.” 

muzikdefterim.com (2022, Ekim 1). Cem Karaca. muzikdefterim.com, https://www.muzikdefterim.com/cem-karaca/biyografi

yenicag.info (2021, Şubat 8). Cem Karaca’nın vefatının üzerinden 17 yıl geçti. yenicag.info